Romantik Aşk Hakkında Paradokslar ve Efsaneler
İnsanlar romantik aştan bahsederken bunu dünyanın en güzel ve görkemli resmi olarak tasvir ederler. Genelde, bir eşe veya sevgiliye sahip olmanın faydalarından ya da insanı bu derece iyi tanıyan ve seven biriyle birlikte olmanın güzelliğinden söz edilir. Elbette aşık olmanın pozitif yanları var ancak, bu pozitif özellikler kadar negatif etikleri olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Bu günlerde romantik aşkı yaşama şekli, insanın başka ilişkileri ihmal etmesine (romantik boyutta olsa bile) neden oluyor. Aynı zamanda, kendi kontrolünüzü, bağımsızlığınızı ve hatta kişisel özgürlüğünüzü de bu uğurda feda edebiliyorsunuz. Eleştiriler ve kıskançlık da olası sonuçlardan üstelik eşlerden biri diğerinin kendisi kadar özverili olmadığı imasında da sıkça bulunabiliyor. Tüm bunlar, eşler arasındaki bağların zedelenmesine yol açabiliyor.
“İki kişi en şiddetli, en çılgın, en yıpratıcı ve en yoğun duyguların etkisi altındayken bu ilginç, anormal ve bir o kadar da yorucu durumun sonsuza kadar süreceğine dair birbirine söz verirler.”
– George Bernard Shaw
Romantik aşk paradoksları
Romantik aşkta- en azından toplumda bilinen yanlarıyla- bir çok paradoks bulunur. Aşağıdaki zıtlıklar, hatırı sayılır düzeyde gerilime neden olabilir.
- Arzu vs. sahip olma: Arzu, yalnızca cinsel anlamda değil, bir kez ulaşıldı mı yok olur. Başka bir deyişle, bir şeye sahip olduğunuzda bundan keyif alabilirsiniz ancak artık bu şey için arzu duymazsınız. Arzu, aşık olmayı tetikleyen en önemli etkenlerden biridir. Romantik arzularınızı karşılamak uğruna engellerle karşılaştığınız zaman tutkunuz artar. Öte yandan çabuk elde edildiğinde ise bu tutku azalır.
- Fedakarlık vs. biyolojik bencillik: Sosyal olarak, eşimiz için fedakar olmamız öğretildi. Sevdiğimiz kişi için bir şeylerden vazgeçmemiz, fedakarlık etmemiz ve onları tamamen güvenli olacak şekilde sarıp sarmalamamız gerektiği öğretildi. Oysa ki bu derece özverili davranmak, zevk almak ve genetik kodumuzu aktarmaya yönelik evrimsel yapımızla çelişiyor. Başka bir deyişle, fazlaca fedakarlık ederek aslında içgüdülerimize meydan okumuş oluyoruz.
- İdealleştirme vs. gerçeklik: İlişkiden beklentilerin ve yakınlık kurma isteğinin temeli olduğundan, sevilen kişiyi idealleştirmek ve yüceltmek aşık olmanın olmazsa olmaz etkilerinden biri sayılabilir. Fakat ilişki ilerledikçe, gerçekte karşınızdaki insanın nasıl biri olduğunu daha iyi tanır ve bu yüceltme durumu ortadan kalkar.
- Tutku vs. birlikte yaşama: Sevdiğiniz kişiyle bir süre birlikte yaşadıktan sonra aranızdaki tutkunun yavaş yavaş azalması yüzünden, en zorlu çatışmalardan biri de budur. Fakat sosyo-kültürel kurallar size tutku hissettiğiniz kişiyle birlikte yaşayıp bu tutkuyu sürdürmeniz gereken istikrarlı bir ilişki kurmanızı öğütler.
- Bağlılık vs. bağımsızlık: İnsanlar güvenmek ister. Bağlılığa, birlikteliğe, desteğe ihtiyaç duyarız ve eşsiz hissetmek isteriz. Bunun yanında, kendi kararlarımızı alabilmek, bağımsız olduğumuza emin olmak için ise bazen özgür davranabilmek isteriz. Tahmin edebileceğiniz gibi bu dengeyi kurmak oldukça zorlu bir görev ve doğrudan romantik ilişkilerde tatmin olmayı etkileyecek özelliğe sahip.
- Sadakatsizlik vs. yeni bir şeye duyulan arzu: İnsanoğlu kendisine yasaklanmış bile olsa farklı ve yeni olanı deneme arzusu duyar. Başka bir deyişle, sadakatsiz davranmak doğamızda var. Zamanla, başka insanlara karşı çekim duyarız ve bu yeni cinsel arzu hayatımızın geri kalanında karşılaşacağımız sosyal normlarla çatışır. Başka canlılar arasında hatta bazı insan topluluklarında bile görülmeyen bu normlar tamamen kültüreldir.
“Seninle ya da sensiz
Yaralarım çaresiz.
Ya sen ben öldürüyorsun,
Ya ben ölüyorum sensiz.”– Antonio Machado
Romantik aşk efsaneleri
Paradoksların yanı sıra, romantik aşk hakkında bir sürü efsane de var. Bu inanışlar, yanlış, asılsız, absürt ya da kulağa imkansız gibi gelebilecek tamamen kültürümüz ürünü olan hikayeler. İmkansız diyoruz çünkü ne biyolojik, ne psikolojik ne de sosyal açılardan mümkünler.
- Öteki yarı efsanesi: Bu efsaneye göre, eşiniz olacak kişi size en uygun ve en doğru seçimdir. Birbirinizin ruh eşi olduğuna ve kaderlerinizin birlikte yazıldığına inanırsınız.
- Aşkın yalnızca bir kişiyle yaşanması: Bu inanışa göre ise romantik aşkı aynı anda birden fazla kişiye karşı hissedemezsiniz.
- Evlilik ya da birlikte yaşama: birbirine aşık olan insanların birlikte olması gerektiği inanışıdır.
- Aşkın her şeye kadir olması: Bunun anlamı, aşkın her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğine duyulan kuvvetli inançtır.
- Daima sürmesi: İçinizdeki tutkunun birlikte yaşayıp yaşamamanın önemi olmaksızın sonsuza dek süreceğine inanmaktır.
- Sadakat: Sizin ve eşinizin, birbirinize karşı her zaman dürüst olacağınızı ve birbirini tatmin edebilecek insanların yine yalnızca siz olacağını düşünmektir.
- Her şeyin denk olması: Eğer eşinizle aranızdaki tutku eskisi kadar güçlü değilse artık onları sevmediğiniz anlamı çıkarılabileceği inancıdır.
- Eşli doğma: Tarih boyunca insanların her zaman bir eşle yaratıldığı inancıdır.
- Kıskançlık: Bu inanışa göre, eğer eşinizi kıskanmıyorsanız gerçekten sevmiyorsunuz demektir.
Kısacası, romantik aşkta sandığınızdan çok daha fazla negatif özellik bulunabilir. Eğer aşkınıza karşılık alamıyorsanız veya ayrılmaya karar vermişseniz pek çok incitici sonuç sizi bekliyor demektir. Bu yüzden aşkın paradoksları ve efsaneleri hakkında düşünmek ilginizi çekebilir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.