Değişmek Ve Aynı Kalmak Mümkün Mü?
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Değişmek ve aynı kalmak mümkün mü? Kaç kez birileri bize “asla değişmeyin”dedi? Bu bağlamda, değişim negatif ya da zayıf bir davranış olarak algılanabilir. “Çok değişti, artık aynı değil.” Oysa değişim, hayatta kalmak için gerekli, doğal ve esastır. Öyle olsa bile, birçoğu değişimi olumsuz bir şey olarak görüyor. Peki ya değişip aynı kalmanın mümkün olduğunu kabul edersek?
Değişiklik yapma ihtiyacıyla karşı karşıya kaldığımızda, bu ihtiyaç dahili ya da harici olsun fark etmeden direnç gösteririz. Bu türde bir direnç değişime karşı gelir. Değişim saptandığında ve etkisini göstermeye başladığında bile bu direnç var olmaya devam edebilir. Bu olası değişiklikler, dönüşümler, özümüzü korumamıza olanak tanır mı?
Bu yazıda kişisel değişim konusuyla ilgileneceğiz. Neden değişim karşısında bir direnç oluştuğunu ve değişime karşı çıkıldığını anlamaya çalışacağız. Son olarak, zamanla değişebileceğimiz ve beraberinde aynı kalabileceğimiz fikrini destekleyen nedenler vermeye çalışacağız.
Ayrıca bakınız: Değişim Direncinin Üstesinden Gelmek İçin 5 Tüyo
Bazı insanlar neden değişime direniyor ve onu bir zayıflık olarak görüyor?
Değişime direnmek normaldir. Tüm sistemler kalıcılık ve istikrar arayışında olan içsel kuvvetlere sahiptir. Bu da, günlük dinamiklerimizi korumanın (sorunlu olmasına rağmen) farklı veya yeni bir alternatif dinamik oluşturmaktan daha kolay olduğu anlamına geliyor. Hali hazırda birtakım alışkanlıklarınız var ve çevrenizdekiler de bu alışkanlıklarınıza adapte olmuş haldeler. Bir rutinler sizi öngörülebilir kılar. Rutinler başkalarının sizin hakkınızdaki beklentilerini şekillendirir. Bu nedenle, kısa süreli istikrar genellikle değişimden daha rahattır. Bu yüzden insanlar değişime bu kadar çok direnmektedir.
Öte yandan, insanlar değişime direnirler, çünkü zaman geçtikçe alışkanlıklara ve savunma mekanizmalarına alışırlar. Zor anları yönetmek adına psikolojik araçlar yaratmak uzun zaman alır. Bu araçlar her zaman uygun olmasa bile, kendileri yarattıkları için onları kullanmaktan mutluluk duyarlar.
Değişime karşı direnç bu şekilde ortaya çıkar. Bazıları değişikliği bir zayıflık olarak görüyor çünkü bu kadar uzun süre belirli bir şekilde hareket ettiyseniz, şimdi neden değiştirmeniz gerekiyor diye düşünüyorlar. Söylediğimiz gibi, çevremizdeki insanlar, tutumlarımızı, tepkilerimizi ve davranışlarımızı tahmin edebiliyorlarsa kendilerini daha sakin ve daha rahat hissederler. Eğer değişirsek, bu tahminleri yürütmek neredeyse imkansızdır. Bu nedenle, farkında olmadan kalıcılık ve istikrar arayanlar aslında çevrenizdeki kişilerdir. Yaşadığımız değişikliklere karşı bir miktar direnişle karşı gelebilirler.
“Zeka, değişime uyum sağlayabilme yeteneğidir.”
– Stephen Hawking
İnsanlar değişimi başka nedenlerden ötürü de bir zayıflık olarak görebilirler. Düşünce biçimlerini değiştiren bir kişi, başkalarının onu güvensiz, kararsız ve öngörülemeyen birisi olarak algılamasına neden olabilir. Bununla birlikte, yanlış olan görüşümüzü değiştirmek aslında uzun vadede akıllıca ve cesur bir karardır. Görüşlerimizi değiştirmezsek, kendi çelişkilerimizin mahkumları oluruz: bir şeyi düşünerek ve bunun tersini savunarak.
Ayrıca bakınız: Henko: Geri Dönüşü Olmayan Değişim
Görüşlerimizi değiştirme süreci
Aynı şekilde, görüşlerimizi değiştirmek, dönüşümsel bir sürecin sonucudur. Bu süreç, yeni bilgiler edindiğimizde ve bu yeni bilgiler yüzünden daha sonraları gerçekliği yeni şekillerde algılamaya başladığımızda başlar. Daha öncesinde düşündüğümüz şeyin artık bize yardımcı olmadığını ve bu nedenle artık doğru olmadığını fark ederiz. Ve zihnimizde, bu yeni bilgiler harikadır! Bizi insan olarak tanımlayan şey, zekaya dayalı kararlar verebilme yeteneğimizdir.
