Hepimiz Belli Konularda Cahiliz
Kültürümüzde akıl dışı bir inanç var: “Yetenekli olmalıyım ve yaptığım her şeyde zeka ve bilgelik göstermeliyim.” Başka bir deyişle, mükemmel olmalıyız, en azından başkalarının gözünde. Hata yapamayız.
Çok fazla görev üstlenen insanlar, düşük, cahil ya da daha az zeki gözükme şeklinde yoğun bir korku yaşamaktadır. Herhangi bir bilgi, beceri veya yetenek alanında yeterince iyi olmadıkları düşünülürse, kabul görmeyeceklerine inanırlar. Bu, hoşgörülemez bir şeydir ve bu kişilerde büyük bir endişeye yol açar.
Düşündüğümüzde, bunun çok saçma ve yıkıcı bir korku olduğunu görürüz. Belli beceriler, nitelikler göstermek ya da bilgi sahibi olmak, yüceltici bir şeydir. Başkalarının bize hayranlık duyması, iltifat etmesi ya da başarımız nedeniyle tebrik etmesi, kendimizi çok iyi hissetmemizi sağlar. Kendimizle gurur duyarız.
Övgülerden hoşlanmak bir şey, öz saygımızın ne kadar zeki, kültürlü veya yetenekli olduğumuza bağlı olduğunu düşünmek başka bir şeydir. Öz saygımız buna bağlı olmamalı.
Öz saygınız asla yüzeysel değerlere, fiziksel şeylere, zekaya, başarıya, kazanımlara ve başkalarının onayına bağlı olmamalıdır. Çünkü bu değerler, her an kaybedilebilecek şeylerdir ve dolayısıyla, bunları kaybettiğiniz takdirde, öz saygınız da bunlarla birlikte yok olup gidecektir. Sonunda son derece savunmasız bir kişi hâline gelirsiniz.
Daima sizden daha yakışıklı, daha güzel, daha akıllı, kültürlü, daha başarılı vs. biri olacaktır. Bu nedenle, öz saygı ve öz değeriniz başkalarına bağlı olursa, duygusal bakımdan zayıf düşersiniz. Rahatsızlık ve kendinizi kabul etmeme, hayatınıza hakim olur.
“Kendimizi ne kadar az kabul edersek, başkalarının onayına o kadar muhtaç kalırız.”
– Hoffman
Bu düşüncenin kaynağı ne?
Ne yazık ki çok küçük yaştan itibaren “derslerimizi çok iyi çalışmak”, “hayatta önemli biri olmak”, “en iyi olmak” zorunda olduğumuz öğretiliyor bize. Çünkü bunları yapmazsak … Kötü şeyler gelebilir başımıza! Mesela: başkalarıyla sohbet ederken, en zeki kişi biz olmayabiliriz, saygıdeğer bir işimiz olmayabilir, başarılı olmayabiliriz … başkaları ne der, değil mi? Vasat bir hayata mahkum oluruz! ne büyük utanç!
Bu fikirlerin öğretildiği bir çocuğun neler hissettiğini bir düşünün! Bir numara olmak ve sürekli olarak, değerini göstermek için kaygılanacak. Kendisiyle yarışıp kendini aşmaya ve eğlenmeye çalışacağı yerde, en iyisi olmak için başkalarıyla rekabet edecek. Çocuk endişeyle büyüyecek ve değerinin tanınmamış olmasını bir tehdit olarak algılayacak… Bunaltıcı bir durum, değil mi?
Öğretilmiş bir düşünceyi sökmek için düşündüklerimizin tamamen akıl dışı, gerçek dışı ve saçma olduğuna bizi ikna edecek argümanlar sunmalıyız kendimize. Dolayısıyla, bunu reddedip yerine sağlıklı inançlar koymalısınız. Kullanabileceğiniz bazı argümanlar şöyle:
- Zeka, en önemli değer değildir: daha önce söylediğimiz gibi cahil, zeki ya da kültürlü olup olmamak, çok önemli değildir. Çok zeki olmadan da harika bir şekilde yaşayabiliriz ve bu gerçek, kişi olarak değerinizden hiçbir şey kaybettirmez size. Önemli olan asıl değer, sevgidir. Hayatı, kendinizi ve başkalarını sevmek.
- Hepimiz belli konularda cahiliz: Hepimiz belli konularda cahiliz, farklı şeyleri önemseriz. Bir doktor, tıp hakkında çok şey bildiği hâlde bilgisayarlar konusunda hiçbir fikri olmayabilir. Bir elektrik mühendisi, elektrik konusunda her şeyi bilir ama fotoğrafçılık da çok kötü olabilir …
Sorun şu ki mükemmel olmaya ve her şeyi bilmeye çalışıyoruz, aslında var olmayan bu hayali hedefe ulaşmak için uğraşıyoruz. Bu yalnızca başka zihinlerde var olan bir şey. Şu gerçeği kabul edelim: hepimiz sonsuz sayıda konu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz ve bu bir sorun değil. Dünya dönmeye devam ediyor.
Başkalarıyla olan ilişkimiz daha iyi olacak: Başarılı, zeki veya bilgili olduğumuzu kanıtladığımızda, başkalarının takdirini kazanacağımıza inanıyoruz ve bu,, doğru da olabilir. Bilhassa, bu takdir aynı zayıf değerler ölçeğine sahip boş insanlardan geldiğinde.
Neyse ki özgün kişileri, kendini olduğu gibi gösteren kişileri takdir eden bir sürü insan var dünyada. Her şeyde iyi ya da mükemmel olmadıklarını kabul eden ama öğrenirken eğlenmeye hevesli kişileri takdir ederler. Bunlar tam anlamıyla kahraman olan kişilerdir.
Elbette hayatı bu düşünceyle yaşarsak, başkalarıyla olan ilişkilerimiz daha iyi olacaktır. Doğruyu bulmak veya haklı olmak için aptalca tartışmalara girmeyiz. Kendimizi takdir eder ve yol boyunca yeni şeyler öğreniriz, zira hepimizin öğreneceği bir şey vardır.
Bırakın cahil görünün. Kötü hiç bir şey olmayacağını göreceksiniz: Cahil gözükme korkusu yüzünden, sınıfta el kaldırmaktan korkuyor musunuz? Söz isteyip soru sormadığınız takdirde gerçek anlamda cahil kalacağınızı, görmüyor musunuz? Bu paradoksal etkiler, psikolojide çok görülür: aptal görünme korkusu yüzünde sonunda gerçekten aptal olmak.
Bir sorunun cevabını bilemezsek ya da başarısız olursak, kötü bir şey olacağı şeklindeki bu korkuyu önemsememeliyiz. Kötü bir şey olmayacak. Yaşamaya devam edeceksiniz. Dolayısıyla, yapmaktan çekindiğiniz ya da korktuğunuz her şeyi yapın: soru sorun, sınıfta elinizi kaldırın, soru sorun ki bilmediklerinizi öğrenin .
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.