Geleceği Tahmin Etmeyi Bırakın ve Onu Siz Yaratın
Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater
Geleceği tahmin etmeye çalışmaktan kaçınmalısınız. Evet, isterseniz bunun üzerinde biraz düşünün. Elinizde kristal bir küreniz yok, yakınlarınızda yarın ya da ondan sonra ne olacağını size söyleyecek bir tanrı veya habercinin olduğu bir tapınak da yok. Öyleyse artık durmalısınız. Henüz gerçekleşmemiş şeyleri tahmin etmeyi bırakın, çünkü yalnızca zihninizde yaratılan ve kaygı tarafından yönlendirilen bir gelecek icat ederek kendinize işkence etmenin daha iyi bir yolunu aslında bulamazsınız.
Bunu söylemenin çok kolay olduğunu, ancak, bununla birlikte, otomatik düşünce akışını kontrol etmenin neredeyse imkansız olduğunu da biliyoruz. İdeal olarak, zihinsel sağlık açısından, her şey, parmaklarımızı şıklatarak acı çekmemize neden olan şeyi durdurmak gibi basit bir süreçten geçiyor.
Ancak, maalesef, gerçek hayatta işler bu şekilde yürümüyor. Bunun yerine, genellikle bir endişe labirentinde ve aşırı düşünme kasırgalarında mahsur kaldığımızı hissettiğimiz dönemlerden geçiyoruz.
Psikoterapist Albert Ellis, “How to Make Yourself Happy” (Kendinizi Nasıl Mutlu Edersiniz) kitabında, insanların, neredeyse farkına varmadan, kendi kendine zarar verici alışkanlıklar edinme eğiliminde olduklarını söylüyor.
Neler olacağını tahmin etmek ve en kötü olasılıkları hayal etmek oldukça yaygın bir alışkanlık. Bu alışkanlığı zihinsel evrenimizden çıkarmak da hiç kolay değil, çünkü çoğu zaman, bunu yapmayı hatırlayabildiğimiz sürece otomatik olarak yaptığımız bir şey.
Ancak, geleceği tahmin etmeyi bırakmayı öğrenebilirsiniz. İsterseniz, aşağıda bu konuyla ilgili daha fazla detaya girelim.
Geleceği tahmin etmek yerine şimdiki zamanınızı dönüştürün
Neyin olacağı veya olmayacağı hakkında düşüncelerinizin sarmal olduğu bir döngüye girdiğinizi keşfettiğinizde, çok basit bir şey yapın. Önce derin bir nefes alın ve verin. Şimdiye tutunmanın, o anda alınan nefesin farkında olmaktan daha iyi bir yolu yok.
Nihayetinde, etten, kemiklerden ve genellikle istediğimizden daha hızlı giden bir beyinden oluşuyorsunuz. Bununla birlikte, bedeninizin ve zihninizin, şimdi ve burada diye tarif ettiğimiz, şu anda olmanıza ihtiyacı var. Derin bir nefes almalı ve sinirlerinizin döndüğü yer olan karın bölgenizde bir ferahlama yaratmalısınız. Kaslarınızı gevşetmek ve baş ağrılarından kaçınmak için iç huzuru sağlamak üzere bu şekilde bir denge oluşturmak önemli.
Endişeli zihinler aşırı aktif olacaktır ve bu durum da strese ve olayları olduğundan daha farklı görmeye neden olabilir. Bu duygu ve düşünce durumundayken de, gelecekteki olayları olumsuz olarak görebiliriz ve bu da vücudumuzun alarm moduna geçmesine neden olabilir. Bir tehdit beklemek gibi düşünebilirsiniz bunu yani. Duyularımız keskinleşir ve vücut gelecek olana (gerçek veya hayali) kendini hazırlar. Sonuç olarak, bu durum da, kas ağrılarına, rahatsızlığa ve sürekli yorgunluğa neden olur.
Geleceği tahmin ederek yaşamak, yıkıcı bir ıstırap çekme biçimi olabilir. Ancak bunu neden yaptığımıza bir türlü kendimiz de anlam veremeyiz. Sizce de, bu tür bir düşünce tarzı bizim için yararlı mı? Belli ki değil.
