Ebeveynler Arasındaki Zehirli Bir İlişkinin Çocuklarda Sonuçları Vardır
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Partnerini psikolojik olarak kötüye kullanan, ondan yararlanan, aşağılayan, yüksekten bakan, onu ve benlik saygısını yok eden herkes, bir kişiyi dolaylı olarak suistimal etmektedir. Dolaylı, ama yine de çocukları için korkunç. Zehirli bir ilişkiye sürekli tanık olduğu için bu çocuklar birincil kurbanlardır, duygusal mirasın hüzünlü bekçileri bazen geri döndürülemez sonuçlar doğurur.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Ekonomik Forumu’na (WEF) göre akıl hastalığı, insanları iş yerinden uzak tutmak için dünyadaki bir numaralı sorundur.
Birçoğunun kökeninin zehirli veya istismarcı ilişkilerden ve bunların insanda bıraktığı psikolojik yaralardan geldiğini bilmiyor olabilirsiniz. Post-travmatik stres bozukluğu, depresyon, anksiyete bozuklukları, kronik ağrı, astım ve hatta diyabet gibi göstergeler, bu tür işlevsel olmayan ilişkilerin, sessiz fakat kalıcı bulgularıdır.
“Çocukluktaki herhangi bir ihtiyacın, bir babanın koruyuculuğundan daha güçlü olduğunu düşünemiyorum.”
– Sigmund Freud
Sosyal ve sağlık kurumları, bu tür fiziksel veya psikolojik ev içi istismarların mağdurlarını “eğitme” gerekliliğine dikkat çekiyor ve onları damgalamıyor. “Eğitmek” derken bu insanlara, kadınlara veya erkeklere yeterli kaynakları ve çatışma stratejilerini sağlamaktan bahsediyoruz, böylece psikolojik ve duygusal açıdan kendi değerlerini görebilir ve normal yaşamlarına geri dönebilirler.
Şimdi, genellikle göz ardı ettiğimiz, unuttuğumuz veya dikkatimizi çekmeyen şey ise çocuklar. Bu zararlı dinamiklere, tamamen toksik çevrelere çok erken yaştan tanık olan çocuklar.
Bu çocuklar sessizce her parçacığı içselleştirirler. Yapılan her jesti, konuşulan her kelimeyi, akıtılan her gözyaşını aşırı duygusal ve masum zihinlerinde içselleştirirler. Bütün bunlar çoğu zaman, gelecekteki hayatlarında yaratacağı etkiyi mükemmel şekilde bilerek yapılır.
Çünkü şiddetin döngüsünün kendi kuyruğunu yiyen bir yılan olduğunu unutamayız. Aynı şeyler tekrar tekrar olur, aynı dinamikler. Belki bugün toksik bir ilişkiye tanık olan bu çocuklar yarın yeni mağdur veya istismarcı olurlar.
Zehirli bir ilişkiye tanık olmak bizi de bir kurbana dönüştürür
“Hayır, çocuklarıma ya da eşime hiç elimi kaldırmadım.” Maalesef bu, psikolojik istismarın failleri arasında, ev samimiyetinde uygulanan şiddet, zarar ve dayağa dair iz, dayakların kanıtı olarak kullanılamayan çürükler bırakmayan çok yaygın bir reaksiyondur.
Ancak, dayak veya görünür bir çürük olmaması gerçeği, durumu daha da karmaşık hale getirir. Bu vakalarda, mağdurlar bu durumu istismar olarak görmekte zorlanmaktadır. Kendilerini suçlama eğilimindedirler.
Ve bu suçlama ya da sorumluluk sadece kurbanda gelişmemektedir. Ayrıca çocuğun içinde de büyür. Şimdiye dek tanık olarak, çocuk da genellikle aynı hisleri yaşar. Çocuğun bu acı treni yolundaki diğer bir yolcu olması, onu bu yolda herkesin gittiği aynı yere götürmektedir.
Piaget’in teorisinde çocukların bilişsel gelişimiyle ilgili olarak açıkladığı gibi, 2-7 yaş arası çocukların, dünyanın kendi etrafında döndüğü, kendi merkezli bir odağı olduğunu unutmamalıyız. Bu nedenle çocuğun babasının ya da annesinin acısı, bağırması ya da kavgaları, onun yaptığı bir şey yüzünden yaşanıyor gibi hissettirecektir.
Sonuç olarak, bunu zihnimizin önünde tutmak, zehirli bir ilişkinin özünde, çocuklar varsa onların da kurban olduğunu bilmek önemlidir. Bir kapının arkasında olmaları veya bir şey görmemeleri fark etmez, ya da yürümeyi, okumayı, bisiklet sürmeyi ya da her gece pencerelerinde görünen takım yıldızlarını nasıl isimlendireceklerini bilmemeleri fark etmez.
Çocuklar dinlerler ve hissederler, dünyayı kendi yollarıyla yorumlarlar ve sonuç olarak, çocukluk için böylesine sinir bozucu, yıkıcı, duygusal bir zemin oluşturan bir ortamda büyümekten daha yıkıcı çok az şey vardır.
Ebeveynlerimizin zehirli ilişkisinden sağ çıkmak
Bazen, ilişkinin her iki üyesi de zehirli ilişkiye katkıda bulunur. İstikrarlı bir psikolojik ve duygusal çevre kuramayan insanlar vardır. Sevgi ve saldırganlık, yakınlık ve zulmün sürekli bir öyle bir böyle olduğu, kendileri ve özellikle de çocuklar için oldukça işlevsiz bir durum yaratmaları ile karakterizedirler.
“Hayatınızda olabilecek en şans dolu şeylerden biri, bence, mutlu bir çocukluk geçirmektir.”
– Agatha Christie
İstismarcı ilişkiler farklı farklı şekil ve boyutlarda gelirler. Bütün sosyo-ekonomik sınıflarda vardırlar. Ancak bu duygusal labirentlerin gerçek kurbanları çocuktur. Çünkü kendi kimliğini istismarın işaret ettiği bir bağlamda oluşturmak, sıklıkla şiddet döngüsünün başlangıcıdır. Unutulmamalı ki, insanlar alıştıkları psikolojik ve davranışsal kalıpları tekrar etme eğilimindedirler.
Bu nedenle, ailemizin toksik ilişkisinden kurtulmamıza rağmen, yukarıdakiler aynı duygusal dili içselleştirdiğimizden dolayı kendimizi yeni kurbanlar ya da failler haline getirebiliriz demektedir. Bu etkiyi ortadan kaldırmak ve istismar döngüsünü sona erdirmek için doğru araçlara ihtiyacımız vardır. Bu dinamiklere tanık olan çocuklar yardıma, muhtemelen bir terapite ihtiyaç duyarlar. Anne babaların da buna ihtiyacı vardır.
Çünkü her çocuk şiddet içermeyen bir çevrede yaşama şansını hak eder. Nasıl iyi yaşayacaklarını öğrenmeyi hak ediyorlar. Tutarlılık ve saygı ile yetiştirilmelidirler. Ve hepsinden önemlisi, nasıl sevgi dolu olunduğunu, sevmeyi bilen ebeveynlerle güzel bir ilişkiyi hak ederler.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.