Logo image
Logo image

İçinizdeki Çocuğu Yeniden Keşfedin

4 dakika
İçinizdeki Çocuğu Yeniden Keşfedin
Son Güncelleme: 12 Ocak, 2017

Büyümek ve yetişkin olmak yalnızca pek çok yılı geride bırakmak, yüzünüzde kırışıklıkların oluşması ve pek çok şeyi halletmiş olmak demek değildir. Büyümek zamanla olgunlaşmayı öğrenmek, hayatın her aşamasından iyilikleri çıkarmasını bilmek demektir.

Ancak olgunlaşmak her zaman kolayca ya da mutlulukla gerçekleşmez. Hayatımızda öyle zamanlar vardır ki, bir yetişkin olarak kendimizi, bizi öfkelendiren ve bir türlü çözemediğimiz içsel çatışmalar içerisinde boğulurken buluruz. Çevremizdeki pek çok şeye ve insanlara, daha da kötüsü kendimize duyduğumuz ilgiyi kaybedebiliriz.

“İçimizdeki çocuk” denilince pek çok insan es geçer çünkü bu iki kelimenin gerçek anlamını kavramazlar. Bazen bu gerçekten de, “körü körüne masum” olduğumuz, dünya ya da hayatla ilgili derin bir anlayış gücüne sahip olmadığımız çocukluk günleriyle ilgilidir. Bu kaçınılmaz masumiyet ya da naiflik nedeniyle çocukların spontane davranışlarını ve çılgınlıklarını normal karşılarız, “Daha öğrenecekleri çok şey var.” diye düşünürüz.

Buna rağmen, yetişkinler olarak inanmakta zorlansak da bazen çocuklar bizden daha çok şey bilirler – onlar bizim çoktan kaybettiğimiz bazı değerlere sahiptir. Ayrıca içimizdeki çocuğun hayatın tüm aşamalarında psikolojimizin derinliklerinde gizli bir şekilde bizimle olduğu da söylenir. Mantıklı düşünceyle, daha çok ilgimizi çeken özgür, daha saf ve umutlu düşünce şekli arasında belli bir denge kuran da içimizdeki çocuktur.

İçimizdeki çocuğun sesi

İster inanın ister inanmayın, içimizdeki çocuk, şimdi dönüştüğümüz o ciddi yetişkine yol göstermek için, hiçbir yere gitmemeyi, bizimle kalmayı seçti. Çoğu zaman saklı ya da baskı altında olsa da hala içimizin derinliklerinde yaşıyor. Onun varlığından ve temsil ettiği şeylerin üzerimizdeki etkisinden kopamadığımız için gitmesine de izin veremiyoruz.

İçimizdeki çocuğun bazı istekleri olur ama ona nasıl kulak vereceğimizi her zaman bilemeyiz: 

  • O size her şeye çok fazla önem vermemeniz gerektiğini söyler, sorunları daha az önemsemenizi, hüzün kabuğunu kırmanızı ve onun yerine neşeli bir ifade takınmanızı, böylece hayatınızı özgür adımlarla yaşamanızı öğütler.
  • İçinizdeki çocuk onu sevmenizi ve hak ettiği değeri ona vermenizi ister. Sevginizi ister, sizin ona sevginizi vermenizi ister. Onu kucaklayın, ona sıkıca sarılın ve hayatınızın odak noktası haline getirin ister.
  • Bazen de içinizdeki çocuk kendinize çok yüklenmemenizi ister sizden. Biraz sakinleşmenizi ve hayatınızdaki basit güzelliklere odaklanmanızı arzu eder. Küçük şeylerin kıymetini ve başarılarınızın tadını çıkarmayı bilin ister. Bir de biraz oyun oynamanızı ve hayatınızı deneyimlemenizi söyler size. Her şeyin de ötesinde yaşama karşı duyduğunuz hevesi kaybetmemeniz için size yalvarır. İçinizden geldiği gibi yaşamaya, spontane olmaya cesaret edin  ister.

Ancak içimizdeki çocuktan bahsederken es geçemeyeceğimiz bir nokta daha var. Elbette çocukluğunuzun mutlu geçmemiş olma ihtimali ve içinizde pek çok yara, eksiklik ve keder taşıyor olma ihtimaliniz yüksek. Belki de hiçbir zaman tam olarak çocuk olamadınız. 

Koşullarınız sizin her canlının büyürken ihtiyaç duyduğu sevgi, kabul görme, güçlü duygusal bağlar kurma ve desteklenme gibi farklı boyutların tadını çıkarmaktan alıkoymuş olabilir.

Tüm bunların sonucunda kendimize güvensiz bir şekilde korkularımızla başbaşa büyürüz. Peki böyle durumlarda ne yapabiliriz?

Some figure

İçinizdeki çocuğu yeniden keşfetmek ve korumak

Sanatsal ürünler ortaya çıkaran insanların minimal yaşamayı bildiği, pozitif bir şekilde çevresindeki insanlara gülümsediği ve hiçbir zaman içindeki çocukla bağlarını koparma talihsizliğini yaşamadığı söylenir.

Bu tür insanlara spontane davranışları ve zaman zaman yaptıkları tuhaflıklar nedeniyle “çılgın” denebilir. Ancak ister inanalım ister inanmayalım, içimizdeki mutlu ve sağlıklı çocukla göbek bağımızı koparmamak pek çok duygusal yaramızı iyileştiren ve özsaygımızı güçlendiren zengin bir deneyim olabilir.

Peki, “içimizdeki çocuk”la bir araya gelip onu nasıl iyileştirebiliriz?

  1. Kendinizi çocuk olarak hayal edin, gerekirse eski bir resminize bakın. Bu kendinizi görmek için yapabileceğiniz basit bir egzersizdir. İçinizdeki çocuğun saklandığı derin yerleri ve geçmişinizi gözlemlemeye çalışıyorsunuz.
  2. Beyninizdeki o hayali düşünün ve 7 veya 8 yaşında olduğunuz zamanları hatırlamaya çalışın. Ne görüyorsunuz? Kaygısız, neşeli ve dışa dönük birini mi? Hayalinizde canlanan resimdeki kişiyle şimdiki arasında benzerlikler olup olmadığını kendinize sorun. Ailenize sarılmak sizi mutlu eder miydi? O sevgiye tutunun. Geçmişten gelen yaralar ya da kederlerle mi karşılaşıyorsunuz? Kabullenin ve bağışlayın, böylece kendinizi daha özgür ve hafif hissedeceksiniz. Anılarınıza bir dinginlik katmayı, sizi üzen şeylere karşı kin duymadığınız bir denge kurmayı bilmelisiniz, böylece huzur bulabilirsiniz.
  3.  Çocukluk anılarınızı görsel bir şekilde canlandırmaya devam edin ve içinizdeki çocukla iletişim kurun. Onunla güçlü bir bağ kurmalısınız ve yeniden mutlu olmak için neye ihtiyacı olduğunu anılardaki o çocuğa sormalısınız. Bundan böyle onun isteklerini daha fazla dikkate alacağınıza, ona iyi bakacağınıza ve yeni bir yaşam coşkusuna doğru birlikte yol alacağınıza onu ikna etmelisiniz. Bunu da karşılaştığınız problemleri daha az önemseyerek, gülerek, iyi niyetli olarak ve ihtiyaçlarınızı baskı altında tutmayarak yapabilirsiniz.

İçinizdeki çocuğun elinden sıkıca tutun ve onu bir daha bırakmayın.