Değişim süreci, fikirlerimizin ve özelliklerimizin çoğunu içine alan, kişisel bir metamorfoz anlamına gelir. Değiştikçe, eskiden olduğumuz kişinin bir kısmını döküyormuş gibi hissedebiliriz. Ve başkaları, bu değişikliği zayıflık olarak görebilir.
Değişmek ve aynı kalmak: Olası bir meydan okuma
Çoğu durumda, kişisel değişim süreci her bireyin içindeki en iyiyi ortaya çıkarmasını amaçlar. Gerçekte, değişim olarak bildiğimiz şey, insanları zincirlerinden, sınırlarından ve korkularından kurtarmanın bir sonucudur. Gerçekten değişmiyoruz, sadece bizi gerçek benliğimizden alıkoyan engelleri kaldırıyoruz. Ve özgürlüğe izin vererek kendimize sadık kalıyoruz.
Nasıl değişip aynı kalabiliriz? Kendimize bakarak bunu yapabiliriz. Karışımıza çıkan her deneyimdeki benzersiz farklılıkları takdir ederek, gerçekliğe farklı bakış açılarından bakabilmeliyiz. Bu bağlamda, hissettiklerimiz ve bir durum karşısında nasıl davranacağımızı, ne düşüneceğimizi ve neler söyleyeceğimizi seçmeliyiz. Bizi her zaman aynı şekilde hareket etmeye zorlayan önyargılı ve katı kurallar olmadan hareket edebilmeliyiz.
Değişmek ve aynı kalmak için, kuralların ya da gereksinimlerin her türlüsünü geride bırakmak gerekir. Kendimizi herhangi bir anda bilinçli olarak dünyaya göstermenin en iyi yolunu seçmeliyiz. Bu, bireyin kendi özüne sadık kalmasını sağlar. Bu noktadan itibaren, insanlar değişebilir ve aynı şekilde kalabilirler. Kendinizi “yapmanız gereken” şeye göre değil, nasıl hissettiğinize göre konumlandırmayı seçmek, kendinize sadık kalmanın en özgürleştirici ve geçerli yoludur.
Doğu felsefesi ve aynı kalırken değişmek sanatı
Doğu felsefesi, insanların durma noktasına ulaşmaması gerektiğini söylüyor. Kendi sınırlarımızı tanımlamalı ve onların üstesinden gelmeliyiz. Bu şekilde, gerçek varlığımızın ortaya çıkması, kendini göstermesi ve gelişmesi için bir alan yaratabiliriz.
Farklı Doğu filozofları, değişmek ve aynı kalmanın kolayca ya da hızlı bir şekilde öğrenilen bir beceri olmadığını ileri sürer. Aksine, sürekli bir çaba gerektirir, çünkü psikolojik sistemimiz sağlam direkleriyle sabit kalmayı amaçlamaktadır.”
“Özür dilerim, sizi tanımadım – çok değiştim de.”
– Oscar Wilde
Robert Spencer göre Savaşçının Zanaatı isimli kitabında, elastik kalabilmek için farklı bakış açılarıyla uğraşmaya alışmak zorundayız. Bu şekilde, kendimizi tek bir bakış açısına mahkum etme tehlikesinden kaçınabiliriz. Ancak bu tür bir zihinsel jimnastik eğitimi bireyde doğallığa yol açar. Söz konusu egzersiz kesintiye uğrarsa, zihnimiz kendi düşüncelerinin zincirlerinde hapis kalırken hızla kendini korumaya çalışacaktır.
Yazımıza son vermeden önce, değişmek ve aynı kalmanın nasıl mümkün olduğunu açıklayan bir metafor paylaşmak istiyoruz.
“Su her şeyi yener, çünkü her şeye uyum sağlar. Sıvı, katı ya da gaz olabilir. Yumuşak veya sert, eğilmez veya elastik olabilir. Su yavaş akabilir, yuvarlanabilir, bir engelden kaçabilir ya da onunla şiddetle çarpışabilir. Yağabilir veya sıçrayabilir. Su, stratejik olarak farklı koşullara uyum sağlama yeteneğiyle, değişimin doğal benzeşimidir.”
Su gibi olsaydınız ne olurdu?
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.