İhtiyacınız olanı kendinize vererek şimdiye odaklanın
Gerçek hayat “şu an”da gerçekleşir. Ancak, ne yazık ki, bizler nadiren şu an üzerinde duruyoruz. İnsan zihni yorulmak bilmez bir akrobat: durmadan buradan oraya ve geçmişten geleceğe atlar.
Çoğu zaman, insanlar dünü hatırlamaya başlar ve hatalara, kaçırılan fırsatlara veya yerine getirilmemiş hayallere odaklanmaya başlar. Saniyeler sonra, hızlı bir piruet ile zihin, neyin olabileceğine veya olamayacağına dair her türlü olası senaryo üzerinde dans etmek için geleceğe hareket eder.
Şu anda, burada ve şimdide kalmak için zihinsel odaklanma alışkanlıklarınızı eğitmeniz gerekiyor. Bununla birlikte, bazen çevremizdeki gerçeklik karmaşık ve hassas olabiliyor ve sürekli bir belirsizlik içerisinde tanımlanabiliyor.
Peki şu anda olanlar ile ilgili algınız zihniniz tarafından engellerle kaplandığında ne yapabilirsiniz? Cevap basit: öyle bir anda, ihtiyacınız olanı kendinize vermelisiniz. İşte bunun için bazı stratejiler:
- Hiçbir tahmin ve öngörüde bulunmayın. Bunun yerine, kendinizi iyi hissetmek adına, yalnızca içinde bulunduğunuz anda ne olduğunu ve burada ve şimdi ne yapmanız gerektiğini objektif olarak analiz etmeye odaklanın.
- Bazen anlık gerçeklik, harekete geçmeye bağlı olarak şekil alacaktır. Eğer durum böyleyse, yapmak istediğiniz şeyi ertelemeyin. Tepki verin, harekete geçirin, dönüştürün ve proaktif olun.
- Diğer zamanlarda da hiçbir şey yapmamak en iyisi. Sadece olanları kabul edin, yeni gerçekliği özümseyin ve kendinize ve ruhunuza iyi bakın. Nasıl mı? Dinlenerek, duygularınızı kabullenerek ve sakin kalarak.
Geleceği tahmin etmeyi bırakın ve onu yaratmaya cesaret edin
Bazıları dikkat dağınıklığı çağında yaşadığımızı söylüyor. Diğerleri de bunun sürekli bir endişe halinde bulunma zamanı olduğuna inanıyor. Bu görüşlerin her ikisini de veya aralarindan yalnızca birini kabul etsek bile, inkar edilemez tek bir şey var: yarına dair endişeler.
Geleceği tahmin etme saplantısı, zihnin işleri kontrol altına almak için yaptığı çaresiz bir girişim. Birkaç gün veya ay içinde ne olacağını tahmin ederseniz, o zaman buna hazırlanabileceğinize inanmaya başlarsınız.
Ancak, karşılaşacağınız sorun, her zaman en kötüsüne hazırlanmanız kaynaklı olacaktır. Bu düzeyde yaşanan endişe sorunlara neden olur ve bu çok iyi bir strateji değil.
Geleceği tahmin etme veya öngörme çabasından uzak durmak, akıl sağlığı için kesinlikle en önemli mantramız olmalı. Bunun yerine, farklı bir yaklaşım öneriyoruz: şimdiki zamanımızı daha iyi bir yarın yaratmak için en güzel haline dönüştürmek.
Aklınızda olup bitenlere daha az ve etrafınızda, burada ve şimdi olanlara daha çok odaklanın. Fırsatların ortaya çıktığı ve kendinize en çok ihtiyaç duyduğunuz yer burası. Mark Twain’in de bir zamanlar dediği gibi, “Hayatımda, yalnızca bazıları gerçek olan pek çok korkunç şey yaşadım“.
Pek çok durumda, düşüncelerimizin bizi aldattığını anlamak, dikkatimizi önümüzde olup bitenlere kaydırmamıza izin verecektir. Şu anda, etrafımızdakilerle de birbirimize ihtiyacımız var. Kendimize öz bakım, denge, sakinlik, özümüzle bağlantı ve yaratıcılık olanaklarını sağlamalıyız.
Düşünceyi ve dikkati kontrol etme sanatı zaman ve çaba gerektirecektir. Ancak, başarılı olursanız, etkileri de son derece tedavi edici olacaktır. Bu kritik çalışmaya bugünden tezi yok, mutlaka hemen başlayın!
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.