Engram: Beynimizdeki Deneyim İzleri

Engram: Beynimizdeki Deneyim İzleri
Valeria Sabater

Yazan ve doğrulayan psikolog Valeria Sabater.

Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Engram dediğimiz kavram, yaşadığımız deneyimlerin beynimiz bıraktığı izler manasına gelir. Hinduizm, küçük bir nöronal yapının belirli bir sansasyon, şok edici bir olay ya da unutulmaz bir duygudan sonra oluştuğu süreci bu şekilde tanımlamıştır. Ders alınacak bir anını izlerini “samskaralar” olarak adlandırdılar.

Bugünlerde hiç kimse bu izlerin varlığından şüphe etmese de, beyinde izlerin oluşma mekanizması hala bir gizem olarak kalmaktadır. Ancak, son derece duygusal bir deneyim yaşadığımız zaman, daha sonra zihinsel işleyişimizi etkileyecek sürekli bir nöronal ara bağlantı yapısı ürettiğimizi biliyoruz: bunlar düşünceler, duygular ve davranışlar olarak ortaya çıkıyor. Gerçekten de etkileyici bir durum değil mi?

Velhasıl, bu “nöronal izlerin” davranışlarımızı belirleme şekli tahmin edilebilir bir durum değildir. Bu kendine has hareket mekanizması göz önüne alındığında, bazı insanlar engramları beynin “çipleri” olarak görür. Onları “sabit diskimiz” içinde bizi belirli bir şekilde hareket etmeye iten kayıtlar olarak kabul eder.

Bu izlerden bazıları aslında korkularımızı dile getirebilir ve belirli uyaranlara (çocukluk döneminde oluşan engramlara dayanarak) belirli bir şekilde tepki vermemize neden olabilir. Bu çalışmaya değer ilginç bir konudur.

beyindeki sinir izleri

Tecrübelerimizin engramları veya izleri

“Samskara” terimine kısaca değindik. Felsefi bir bağlamda, Hindular bu ortak olguyu temsil etmek için yeni bir kelime ortaya çıkarmıştır. Bazen, belirli olaylar sırasında neden belirli bir şekilde davrandığımızı bilmediğimizi düşünelim. Bu manevi akım, “samskaraları” “karma” nın kodları olarak yorumlar. Ayrıca, bir hafızanın izleri olarak, hem aklımıza hem de bedenimiz ile bütünleşmiştir.

Sinir bilim gibi farklı bilimsel disiplinlerde bu fikrin neredeyse tamamen benzeri bir hikayeye sahip olması gerçekten de ilgi uyandırıcıdır. Bunun bir örneğine bakalım şimdi. Ana 5 yaşında ve bisiklet sürmeyi öğreniyor. Aniden, büyük bir üstüne atlar ve ısırır. Şimdi, 20 yıl sonra, Ana hala bisikletine binmek konusunda tereddütte kalmaktadır. Köpeklerden korkmuyor, ama beyni, pedal çevirme ve ağrı eylemiyle ilgili bir ikilem yaratmıştır.

Bilim insanları, engramları klasik şartlandırmanın beynimize nasıl kaydedildiğinin açık bir kanıtı olduğunu açıklar. Bu, niçin bazen görünüşte “nötr” uyaranlara karşı kesin bir şekilde tepki verdiğimizi şeklinde ifade eder. Beynimizde bir engram oluşması için limbik sistemin bir aktivasyonu gereklidir. Belirli, açıklayıcı ve yoğun bir duygu deneyimi esastır (olumlu ya da olumsuz).

çocuk deniz kabuğu dinliyor

Engramlar ve zihinsel evrenimiz

Engramlar zihinsel ve psikolojik evrenimizin büyük bir bölümünü oluşturur. Örneğin, bir gül gördüğümüzde, bizim için çok zevkli bir karedir çünkü bir şekilde kokusunu da beraberinde hissediyoruz. Bir bardak sıcak çikolata içtiğimizde çocukluğumuzu hatırlayabiliriz. Ne zaman yeni bir şarkı dinlesek, memnuniyet, neşe ve zevk hissederiz.

Engramlar bilincimizin yeni olayları ve durumları deneyimledikçe genişleyen bir nöronal sistemi olarak oluşturur. Bu izler, bizim olduğumuz her şeyi ve bizden bir tepki alan her şeyi izlemeye benzer. Etkileşime göre düzenlenmiş organik ve elektriksel bir madde misalidir. Bununla birlikte, bu “fiziksel-kimyasal-sinir” karmaşasının nasıl üretildiğini bulmak nörologlar için oldukça zorlayıcı bir konu olmuştur. Ayrıca geliştirdikleri sinaptik yolları ve bir engram oluşturan nöronların türlerini de incelerler.

Bilim insanları, bu işlev için belirli bir tür sinir hücresi olduğunu bilmekten adeta büyülenir. Tabii ki işlevi, bilincimizin bir parçası olmak, ruhumuzu oluşturmak ve kim olduğumuzu izleyen hafızanın “mikro çipleri” olarak düzenlemek olan organik yapılar.

renkli insan beyni

Michele Pignatelli, Tomás J. Ryan ve Susumu Tonegawa gibi nörologlar önemli bilgiler ortaya koyan araştırmalar yapmıştır. Beynimizin zaten genetik olarak engramları doğduktan sadece birkaç saniye sonra aktif hale getirmek için düzenlendiğini keşfettiler. Sanki hepimiz içimizde, tamamen yeni bir bilgisayar taşıyorduk, açıldığı zaman, kendi yazılımını kurmaya başlıyor.

Şimdi, bu programlamanın optimum ve dayanıklı, aynı zamanda çevik ve etkili olma zorunluluğu var. İlk deneyimlerimizin (çocukluğumuz) yeterince teşvik edici ve olumlu olması gerekir. Bu şekilde, ilk programlarımız enerji dolu temeller, motivasyonel anılarla dolu baskılar ve sağlıklı bir gelişmeye yol açacak dersler ile dolu olacaktır.


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.