Ed Wood: En Kötü Yönetmen
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Ed Wood; yarattığı şeyleri beyaz perdede görmeyi ve film tarihine geçmeyi her şeyden fazla isteyen bir film yönetmeni, senaryo yazarı, oyuncu ve yapımcıydı.
Bir bakıma bunu başardı, fakat umduğu şekilde değil. Ölümünün ardından eleştirmenler onu “tüm zamanların en kötü yönetmeni” olarak andı. Aynı zamanda Uzaylıların 9 Numaralı Planı adlı filmini de tüm zamanların en kötü filmi seçti. Bu film, B filmlerden daha düşük kaliteli film anlamına gelen “Z filmi” terimine de ilham kaynağı oldu.
Fakat zaman içerisinde, Wood film dünyasında kült bir figür haline geldi. John Waters ve Tim Burton gibi sinema dünyasından önemli isimler, Wood’un kendileri için bir ilham kaynağı olduğunu belirtti. Ed Wood gerçekten kötü müydü? Filmleri pek çok açıdan eksiğe sahipti: Hikayedeki eksiklikler, senaryo problemleri, kadraja giren mikrofonlar, mukavvadan yapılmış set ve pek çok farklı şey filmlerini inanması güç hale getirdi.
Yapımcılar Wood’un işlerini geri çevirdi ki bu da işlerinin çok düşük bütçeli olmasına neden oldu. Bu, zamanın kötü teknolojisiyle de birleşince, filmlerinin neden bu kadar kötü kalitede olduğunu açıklıyor.
Fakat o da mükemmeliyetçi değildi, hatalar ve tutarsızlıklar için fazla endişelenmiyordu. Sadece, filmlerin mükemmelin ötesine geçeceğini, içindeki her şeyin inanılır olduğunu düşünerek film çekti.
Tüm hatalarına rağmen, filmlerinde çekici, eşsiz bir şey var. Zamanında (1950’lerde) işlediği temaların pek çoğu provokatif olarak görüldü ve pek ciddiye alınmadı. Glen or Glenda filminde olan buydu. Wood, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giyen biri hakkında samimi, kişisel bir hikaye anlatmak istedi, fakat insanlar bunu bir komedi olarak gördü.
Ed Wood: Biyografik filmi
1994’te Tim Burton Ed Wood’un hayatı ile ilgili bir film çekti. Burton, sık sık B filmlerin (özellikle korku filmlerinin) kendi üzerindeki etkisinden bahsederdi. Bunu filmlerinde kesinlikle görebiliriz.
Ed Wood, bu etkilerden biriydi. Burton Uzaylıların 9 Numaralı Planı filmini çocukken gördü ve çok sevdi. Wood’un filmleri yanlışlarla dolu olabilir ama aynı zamanda hevesle dolu. Bu tam da Burton’ın bu yönetmenle ilgili filmine getirmeye çalıştığı heves.
Wood’un aksine Burton, istikrarlı bir yönetmen ve film mükemmel şekilde işlenmiş ve her açıdan zevk verici. Harika bir senaryosu ve Johnny Depp ve Martin Landau gibi usta oyunculara sahip. Fakat öyle çok da güzel değil. Burton filmi siyah beyaz çekeceğini söyleyince yapımcı projeden çıkmaya karar verdi.
Burton zamanın özünü, Bela Lugosi ve 1950’lerin B filmleri hissini yakalamak istedi. Bunun için siyah beyaz çekmek zorundaydı. Film 1994’te ilk çıktığında pek de başarılı olamadı. Fakat En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında Oscar kazandı.
Bu ödüllerin ikisi de filmdeki önemli figürlerden biri ile ilgilidir: Bela Lugosi. Bu efsanevi oyuncu, muhteşem makyaj ve Landau’nun harikulade oyunculuğu sayesinde hayata döndü.
Çok sayıda insan Ed Wood‘un, Tim Burton’ın en iyi filmi olduğunu düşünür. Çok fazla kişiliği olan ve diğer tüm filmlerinin bile arasında sıyrılan bir filmdir. Hollywood’un karanlık yüzünü yansıtmayı çok iyi başardığı gibi Lugosi ve Wood’u çok güzel bir biçimde resmetmiştir.
