Logo image
Logo image

Bazı Kapıları Sonsuza Kadar Kapatmak Daha İyidir

3 dakika
Bazı Kapıları Sonsuza Kadar Kapatmak Daha İyidir
Son Güncelleme: 27 Ekim, 2017

Bu size bir şey hatırlattı mı? Bir ilişkiyi bir anda bırakmaktansa bir süre kararsız bir şekilde kalmak. Aşama aşama ayrılmak. Kapıyı tam kapatmamak, biraz aralık bırakmak. Bu yarısı iyileşmiş bir yaraya sahip olmak ve yaranın kalan bölümünü iyileştirmek için hiçbir şey yapmamak gibidir. İlk fırsatta ayrılmak, bir an önce karar vermek zorunda kalmak demektir. Ama, hepsinden önemlisi, aynı zamanda acının süresini uzatmamak anlamına da gelir.

Cesur olmak ve alacağınız kararın getireceği sonuçları kabullenmek demektir. Bazen o kararı vermeyiz çünkü ilişkideyken ne kadar zarar gördüğümüzün farkında olmayız. Ya da belki de partnerimize demir atmamıza sebep olan duygusal bağlılığın farkında değilizdir. Ne pahasına olursa olsun.

Duygusal bağımlılık, kendimize olan sevgimizi yok eder. Her şeyi altüst eder. Çok şiddetli ve vahşi bir tsunami gibidir. Evleri ayakta tutan temeller de dahil yoluna çıkan her şeyi harap eder… kendi “evimizi” bile.

Duygusal bağımlılık, bizi, bize zarar veren şeye zincirler

Kendi evimiz sağlam temeller üzerine inşa edilmiş olmalıdır. Öz saygı, öz sevgi, öz bakım gibi temeller. Eğer bu temellere sahip olmazsak, onları başka yerde ararız. Bize biraz olsun sevgi gösteren herkese kendimizi satarız. “Seni kendimden daha çok seviyorum.” demek gibi bir şey. Bir şarkı için iyi bir cümle ama herhangi bir kalp için yıkıcı olabilir.

Duygusal bağımlılık ve kendimize duyduğumuz sevginin azlığı, yanımızda taşıdığımız, özgürce hareket etmemizi engelleyen zincirlerdir. Bizi kör ederler ve kendi kendini aldatmaya dalmış kuklalara çevirirler.

Some figure

Başka birini sevmek çok güzel bir şeydir ama hiçbir zaman kendimize duyduğumuz sevgiyi kaybetmemeliyiz. Başka birine duyduğumuz sevgi, asla kendimizin üzerine basıp geçme sebebimiz olmamalı. Bize zarar gelmesinden koruyan sınırlar hiçbir zaman aşılmamalı. Öz sevgi dediğimizde, narsist olmaktan ve gözlerimizin kendimizden başka kimseyi görmemesinden bahsetmiyoruz. Zararlı şeylerin saldırısına uğramaktansa, bizi onlardan koruyan sağlıklı sınırların içinde kalmaktan bahsediyoruz.

İnkar, zararlı bir ilişkiyi bitiremememize sebep olan mekanizmadır

Çoğu zaman, aşama aşama ayrılmanın ardındaki savunma mekanizması, ayrılık sürecini uzatmak ya da durumu dile getirmeyi ertelemek, inkar olarak adlandırılır. Gözlerimi kapatacağım ve gözlerimin önündeki şeyi görmeyeceğim. Gerçeği göremediğim ve son kararı veremediğim sürece milyonlarca bahane yaratacağım. 

Some figure

Büyük ihtimalle siz de, ayrılığın getireceği sonuçlarla uğraşmamak için bundan kaçınıp inkar duygularını besleyen insanlar tanıyorsunuzdur. Yalnız olmak, sevdiğiniz birinden ayrılmanın verdiği üzüntüye katlanmak, aşkın her şeyin üstesinden gelemediğini itiraf etmek… Bunlar katlanmak zorunda olduğumuz kaçınılmaz sonuçlardır. 

Kendilerine olan öz sevgilerini geliştirmeyen, bunun yerine iç huzurlarına zarar veren karmaşık ilişkilerini sürdürmeye devam eden insanlar vardır. Yalnız olmaktansa, acı çekmeyi ve onlara büyük zarar veren ilişkinin yüzüne kapıyı çarpmamayı tercih ederler. Tsunami, onları sürükler. Bağımlılığın ve inkarın oynattığı kuklalara döneriz.

Size acı veren her şeyin üzerine kapıları kapatın

Bu yüzden bir çırpıda bırakmamız gereken ilişkiler vardır. Kapıyı kapatın, haftalarca, aylarca hatta yıllarca aralık bırakmayın. Kapıyı aralık bırakmak bağımlılığı ve görmezden gelmeyi teşvik eder. Kapıyı kapatmaktan korkmayın. (Eğer korkuyorsanız, sizi en çok seven insanlarla bunu paylaşın ya da eğer gerekiyorsa bir terapistle görüşün…Yapın bunu!)

Some figure

Ayrılık kararını verdiğinizde çok şey öğreneceksiniz ve öğrendikleriniz bir daha ne zaman zor bir durumla karşılaşsanız size çok yardımcı olacak. Böylece, yapmak üzere olduğunuz değişiklikle hayatınızın temelleri sağlamlaşmış olacak.

Kendilerini kapıyı aralık bırakmış olarak bulan ancak derinlerde bir yerde sonunda en doğru kararı vermiş olduklarını bilen herkesi cesaretlendiriyorum. Saint Augustin’in dediği gibi, “Mutluluk, hayatın bize verdiklerini memnuniyetle kabullenmek ve bizden aldıklarından da memnuniyetle vazgeçmekten ibarettir.”