Bugün Mutluluğum İçin Başkalarını Sorumlu Tutmayı Bıraktım
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Hayatımın çok uzun bir bölümünü, başkalarını benim mutluluğumdan sorumlu tutarak boşa geçirdim. Sözlerini tutmadıkları, onları sevdiğim gibi beni sevmedikleri ve umduğum şeyi yapmadıkları için çevremdekilere hep kızdım.
Hayatım için önem arz eden insanlardan beklentilerim çok yüksekti; o kadar ki, kendi mutluluğumun kaderini onların ellerine bırakmaya başladım.
Fakat bir gün geldi ve kendimi oldukça kötü hissettim. Acaba ben insanlardan, herhangi bir şekilde, yararlanıyorum muyum diye düşünmeye başladım. Yani, beni mutlu etmeleri için onları kullandım mı hiç acaba?
Eğer birisi, bir işi olduğu için benimle sinemaya gelemiyorsa, ona acayip kızar, çok eğleneceğimi bilsem ve ne kadar çok istesem bile ben de sinemaya falan gitmezdim. Aferin bana. Gerçekten , hayatımın mutluluğunu başkalarına bırakıp, gitmişim.
Hayatımın dizginlerini kendi ellerime almam ve kimseye vermemem gerektiğini bana gösteren gözlerimin üzerini ben isteyerek örtmüştüm.
Mutluluğum için başkalarını sorumlu tutmak
Mutluluğumuz için başkalarını sorumlu tutmak bir hatadır. Bunu yapmak, sadece acı, hayal kırıklığı, nefret, hüzün ve en kötü hallerde depresyon ile sonuçlanabilir.
Bu dinamiğin, duygusal olarak dengemizi bozduğunun farkına varamıyoruz. Peki bu tür bir bakış açısı ile, duygularımızı nasıl yöneteceğiz? Onların kontrolünü başkalarına teslim ettiğimiz için bunu yapmak imkansız olurdu.
Fakat buradaki en önemli soru şudur: “Başkalarının eline böylesine önemli ve hassas bir işi bırakmak kadar büyük bir aptallığı neden yapalım?” Bu sorunun yanıtı, korkularımızda, güvensizliklerimizde, ilişkiler hakkındaki varsayımlarımızda ve birçok kez aşkın acıyı alıp götüreceğine dair tuhaf inancımızda saklıdır.
Bütün bunlar, kendi kuralları ve mantıklarıyla bir perspektif oluşturarak sona erer ve ilişkilerimizi etkiler. Elimizden gelen her şeyi yaparak, ilişkilerimizi ve dostluklarımızı doğru yolda tutmaya çalışıyoruz. Fakat sonuçta, bütün bu sıkı çalışmamıza rağmen, hayatımıza pek bir değer katılmış gibi gözükmüyor ve tüm bunlar bize hep bir hayal kırıklığı olarak geri dönüyor.
Başkalarını memnun etmek için çok çalıştım, böylece mutlu olacaktım. En çok sevdiğim insanlar için her şeyi vermek istiyordum. Bununla birlikte, içten içe, benimle aynı şekilde düşünmediklerini biliyor ve bana haksızlık edildiğini düşünüyordum.
Başkalarının da bizi umursadıklarını göstermelerini engelliyoruz. Bunu, birilerinin bizi seveceği tek geçerli bir yol olabileceğine inandığımız için yapıyoruz.
Bu tek geçerli yolun, arzularımızı yerine getiren yol olması ve başkalarının bizi sevme şekillerinin değerini ölçtüğümüz – gerçekte ise en aza indirgediğimiz- bir biçim olması şaşırtıcı değildir. Buna ek olarak, nadiren (hani olursa) başkalarının aklımızı okuyacağı veya gönderdiğimiz çok kısık sesli sinyalleri yorumlayabileceği gibi bir mucize umarak, nasıl sevilmek istediğimiz konusundaki duygularımızı seslendirmeye çalışıyoruz.
Diğer bir taraftan ise, arkadaşlığı genellikle başlatan taraf biz isek ve gruba önderlik ediyorsak, neden durmuyoruz? Gruba öncelik etmeyi bırakıp başkalarının da bir şeyler yapmasına izin verirsek ne olur yani?
Belki de işler istediğimiz gibi gitmez, belki alışkanlıklarımız bizi başkalarının yerine koyamaz ve onlardan bir şey bekleyebilir ya da bekleyemeyiz.
Gönüllü olarak taktığım göz bağı
Kendi gözlerimizi bağlayıp, mutluluğumuzu başkalarının eline bırakarak ne olup ne bittiğini görmemek çok riskli bir kumardır. Ancak şu ana kadar bir alışkanlık olduğu için, belki de bizler başkalarına körü körüne güvenmek istiyorken; hayat “başkalarına bakmayı bırak, kendi hayatını kendin yönet” diye bağırmaya devam edecektir.
Bizde olmayan şeyleri, dışarıda bir yerlerde arıyoruz. Eğer kendimizi yalnız hissediyor ve bundan kurtulmak istiyorsak, bunu başkaları ile yapmaya çalışıyor; eğer sevgiden yoksun olduğumuzu fark edersek, bu ihtiyacı karşılayacak bir sevgili arayışına başlarız. Fakat ihtiyaçlarımızı karşılamak için diğerlerini sorumlu tutmak bizi zarara uğratır.
Farkında olmasak da sahip olduğumuz çok şey var ve daha fazlasına da sahip olma şansımız var. Mutluluyuz, seviyoruz ve eğlenmeyi biliyoruz. Bütün bu güzellerin bizden uzaklaştırıldıklarına neden olacak şeyler yaptığımıza kendi kendimizi inandırabiliriz.
Ancak bütün bu güzellikler, bizim içimizde, derinlerde bir yerlerde yaşıyor – sadece bunun sorumluluğunu üstlenmek zorundayız. Pasif oyuncular olmaktan vazgeçip, kendi hikayemizin kahramanı olalım.
Mutlu olmayı seçebileceğimi anladığımda, başkaları değil, kendi kararımı kendimin verebileceğini anladığımda özgür oldum ve iç dengemi ve refahımı bu şekilde bulmayı öğrendim.
Bu yüzden bugün, başkalarını mutluluğumdan, ihtiyaçlarımı karşılamaktan, beni tatmin etmekten suçlamayı bıraktım. Kurban rolünü ve aynı zamanda sahip olmadığım şeyleri vermek ya da sahip olduklarımı istemek huyunu terk ettim.
Bugün, mutlu olmak için kimseye bağlı değilim artık, çünkü nasıl hissetmek istediğimi seçme gücüne sahibim. Ve bir zamanlar, kendimi nasıl bir tehlikeye attığımın farkında olmadan, başkalarının ellerine bıraktığım bu görevden, artık herkesi azat ettim.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.