Kaçınmanız Gereken 4 Tür İçsel Diyalog
Herkes, üstesinden gelinmesi gereken acı dolu anlar ve negatif durumlar yaşar. Ancak bu deneyimler, bazı insanların olumsuz içsel diyaloglar geliştirmelerine sebep olabilir. Bu hiçbir zaman ideal bir şey değil. Kalıcı bir alışkanlığa dönüşme riski varsa daha da tehlikeli hale gelir.
Karşılaştığımız problemler, çok karmaşık olabilir. Bu problemleri çözebilecek doğru araçlara sahip olmayabiliriz. Ancak kimse çözümünü bulamadığı problemlerle karşılaşmaktan kaçamaz. Hal böyle olunca, karşılaştığımız problemin önemi artar, karşılaştığımız zorluk bir tehdite dönüşünce de anksiyete baş gösterir.
“Tarih, insanlarla evren arasındaki dramatik bir diyalogdan başka bir şey değildir.”
– María Zambrano
Bu tür rahatsızlıklarda, olumsuz fikirleri teşvik eden ve kişiyi henüz üstesinden gelemediği acı dolu deneyime geri döndüren içsel diyalogların ortaya çıkması yaygındır. En kötüsü de, kişi, ona geçmişte ne olduğunu hatırlatan her yeni deneyiminde, o yeni deneyimi de potansiyel olarak tehlikeli görüp negatif reaksiyon vermeye başlar.
Böyle bir kalıp oluştuğunda, bu düşünce kalıbının ana bileşeni, öngörülen anksiyete olur. Artık, kişi, ilk etapta görülen anksiyeteyi tahammül edilemez bir hale gelecek şekilde yoğunlaştıran çarpık düşünceleri tekrar etmeye başlar.
Gitgide kızışan bir diyalog
Bir kişi, anksiyete durumundayken, katastrofik içsel diyaloglar geliştirmeye eğilimlidir. Bu bakış açısı, değiştirilmiş ve böylece bozulmuş bir duygusal durumun ürünüdür. Bu diyalogların hızlıca düzeltilmemesi tehlike doğurur, zamanla kötüye giden şiddetli bir döngü oluşabilir, hatta panik ataklara sebebiyet verebilir.
Panik atağın belirtileri, göğüste baskı, düzensiz kalp atışı, baş dönmesi, ellerin terlemesi ve çarpıntıdır. Biyolojik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu, tehlike anında memelinin vereceği normal bir reaksiyondur. Zor durumdaki kişi, kontrol edemeyeceği bir durumla karşılaşır ve farkında olmadan içsel diyaloğu, olumsuz, felaketle sonuçlanan düşünceleri güçlendirir. Böylece kontrolü kaybedip kriz moduna girerler.
Panik ataklar artıp oldukça şiddetli bir hal alabilirler. Ancak, belirtiler ilk görülmeye başlandığında etkili önlemler alınırsa, kriz durdurulabilir, kişi negatif düşünce döngüsünden çıkabilir. Olumsuz düşünce kalıpları sonradan öğrenilen şeyler olduğu için onları değiştirmek mümkündür.
İçsel diyalogların sınıflandırılması
Psikoloji alanında uzman isimler anksiyeteyi tetikleyen 4 tür içsel diyaloğu sınıflandırdı: katastrofik, özeleştiri yapan, mağdur edici ve talepkar.
- Katastrofik: Kişi, olabilecek en kötü senaryoyu hayal ettiğinde anksiyete başlar. Belli olayların olacağını tahmin eder (aslında olmayacak olan olaylar) ve onları abartırlar. Bu da panik atağı tetikleyebilecek hatalı bir algıya yol açar. Bu tür bir içsel diyalogta geçen en önemli cümle şudur: “her şey, hiç beklemediğin bir anda, trajediye dönüşebilir.”
- Özeleştiri yapan: Bu diyalog türünü diğerlerinden ayıran şey, kişinin kendi davranışlarını sürekli yargılaması ve negatif bir şekilde değerlendirmesidir. Kusurlarının ve eksikliklerinin üzerinde durarak hayatlarını idare edilemez bir hale getirirler. Diğerlerine bağımlı olmaya, kendilerini başkalarıyla karşılaştırıp dezavantajlı hissettmeye eğilimlidirler. Hedeflerini gerçekleştirebilen insanlara özenirler ve kendileri hedeflerine ulaşamadıklarında hüsrana uğrarlar. Bu içsel diyalog türünde en çok geçen cümleler şunlardır: “Ben yapamam,” “Yetersizim,” “Hak etmiyorum.”
- Mağdur edici: Bu türün özelliği korunmasız ve umutsuz hissetmesidir. Bu da hiçbir ilerleme kaydetmediklerine, hiçbir çareleri olmadığına inanmalarına sebep olur. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini, istedikleri şeylerle aralarında her zaman aşılamaz engeller olacağını düşünürler. İşlerin gidişatından hoşlanmasalar da onları değiştirmek için çaba göstermezler. Bu tür içsel diyalogta en çok söylenen cümleler şu şekildedir: “kimse beni anlamıyor,” “kimse bana değer vermiyor,” “acı çekiyorum ve kimsenin umurunda değil.”
- Talepkar: Bu kategorideki insanlar mükemmelliyetçi oldukları için yorgunluk ve kronik stres geliştirirler. Hatalara tahammülleri yoktur ve hatalarının kendilerinden değil de dış faktörlerden kaynaklandığına inanmak isterler. Herkese arkadaşça yaklaşmalarına rağmen, para ya da statü durumları nedeniyle nasıl amaçlarına ulaşamadıklarını düşünüp kendilerini yıpratırlar. Talepkar içsel diyalog türünde, “yeterli değil,” mükemmel değil,” “istediğim gibi gitmedi,” gibi cümlelere rastlanır.
Kontrolü yeniden ele geçirmek
Bu tür içsel diyalogların farkında olmak, bizi kontrolü yeniden kazanmaya yaklaştıracak çok büyük bir adımdır. Böylece, anksiyeteyi tetikleyen, kendimizi ve çevremizi olumsuz bir şekilde algılama alışkanlığı edinmemizin de önüne geçebiliriz.
Ancak, gerçek değişim, bu olumsuz düşünceleri algılayıp, onların yerine pozitif ifadeleri koyduğumuzda yaşanacaktır. Nefesinizi kontrol etmek, rahatlamak ve durumla sakin bir şekilde yüzleşmek önemlidir. Karamsar ve zararlı tutumlar kendini yenileme kapasitesine sahiptir.
Tehlike olarak algıladığınız şeylere karşı verdiğiniz tepkileri değiştirmek kolay değildir. Ancak bu durum, sigarayı bırakmak gibi kötü bir alışkanlığı hayatınızdan silip atmaya benzer: kararlılık ve çaba gerekir. Hedefinize bağlı kalırsanız sonunda başarıya ulaşırsınız.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.