Logo image
Logo image

Sakın Beni Yargılamaya Kalkma!

3 dakika
Sakın Beni Yargılamaya Kalkma!
Son Güncelleme: 28 Kasım, 2016

“Geldim, öğretmenim, çünkü kendimi çok kötü hissediyorum, sanki hiçbir şey yapacak gücüm yok gibi. Benim işe yaramaz olduğumu, hiçbir işi doğru dürüst yapamadığımı, sakar ve çok aptal olduğumu söylüyorlar. Nasıl daha iyi olabilirim? Bana daha çok değer vermeleri için ne yapabilirim?”

Öğretmen ona bakmadan şunları söyledi:

“Çok üzgünüm evlat, sana yardım edemem, önce kendi sorunumu çözmeliyim. Belki sonra.”

Ve uzun bir sessizlikten sonra:

“Eğer bana yardım etmek istersen, bu sorunu daha çabuk çözebilirim ve sonra belki sana yardım edebilirim.”

“Ben… Ben yardım etmekten çok memnun olurum, öğretmenim.” dedi çocuk tereddütle, fakat yine hor görüldüğünü ve ihtiyaçlarının ihmal edildiğini hissetmişti.

“Güzel.” diye kabul etti öğretmen.

Sol elindeki serçe parmağına taktığı yüzüğü çıkardı ve çocuğa vererek ekledi, “Dışarıdaki atı al ve çarşıya sür. Bu yüzüğü satmalıyım çünkü bir borcu ödemek zorundayım. Bu yüzük için mümkün olan en yüksek ücreti alman gerek ama sakın bir altından daha az ücreti kabul etme. Şimdi git ve parayla birlikte mümkün olabildiğince çabuk dön.”

Çocuk yüzüğü aldı ve ayrıldı. Çarşıya varır varmaz yüzüğü tüccarlara teklif etmeye başladı. Çocuk yüzük için ne kadar ücret istediğini söyleyene kadar yüzüğü ilgiyle incelediler.

Çocuk altın paradan söz edince bazıları güldü, diğerleri onu geri çevirdi ve sadece yaşlı bir adam, bir altın paranın bir yüzük için çok para olduğunu açıklamak için çocuğa zaman ayıracak kadar nazik davrandı.

Yardıma gönüllü biri, ona bir gümüş para ve bir bakır tava teklif etti fakat çocuğa bir altından daha az para kabul etmemesi tembihlenmişti ve bu yüzden çocuk teklifi reddetti. Mücevherini çarşıya giren yüz kişiden fazla insanın beğenisine sunduktan sonra başarısızlığına yenik düşerek atına bindi ve geri döndü.

Çocuk o altın parayı kendisi kazanabilseydi nasıl da mutlu olurdu! O zaman öğretmenini endişesinden kurtarmak için altını ona kendisi verebilirdi ve sonrasında tavsiyesini ve yardımını da alabilirdi. Odaya girdi.

“Öğretmenim” dedi, “Üzgünüm, benden istediğinizi elde etmek mümkün değil. Belki iki ya da üç gümüş para alabilirsiniz, ancak yüzüğün gerçek değeri hakkında kimseyi kandırabileceğimi düşünmüyorum.”

“Söylediklerin çok önemli, küçük dostum.” diye gülümseyerek cevapladı öğretmen. “Öncelikle yüzüğün gerçek değerini öğrenmeliyiz. Tekrar atı al ve kuyumcuya git. Yüzüğün değerini ondan daha iyi kim bilir? Ona yüzüğü satmak istediğini söyle ve yüzük için kaç para vereceğini sor. Fakat sana ne teklif ettiği önemli değil, yüzüğü sakın ona satma. Yüzüğümle birlikte buraya geri dön.”

Çocuk at sırtında çarşıya geri gitti. Kuyumcu mum ışığı ile yüzüğü inceledi, ona büyüteç ile göz attı, onu tarttı ve sonrasında şunları söyledi:

“Evlat, eğer öğretmenin yüzüğü şimdi satmak istiyorsa ona bu yüzük için 58 altından daha fazla veremeyeceğimi söyle.”

“58 altın mı!?” diye haykırdı çocuk.

“Evet.” diye yanıt verdi kuyumcu, “Zamanla 70 altın değerine yaklaşabileceğini biliyorum, ancak emin değilim… eğer satış acilse…”

Çocuk, olanları anlatmak için heyecanlı bir şekilde öğretmenin evine koştu.

Çocuğu dinledikten sonra “Otur.” dedi öğretmen. “Sen bu yüzük gibisin: bir mücevher, değerli ve eşsiz. Ayrıca bunun gibi yalnızca bir uzman seni doğru bir şekilde değerlendirebilir. Sen neden herkes senin gerçek değerini bilebilecekmiş gibi davranıyorsun?”

Ve bunu söylemesinin üzerine, öğretmen yüzüğü sol elinin serçe parmağına geri taktı.

Bugün size bu hikayeyi anlatıyorum, böylece beni yargılamaya cesaret edemeyeceksiniz. İsmimi biliyorsunuz, hikayemi değil. Size ne anlatırsam anlatayım beni yine de yargılayacağınızı biliyorum, düşüncenizi sormasam bile. Ancak doğrularımın ve yanlışlarımın neler olduğunu bilmiyorsunuz.

Kendinizi benim yerime koymadan sakın beni yargılamaya kalkışmayın. Benim hakkımda bildiğiniz tek şey, size anlattıklarımdır. Bir etrafınıza dönüp bakmak için durmadınız bile. İstediğim şekilde yaşamaya çalışıyorum ve maskeler takmayı reddediyorum. Ben bu yolda yürüyebilecek tek kişiyim. Bu yüzden, kendimi değerlendirme sorumluluğunu da ancak ben üstlenebilirim.

Yıllar önce, sizin benim hakkımda ne düşündüğünüzün benim gerçek değerim olduğuna ikna olduğumda zaten kendimi mahkum etmiştim. Ancak şimdi dersimi aldım ve aynı hatayı tekrar yapmayacağım, yargılarınız beni etkileyemez. Değerimin, ödemeye gönüllü olduğum değer olduğunu öğrendim ve hayatımın geri kalanı boyunca kendime değer vermeye karar verdim.

Kendimi özgürleştirmemin tek yolu kendimi kıyaslamayı bırakmaktı. Değerimi karşılayabilecek kadar altın yok. Artık şunu biliyorum ki, benim suretim sadece benim içimde bulunabilen kendime duyduğum saygının ve güvenin yansımasıdır. İçimde taşıdığım şeyi dışarıda aramayı bırakmanın nasıl da güzel hissettirdiğini hayal edemezsiniz.

“Diğerlerinin sizin yolculuğunuzu anlamasını beklemeyin, özellikle de onlar sizin yolunuzda hiç yürümek zorunda kalmadılarsa.”