Toplumsal Hafıza ve Aile Büyüklerinden Hikayeler
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Bazı hikayeler paylaşılmayı hak eder. Tarihin başından bu yana hikayeler nesiller boyunca aktarılmıştır. Anılarımız ve geçmişteki şeylerin yorumlayış biçimimizdir. “Toplumsal hafıza” ise bu hikayelerin, nesiller boyu paylaştığımız anların yayılmasıdır.
Peki bu hikayeler nedir? Hikayeler anlatı halinde biraraya getirdiğimiz geçmiş yorumlamasıdır sadece. Hikayelerin konuları iyi tanımlanmış, ardışık ve nedensel tutarlılık içeren başlangıçlara ve sonlara sahiptir. Buna ek olarak, anlatılar çok önemli olarak değerlendirilen olayları içerir. Bir grup, geçmiş yorumlaması olarak bir anlatı benimsediğinde bu onların toplumsal hafızasının bir parçası haline gelir.
Toplumsal hafıza içinde önyargılar
Toplumsal hafıza geçmişteki şeylerin nesnel veya nötr versiyonları değildir. Seçici anlatılar paylaşırlar. Bir diğer deyişle, hatırlamak istediklerini hatırlarlar, bu da önyargılı olduklarını gösterir.
Hatta, toplumsal hafıza çoğu zaman bir doğrulama etkeni içerir. Özellikle sözlü toplumsal hafızada her nesil orijinal hikayeye daha fazla önyargı ekler ve onu güncel düşünce biçimine uyarlar.
Büyükannelerimiz ve büyükbabalarımız bize hayatlarının erken bir evresinde gerçekleşen bir tarihsel olaydan bahsederken, en çok hatırladıkları olayları anlatırlar. Üstlerinde en çok iz bırakan şeyleri anlatırlar. Her biri taraf tutar ve bu da onların hikayeyi anlatış biçiminde belirginleşir.
Toplumsal hafıza tipleri
Sözlü toplumsal hafızadan bahsetmiştik fakat hikayeleri aktarmanın başka yolları da bulunmaktadır. Toplumsal hafızayı oluşturan hafıza türleri şunlardır:
- Popüler hafıza: Toplum üyeleri tarafından oluşturulan geçmiş temsilleridir. Popüler hafızayı kamuoyu yoklamalarında görürüz.
- Resmi hafıza: Kamu veya devlet kurumlarının geçmişe dair bir yorumlamayı bensimsemesidir. Örneğin bunlar, ulusal müzeler ve eğitim sistemi için onaylanan ders kitaplarında görebileceğiniz şeylerdir.
- Otobiyografik hafıza: Tarihsel olayları direkt olarak deneyimlemiş kişilerin hafızasıdır. Bu, büyükanne ve büyükbabalarımızdan duyduğumuz şeylerdir. Hatta, geçmişle ilgili bilginin ilk kaynağıdır.
- Tarihsel hafıza: Bilim camiasının geçmişi açıklama biçimidir.
- Kültürel hafıza: Toplumun, geçmişi gazeteler, merasimler, anıtlar, filmler ve binalar gibi şeyler aracılığıyla görmesi.
Toplumsal hafıza: savaş ve çatışmalar
Anlatılar bir savaş veya çatışma hakkında ise neredeyse her zaman seçici ve taraflıdır. Olaylara dair ben merkezci ve basit bir bakış açısı ortaya koyarlar.
Genel olarak bu anlatılar en az dört ana temaya değinir:
- Rakibi gayrimeşrulaştırma.
- Anlatıyı aktaran grubun pozitif bir imajını sunmak.
- Kişinin mensubu olduğu grubu tek veya en önemli kurban olarak sunmak.
- Çatışmanın başlangıcını meşrulaştırmak.
Bu anlatılar çatışmalarda iki önemli rol oynar. Birincisi içseldir. Bir grup bu anlatıları benimsediğinde popüler hafızanın bir parçası haline gelir. Bunun sonucunda ise bu anlatılar grup içerisindeki insanların sahip olduğu psikolojik tepkileri ve – dolayısıyla- eylemlerini etkiler. Öyle ki, yüksek ihtimalle rakipleriyle ilgili negatif ve kendileriyle ilgili pozitif bir bakış açısına sahip olurlar.
Toplumsal hafızanın sonuçları
Bir çatışmanın toplumsal hafızasını oluşturan anlatılar genellikle herhangi bir barışçıl çözüm veya uzlaşma yolunun önünde engel oluştururlar. Grup üyelerini, hakkında negatif ve güvenilmez olduğuna dair düşüncelere sahip oldukları rakipleriyle barışçıl bir anlaşmaya varmaktan vazgeçirirler.
“Doğa, insana bir ağız ve diğer insanlardan söyleyebileceğimizin iki katını duyabilmemiz için iki kulak vermiş.”
– Epictetus
Bir çok durumda, toplumsal hafıza ben merkezci ve taraflıdır. Bunun yerine tüm bakış açılarını hesaba katmamız gerekir. Toplumsal hafızamıza aykırı olanlar dahil tüm anlatıları dinlemek geçmişi anlamamıza yardımcı olacaktır.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.