Duygusal Olgunluğun 7 Göstergesi
Hisler duygulardan daha karmaşıktır. İkisi birbiriyle iç içedir fakat hislere mantık da dahildir; yani daha uzun sürelidir ve daha derinlere inen kökleri vardır. Bu bağlamda duygusal olgunluk, deneyimlerin ve duygusal zekanın bir ürünü olan duygusal izler olarak tanımlanabilir.
Duygusal olgunluk asla bir son değildir ama belirli bir düzeye ulaştığında nispeten sabit bir kişilik özelliği haline gelir. Bunun sebebi hislerin kişisel deneyimlerle oluşmasıdır ve bu yüzden de durumsal değişkenlere bağlı değildir.
“Olgunluk kimseye hesap vermeden kazanç elde etme ve işler ters gittiğinde şikayet etmeme becerisidir.”
– Jim Rohn
Diğer psikolojik gerçeklerde olduğu gibi, duygusal olgunluk da sadece bir kavram ya da söylem değil, uygulamayla ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu yüzden farklı yollarda, tutumlarda ve davranışlarda kendini gösterebilir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
1. Kendini tanımak, duygusal olgunluğun bir özelliği
Kendini tanımak ayırt edici özelliklerimizi tanıma becerisidir. Ayrıca kendi benliğimizi gözlemleme kapasitesini geliştirdiğimizi de gösterir. Yaptığımız eylemleri değerlendirme ve bunlardan sonuçlar çıkarabilme yetisidir.
Kendini tanımak aynı zamanda farklı durumlara karşı nasıl davranışlar sergileyeceğimizi öngörmemizi, eğilimlerimizi ve hoşlanmadığımız şeyleri bilmemizi sağlar. Eylemlerimizin sorumluluğunu alma ve bu eylemlerin altında yatan motivasyonların bilincinde olma becerisidir.
2. İstikrar arayışı
Duygusal olgunluğun bir diğer göstergesi de istikrar arayışıdır. Bu bir rahatlık alanı yaratıp onun içinde kalmakla ya da sabit kalmak ve kendini geliştirmekten kaçınmakla karıştırılmamalıdır.
İstikrarlı olma arayışı, eylemlerimize devamlılık kazandırmak ve eylemlerimiz arasında tutarlı bir bağlantı yaratmakla ilgilidir. Dağılmaya karş koymaktır. İnsan sırt çantasını alıp gezgin olmak gibi bir yaşam tarzıyla da istikrarlı yaşayabilir. İstikrarsızlığa yol açan esas şey, başladığımız şeyin sona ermediği sadece yeni bir başlangıçla göz ardı edildiği tekrar eden döngülerdir.
3. Gerçekçilik
Gerçekçilik gerçeklere uyum sağlamak, gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve mümkün olduğunca objektif bakmaya çalışmak demektir. Yani dünyayı istediği ya da korktuğu şekilde görmek yerine olduğu gibi görmektir.
Gerçekçilik duygusal olgunluğa götürür ve böylece adaptasyona imkan verir. Gerçeklik ve adaptasyon birbirini destekleyen iki farklı konudur. Gerçekçi olmak hayal kurmayı bırakmak ya da hiç yanılmamak anlamına gelmiyor. Daha çok içimizde olanlarla dışarıda olanlar arasındaki farkı görebilmekten geliyor.
4. Kendimize kişisel anlamda birçok yönden özen göstermek
Hayatımızı oluşturan farklı boyutları keşfetme becerisi de duygusal olgunluğa özgü bir özelliktir. Beden, ruh, yaratıcılık, düşünce, tatmin, acı vb. varlığımızı oluşturan her şey.
Çoğu zaman sadece iş deneyimlerimize, duygusal ya da ailevi yönlerimize odaklanırız. Belki de sadece acımıza ya da mutluluğumuza yer verip diğer her şeyi göz ardı ediyoruzdur. Dolu dolu bir hayat varlığımızın farklı boyutlarını kucaklar.
5. Hayatı inişleriyle de çıkışlarıyla da kabullenmek
Duygusal olgunluğa ulaştığımız zaman, hayatın inişli çıkışlı seyretmesinin ne kadar doğal bir şey olduğunu anlamış oluruz. Ne kadar istikrarlı olursak olalım hayatta hep üzüntü de mutluluk da, hatalar da başarılar da olacak.
Hepsinden önemlisi de kötü deneyimlerin her şey kötüye gidecek ya da iyi deneyimlerin her şey her zaman iyi olacak demek olmadığını öğrenmiş oluruz. Her şey hayatın bir parçasıdır ve kaçmadan sakınmadan yaşamaya değerdir.
6. Hisler, irade ve sorumluluk üstlenme arasında tutarlılık
Kendini tanıma ve gerçekçilik duygusal olgunluğun bir diğer parçasına ulaştırabilir: tutarlılık. Yani sorumluluğunu aldığınız sürece istediğinizi yapabilirsiniz.
Bu nedenle, özellikle söz konusu sorumluluk üstlenme olduğunda, amaçlarımız ile bu amaçların farkına varma iradesi ve bu amaçlara ulaşma isteği arasında temel bir tutarlılık vardır. Yani, ne kişinin sürdürdüğü yaşamını bırakması ne de geçmişini unutması için hiçbir neden yok. Basitçe, istediğiniz yaşamı size getirebileceği bedellerin bilincinde olarak yaşarsınız.
7. Kendini yönetmek
Kendini yönetmek, tepkilerini ve eylemlerini koşullara ve hedeflerine uygun hale getirme becerisidir. Yani kişi, duygularının ya da tepkilerinin yoğunluğunun kendi önünde bir engel oluşturmadığından emin olarak adımlar atar.
Kendini yönetmek baskılamak demek değildir. Bunun “katlanmak” ya da basireti bağlanmakla da bir ilgisi yoktur. Burada ana fikir, hislerine karşı çıkmak yerine anlayabilmek için ifade etmektir.
İnsanoğlu bu konuların hepsinde olgunluğa ulaşabilir. Bize rehber olan bu farklı boyutlarla yüzleştiğimiz zaman dengeyi bulmaya daha çok yaklaşmak için çabalayabiliriz. Bu konularda beslenirsek hayatımız daha eksiksiz bir bütün olur.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.