Logo image
Logo image

Bu Tecrübe Ettiğin Şey Değil, Onu Nasıl Algıladığın

3 dakika
Bu Tecrübe Ettiğin Şey Değil, Onu Nasıl Algıladığın
Son Güncelleme: 16 Şubat, 2018

Çeşitli çalışmalar, anıların değişmez olmadığını kanıtlamıştır. Bununla birlikte, kendi içinde çarpıtmalar ve yoktan yaratmalar vardır. Başka bir deyişle, bu, geçmişte yaşadığınızın, üzerinde tam olarak hatırlamadığınız bir işaret bıraktığı anlamına gelir. Bununla birlikte, olanları anlamanız, onu nasıl yorumladığınıza bağlıdır.

Aslında, anılarınızın çoğunun asıl konuları gerçekler değildir. Aslında onlar sizin için sahip olduğu anlamlardır.

Şimdi bir örnek inceleyelim.

İki çocuk aileleri tarafından çok gençken terk edildi. Her ikisi de bundan büyük ölçüde etkileniyor, ancak birisi, bunun neden olduğunu anlamak için bir süreçten geçmeye karar veriyor.

Yıllar sonra bu kişi, her şeyi üzücü bir olay olarak hatırlıyor. Bununla birlikte, koşulları biliyor ve anlıyor. Bunun yerine, deneyimi sindirmeyen diğer kişinin, sadece belirsiz ve kesin olmayan anıları var. Üstelik güçlü bir acı ve öfke duygusuna da sahip.

Sonuç olarak, konu asla yaşadığınız şey değil, durumu nasıl algılamayı başardığınız. Hüznün ya da endişe duygularının çoğunun nedeni, yaşamı hâlâ olumsuz etkileyen geçmiş tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni, o anıların düzgün sindirilmemiş olmasıdır.

“Deneyim, sana ne olduğu değil, sana olanla ne yaptığındır.”

– Aldous Huxley

Deneyiminiz ve yorumu

İnsanlar, yalnızca mevcut olmaya devam edecek verileri biriktiren bilgisayarlar değildir. Bellek, insan hayatında çok özel bir rol oynamaktadır. Geçmiş aslında karmaşık bir kavramdır. Zaten yaşadığınız bir şey olsa da, şu anınız üzerinde çok önemli bir etkisi olabilir. Bu farkında olmasanız bile olur.

Some figure

Bunu anlamak için, eski bir metafor olan inşa etmeyi kullanabiliriz.

İlk olarak, temelleri inşa edersiniz ve her zemin onun üzerine inşa edilmelidir. Eğer temel iyi yapılmadıysa, bu katlardan birisi açık bir nedenden ötürü muhtemelen çatlamaya başlar. Ya da bir deprem durumunda bütün olarak bina parçalanmaya ya da çökmeye başlayabilir.

Bir insanda olan şey de tam olarak buydu. Kim olduğunuzun temeli, hayatınızın ilk yıllarında inşa edilmiştir. Bunlar genel olarak neredeyse unuttuğumuz yıllardır. O andan itibaren, her deneyim zaten oluşturulmuş olan temel bilince göre eklenir ve yorumlanır. Temeller bazı nedenlerle etkileniyorsa eğer, yetişkinlikte bir çatlak ya da dengesizlik ortaya çıkmış olabilir.

Güzel olan şey şu ki, bu inşa etme metaforu bu kavramı anlamamıza yardımcı olsa da, insanoğlu hem çok daha karmaşık hem de çok daha esnektir. Geçmişte olanlar anlama sayesinde daha yapıcı ve yararlı bir şekilde okunabilir. Yani, deneyimlediğiniz şeyin sizin onu nasıl yorumladığınıza bağlı olarak sizi daha iyi ya da daha kötü yapmaya yönlendirdiğini söylemek gerekir.

Some figure

Yaşadığınız şeyi yeniden yorumlayabilirsiniz

Doğamız gereği, olumsuz deneyimleri engellemeye ve bunları unutmaya çalışıyoruz. Eğer terk edilme, reddedilme ya da başka bir travmatik deneyim yaşadıysanız, onu bir kenara koymaya ve fazla düşünmemeye çalışmanız daha olasıdır. Bunu yaparsınız, böylece kendinizi duygusal olarak iyi oluşunuza olumlu katkıda bulunmayan bir düşünce zincirine sokmak zorunda kalmazsınız.

Bununla birlikte, ne hissettiğinizi algılama için bir zamanınız olmadığı zaman, gerçekten o anıyı unutmak yerine, bu deneyimi bilinçaltında canlı tutarsınız. Bu, hiçbir açıklaması yok gibi görünen üzüntü ya da endişeye dönüşür.

Yaşadığınızdan daha önemli olan şey, hafızanızı yapılandırma biçiminizdir. Olanları yorumlamak için bir kurban bakış açısı seçerseniz, geçmiş tecrübelerinizi merhamet merakı ile göreceksiniz. Savunma amaçlı bir vizyon seçerseniz, yaşadığınız şey başkalarını güvensiz kılmak ya da intikam almak için başka bir nedene dönüşecektir. Bu, bu kişiler size bir şey yapmadıysa bile gerçekleşebilir.

Yaşadığınız şeyi nasıl çözeceğinizi öğrenmek önemlidir. Bu, gerçekleşen olayları göz önüne almanız ve anlamanıza yol açacak bir bakış açısını adapte etmeniz gerektiği anlamına gelir. Bu sadece olanları hesaba katmak değil, kendinizi incitenlerin durumuna sokmaya çalışmaktır.

Onları motive eden şeyin zulüm ya da bencillik değil kendi sınırlamaları ve hayal kırıklıkları olduğunu görebilirsiniz. Kendinize adil davranmanın en iyi yolu o deneyimi unutmak değil, kendinizi olumsuz bir tecrübe yaşamış ancak bunun üstesinden gelmiş ve mutlu olmayı hak eden birisi olarak görmektir.