Kardeşler Arası İltimas: Ödül Çocuğu
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Ailesinin gözbebeği olan ödül çocuğu kameraya gülümseyen bir porselen bebek olarak düşünülebilir ve her zaman kardeşler arasında en çok sevilen olur. Benzetildikleri aile bireylerinin gerçekleştiremedikleri dilekleri, fantezileri gerçekleştirmek ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için bir uzantı gibi düşünülürler. Bazen tespit etmesi zor olsa da, kardeşler arasında favori seçmek hala vardır ve bunun her zaman farklı sonuçları olur.
Toplumumuzda her zaman ailelerin bütün çocuklarını eşit derecede sevip ona göre davrandıklarını düşünmek isteriz. Fakat birçok farklı çalışma bu durumun her zaman böyle olmadığını ve çocuklar arası ayrım yapılmasının halen var olduğunu kanıtlar. Bu çalışmalara göre ailelerin yaklaşık %70’i bir noktada bir çocuklarına diğerlerinden daha farklı gözle baktıklarını kabul etmişlerdir.
“Benim babam bana verilebilecek en büyük hediyeyi verdi; bana inandı.”
– Jim Valvano
Yaş veya farklı ihtiyaçlar bağlamında bir defaya mahsus yapılan ayrımcılıklar zararsızken, bunun sabit ve düzenli bir taraf tutma şeklini alması farklı problemlere yol açar. Ne zaman ebeveynler bir çocuklarına devamlı bir şekilde diğerlerinden daha çok ilgi gösterip daha çok vakit ayırırlarsa ailesinin gözbebeği olur ve “ödül çocuğu” olarak bilinen fenomen ortaya çıkar.
Ödül çocuğu ve narsist aileler
Ödül çocuğu her zaman en küçük ya da en büyük olandır diye kesin bir kural bulunmaz, birçok aile ve çocuk uzmanı ebeveynlerle çocuk arasındaki ilişkinin stabil olmadığını savunurlar. Uzmanlara göre bu ilişki ebeveynlerle çocuk arasındaki etkileşime, çocuğun yaşına ve buna benzer birçok faktöre göre değişkenlik gösterir.
Bir ödül çocuğu kavramının oluşmasındaki ve ebeveynlerin çocuklar arasındaki tercih yapmalarının sebepleri kesin olarak bilinmemektedir. Ebeveynlerin en az birisi diğer çocuklarında göremedikleri kendi yansımalarını çocuklarından birinde gördükleri için kayırırlar veya kabiliyetinden ya da fiziksel özelliklerinden dolayı bu durum oluşur. Bazı zamanlarda ise baş etmesi kolay olan çocuklarını kayırmaya daha eğilimli olurlar fakat sebebi her ne olursa olsun, kayrılan çocuk dahil olmak üzere herkesin hayatı zorlaşır.
Ödül çocuğu özelliği taşıyan çocuklar, kendi hayallerini ve isteklerini baskılayıp ailelerinin kafasındaki ideal kalıba uymayı erken yaşta öğrenirler. Bu yüzden, bu kategorideki çocuklara aileleri tarafından bir spor yapmak, bir enstrüman çalmak ya da model olmak gibi birçok hedefler verilmesi oldukça yaygındır.
Bir diğer yandan, ödül çocuğu olarak değerlendirilebilecek bir çocuğun yetişmesinin arkasında narsist anne veya baba vardır. Bu ebeveynlerin öncelikli çocuk yetiştirme tarzı kendi zevkleri ve takıntıları doğrultusunda gerçekleşir. Ödül çocuğu onlar için günlük duygusal kaynaktır ve kendi ulaşamadıkları hedefleri ve istekleri gerçekleştirmenin yeni bir alternatifidir.
Narsist ebeveynler ödül çocuğu olarak gördükleri çocuklarının kendi hissettiklerini ve tercihlerini görmezden gelir ve kardeşlerini de eşit derecede önemsemezler. Bu, ciddi anlamda hiçbir çocuğun içinde bulunmayı hak etmediği karmaşık bir durumdur.
Ödül çocuğu ve kardeşleri: ihmal edilen çocuklar
Çocuklar 2 yaşına geldiklerinde yavaş yavaş kimlik ve aidiyet duyuları kazanmaya başlarlar ve ilk karşılaştırmaya burada rastlarız. “Sende bundan var ama bende yok!”, “Sen bunu yapabilirsin ama ben yapamam…” Gibi karşılaştırmalarla birlikte oluşacak kıskançlıklar kardeşler arası çatışmaya yol açar ve ebeveynlerin kardeşlere eşit yaklaşmaması durumunda işler daha da kötüye gider.
Bütün bu bahsettiklerimiz erken yaşlarda iz bırakma potansiyeli olan durumlardır. Ebeveyn vitrin çocuğuna iltimas gösterdiğinde bu diğer kardeşlerin özgüvensiz ve güvensiz hissetmelerine yol açacaktır. Fakat eğer kendi kinlerini kontrol ederler, çelişkili duygularını yansıtmaz ve kendi ebeveynleriyle olan problemlerini gündeme getirmezlerse çocuklar özgüvene sahip birer yetişkin olabilirler.
Bir kez daha söylemeliyiz ki ödül çocuğu oluşma durumu hiç kolay bir durum değildir. Bu ayrımcı muamelenin çoğu zaman kendi hayat gayelerinden vazgeçmek gibi bedelleri vardır. Ayrıca bu durum, çoğu zaman olgun olmayan karakter gelişimine, özgüven yoksunluğuna ve düşük tahammüle sebep olur.
Sonuç olarak, bu durum ne kayrılan çocuklar için ne de diğer kardeşler için hiç de kolay değildir. Böylesine bir ayrımcılık çoğu zaman muhtaç, olgunlaşmamış ve narsist yetişkinlerin yetişmesine yol açar. Eğitim ve yetiştirme tarzında her zaman dengeli, istikrarlı ve kayırma olmadan eşit derecede saygılı bir temel olmalıdır. Unutmamalıyız ki iyimserlik aynı zamanda karakterimizi inşa eder.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.