Kalbinizi Korumak İçin Beyninizi Kullanın
Her gün haberlerde yaşam tarzımızın sağlığımızı olumsuz etkilediğini duyuyoruz.
Hareketsiz yaşam tarzı, obezite, yanlış yeme alışkanlıkları, alkol tüketimi, sigara, yüksek kolesterol… Bunların tümü kalp rahatsızlığı ve pek çok diğer hastalığa sebep olan risk faktörleridir.
Risklerden korunmak için sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, tütün ve alkol tüketimini bırakmak gerektiğini biliyoruz. Ancak, sağlığımızı etkileyen faktörler bunlarla sınırlı değil. Psikolojik ve sosyal etkenleri de hesaba katmalıyız.
“Hayatın %10’u başımıza gelenler, %90’ı ise nasıl tepki verdiğimizden oluşur.”
– Dennis P. Kimbro
Negatif Duygular: öfkenin kalp sağlığına etkisi
Öfke, anksiyete ve depresyonun kalp rahatsızlıklarının görülme olasılığını artırdığı gözlemlenmiştir. Öfke konusunu ele alacak olursak, içte yaşanan öfke (öfkelendiğiniz halde bunu bastırma hali), dışarı yansıtılan öfke (agresif olarak verdiğiniz tepki) ve öfke kontrolünü (öfkenizi dindirme) birbirinden ayırmalısınız.
İçimizde yaşadığımız öfke duygusu, kalp hastalıklarını tetikleyen bir risk faktörüdür. Bunun sebebi, bastırmaya çalışsanız bile hissetmeye devam ediyor oluşunuz. Aslında tam tersine duyguyu bastırmak daha çok yoğunlaşmasına sebep olur.
Öfkenizi bastırmaya çalışmak, kontrolsüz bir şekilde dışa vurmak kadar zararlı olabilir. En iyisi, karşınızdaki kişiyi incitmeden yapmaktır. Olumlama da bunlardan biri.
“Kalbinizi başkalarına açmadıkça daha çok acı çekersiniz.”
– Deepak Chopra
Dışa vurulan öfke bazı rahatsızlıklara yol açsa da, kalp krizi ve felci önleyici özelliği de var. Öfke kontrolü yapma becerisi az olan kalp hastalarının daha negatif kalp hareketleri olduğu gözlemlenmiştir.
Anksiyete ve üzüntü: duygusal sıkıntılar ve kalp sağlığı
Duygusal sıkıntıların bu tür hastalıklardan sonra görülmesi normaldir. Başta yoğun olması, kişi yeni yaşam tarzına alıştıkça da azalması normaldir. En sık rastlanan sıkıntılar ise anksiyete ve üzüntü durumlarında yaşanır.
Kalp krizinden sonra yaşanan yoğun anksiyete durumu, komplikasyon görülme riskini beş kat artırır. Bu nedenle anksiyeteye karşı önlem almak ve bu duyguyu yönetmek çok önemlidir.
Üzüntüye gelince, depresyonla sonuçlanarak patolojik hale gelmesi durumunda kalp hastalıklarıyla ilişkilendirilebilir. Aynı zamanda hastanın tedaviye cevap vermesini geciktirir. Kronik bir rahatsızlığınız olduğunu fark edince üzüntü duymanız normal, ancak bu üzüntünün sürekli hale gelmediğinden emin olmak gerekir.
Stresin Kalbe Etkisi
İnsanlar stresle ve strese neden olan etkenlerle her an karşı karşıya. Buna karşılık bazı yöntemler diğerlerinden daha etkili ve her biri ya iyileştirici ya da tam tersi bir etkiye sahip. İnsanlar çoğunlukla strese sebep olan problemleri çözmeye odaklanır veya farklı yollarla duygularını yönetmeye çalışır.
Kalbi etkileyenler de dahil olmak üzere kronik hastalıklar büyük bir stres kaynağıdır. Bu yüzden hangi stres yönetme tekniklerinin yararlı olduğunu arayan çalışmalar yürütülüyor.
Kalp problemlerine yol açan etkenlerden hem zihinsel hem de davranışsal olarak kaçınmaya çalışmak sizi psikolojik açıdan daha çok yıpratır. Bu işlevselliğinizi azaltıp fiziksel sağlığınızı da olumsuz etkiler.
Öte yandan, problemi çözmeye çalışmak ve değiştiremeyeceklerinizi kabullenmek hastalıkla mücadeleye yardımcı olur ve daha az depresif semptomlara yol açar. Yani aynı fiziksel rahatsızlık için iki başa çıkma yöntemi kullanmak hastalık sürecinde büyük fark yaratabilir.
Kalp sağlığınız için sosyal destek şart
Sosyal destek, genel psikolojik sağlığınız açısından hayati önem taşıyor. Öncelikle, stresin negatif etkilerini azaltır. Ayrıca, sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmeyi teşvik ederek tedavi sürecini kolaylaştırır. Üstelik, bunu yaparken hastalıkla mücadelenizde size destek olur.
Burada hastanın destek algısı çok önemli. Uzun veya kısa vadede acı çekmek, başta sağlıklı olan insanlara sosyal açıdan verilen desteğin yetersizliğiyle ilintili.
Teşhis koyulan hastaların arasında daha az sosyal destek alanların hastalığı kolayca atlatamayacağı öngörülür. Bu hastaların psikolojik bozukluğun yanı sıra kalp hastalıklarına ve hayattan zevk almamaya eğilimli olduğu görülüyor. Ayrıca, ölüm oranları daha yüksek ve hastalıkla başa çıkma becerileri de daha az.
Sonuç olarak, zihinsel ve fiziksel denge için sosyal desteğin ne kadar gerekli olduğunu görüyorsunuz. Güçlü bir sosyal destek döngüsüne ihtiyaç var; özellikle de kalp sorunu yaşayan insanlar için. Yani, bu desteğin önemini fark etmek şart.
“Kalbiyle sevenler kalbiyle konuşur.”
– Francisco de Quevedo
Özetle, kalp sağlığınızı korumak için doğru yaşam tarzı alışkanlıkları edinmek; doğru beslenmek ve egzersiz yapmak çok büyük önem taşıyor. Tabii, bu süreçte duygusal ve zihinsel sağlığınızı da ihmal etmeyin. Hastalıklardan kendimizi nasıl koruyacağımızı ve teşhis konulduğunda nasıl tedavi olacağımızı biliyoruz. O halde kendimize iyi bakalım!
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.