Filme övgü
Burton’ın filmi, Ed Wood’a övgüden çok daha fazlasıdır. Aynı zamanda B filmlere de bir övgüdür. Filme, 50’lere, siyah beyaz filmlere ve Bela Lugosi gibi filmlerin “eski şöhretlerine” bir övgüdür. Jenerikten hemen sonra bugünlerde yok olmuş gibi görünen bir büyü ve nostalji içerir.
Tarz, tamamen Ed Wood’dur. Film, üstünde oyuncuların adlarının yazdığı mezar taşları ve dokungaçlar ve uçan çay tabakları sahnesiyle başlar. Ardından ürkütücü bir müzik bizi karanlık, gizemli bir odaya taşır. Sonra kamera bize dışında şiddetli bir rüzgar olan kötü bir pencerenin altında duran tabutu gösterir.
Tabut açılır ve The Amazing Criswell (Jeffrey Jones tarafından oynanan) birazdan Ed Wood’un gerçek hikayesini izleyeceğimizi bize söyler. Bu klasik B filmi açılışı, kesinlikle büyüleyicidir ve kameranın pencereye pan yapması ve yakınlaşması ile izleyiciyi rüzgarın derinliklerine alarak biter.
Filmin son sahnesi bizi en başa geri götürür, fakat tersten. Uzaklaşır ve odaya geri döner. Ardından tabut kapanır. Resmen büyüleyici.
Sevdiğimiz bir başka özelliği ise Hollywood işaretidir, film boyunca şimşek işareti ve karanlıkla çevrelenmiş halde çok defa ortaya çıkar. Acaba filmin cazibe merkezi gerçekten dışarıdan göründüğü kadar harika bir yer mi diye sizi düşündürür. Burton ardından Hollywood’un karanlık tarafının sembolü olan çok küçük, basit bir apartman dairesi göstererek keskin bir kontrast oluşturur.
Ed Wood: Hevesin somut örneği
Wood tutkulu ve sinemaya derinden aşık biriydi. Fakat insanlar her zaman onun yeteneğini sorguladı. O, Orson Welles gibi hissediyordu ve büyük ve önemli bir şeyler yapacağından emindi. Kendinden o kadar emindi ki kendinin senaryo yazarı, yapımcısı ve oyuncusuydu.
Burton’ın filmi Wood’u, çocuksu düşleri ve umutları olan, çekici, masum bir adam olarak gösterir. Sert eleştirilere ve olasılıksızlığa rağmen Wood asla tebessümünü yitirmedi. Kendine güvendi ve bütçesi ne kadar küçük olursa olsun film çekmeye devam etti.
Bir noktada Dracula karakteri ile tanınan Macar-Amerikan oyuncu Bela Lugosi ile arkadaş oldu. Burton bu arkadaşlıkta, Vincent Price ile kendisi arasında geçenleri gördü. Price, popüler bir korku filmi oyuncusuydu ve Burton ona kariyerinin son rolünü verdi, aynı Wood’un Lugosi’ye verdiği gibi.
Wood karizmatikti, endüstrinin reddettiği süreçte arkadaşları tahammül etmesine yardım etti. Wood Uzaylıların 9 Numaralı Planı filmini çeksin diye arkadaşları, para bulabilmek için gerçekten kendilerini bir dini gruba vaftiz ettirdi. Muhteşem iyimserliği onu bir kült figür haline getirdi. Hatta bir kilise şu an ona ibadet ediyor.
Hayatının sonlarına doğru Wood’un iyimserliği sönmeye başladı ve yoksul bir alkolik olarak öldü. Neyse ki Burton onun özünü yansıtmayı başardı ve iyimserlik ve umut dolu bir film çekti.
Enteresan yönetmenini takdir etmemize, zorluklarla yüzleşirken umut dolu olmamıza ve farklı bir dönemde doğsaydı Wood’un hayatı nasıl olurduyu görmemize olanak veren nostaljik bir film.
“Bir kişinin deliliği, bir başka kişinin gerçekliğidir.”
– Tim Burton
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.