Logo image
Logo image

Müzik ve Alzheimer: Uyanan Duygular

4 dakika
Müzik ve Alzheimer: Uyanan Duygular
Tarafından yazılmıştır Valeria Sabater
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Müzik ve Alzheimer arasında tuhaf, güçlü ve büyüleyici bir ilişki vardır. Hastalığın ilerlemiş bir evresinde olan hastalar, gençken dinledikleri bir parçayı tekrar duydukları zaman, ani bir şekilde inanılmaz bir uyanış yaşarlar. Ritim ile dolu olan bu müzik, harika duyguların, tıpkı denize açılan bir gemi misali, anıların ve bilişsel yeteneklerin kilidini açar.

Bazıları, bu durumun, bir gizemden biraz daha fazlası olduğunu söyler. Nörologlar, beynimizin, hala bilemediğimiz nedenlerden dolayı, uzun süreli müziksel belleğe bağlı olan alanlarının, hala sağlam ve korunmuş olduğunu dile getiriyorlar. Öte yandan psikologlar ise, hastaların bakımını her gün büyük bir özen ile yerine getiren terapistlerin ve aile üyelerinin yanı sıra, müziğin bu yıkıcı hastalıktan muzdarip insanlar için bir belirli bir teselli aracı olduğunu biliyorlar.

Müzik dinlemek ya da şarkı söylemek, Alzheimer hastalığı ve diğer bunama tipleri olan insanlar için, duygusal ve davranışsal olarak çok faydalı olabilir.

Belki birçoğunuz, Glen Campbell ismini daha önce duymuştur. 60’lı ve 70’li yıllarda, Amerika Birleşik Devletlerinde müzik denince akla gelen ilk sanatçılardan biriydi. Uzun zaman önce, Alzheimer hastalığından ötürü yaşamını yitirdi. Onun yaşadıkları, herhangi birinin başına gelenler ile aynı olabilir. Muhteşem bir hayatı olan, başarıları, zorlukları ve unutulmaz anılarıyla dolu dolu yaşamış birçok insan gibi, hatırları birer birer silinmiş ya da hatırlanmayacak kadar buğulanmış bir hastalıkla ile yaşamak zorunda kalmıştır Campbell.

Glen Campbell vakası, çok özel bir nedenden ötürü klinik açıdan en çarpıcı olanlardan biri oldu: asla şarkı söylemeyi ya da gitarını çalmayı bırakmadı. Üstelik, bu süre zarfında, bir çok konser turnesine çıkabilmesine olanak sağlayacak kadar, hafızasının berraklığının bir kısmını da geri kazanabildi. Kimi zaman, kendisini izlemeye gelen seyirciler ile konuşup, alkolden kendisini nasıl kurtarmayı başardığını, ancak bu “lanet” hastalıktan kurtulamadığını dile getirdi.

Bu büyüleyici bir durumdur. Müzik ile Alzheimer arasındaki ilişkinin arkasında ne olduğunu sorgulamaya davet eden bir hikaye…

Some figure

Müzik ve Alzheimer: çözülmeye başlayan bir gizem

Bu ikili arasındaki bağ, uzun zamandan beri bilinmektedir. Bilim insanları, müzik ve Alzheimer arasında tuhaf bir anlaşmanın var olduğu ve bu benzersiz bağın, müziğin bir destek duvarı gibi görev almasına olanak sağladığını her zaman biliyorlardı: beynin ilerleyen dejenerasyonu, uzun süreli müzikal hafıza ile ilgili yapıları etkilemiyor. Nispeten yakın bir zamana kadar, yeni nöro-görüntüleme teknikleri sayesinde, bu kadar ilginç bir bağ gözlemlenebildi.

Leipzig’deki Max Planck Bilişsel ve İnsan Beyni Bilimleri Enstitüsününde yapılan bir araştırmaya göre, araştırmacılar ilk kez, beyin yapısı içerisindeki müzikal hafızayla ilgili alanları bulmayı başardılar. Beklendiği gibi, bu alanların (neredeyse) bozulmamış olduklarını keşfettiler.

Baş araştırmacı Dr. Jörn-Henrik Jacobsen, yakın zamana kadar müziksel yeteneklerimizin, temporal loblarda bulunduğuna inandığımızı söyledi. Bununla birlikte, yapılan testler, açıkça başka bir durumu ortaya çıkardı: müzikal hafıza, ek motor serebral kortekste bulunuyor. Alzheimer ve onun tahrip edici gölgesi, bu büyülü köşeyi, yani beynin bu özel alanını etkileyemez. Bu sayede, daha az nöron kaybı olur ve amiloid protein yatağı da etkilenmez. Yani, bu özel alan hala aktif olarak çalışır.

Some figure

Ayrıca, burada başka ilginç bir durum daha var. Hastalığın kendisi, bilişsel süreçlerimizi aşarak ilerledikçe, gingival olukta yeni bağlantılar ortaya çıkar. Sanki beynin kendisi, neredeyse umutsuz bir çaba içerisinde, kişinin özünün bir parçasını korumaya çalışır. Bunu müzikle ilgili alanları ve duygularımızı harekete geçirerek yapar.

Ve işte tam burada, bizim hayati varlığımızın bir izi kalır. Orada, bir an için de olsa, bizi uyandırmak için sessizlik içinde bekler. Kendimiz (neredeyse hemen hemen) olmak için dönebileceğimiz harika bir zaman parçası gibi…

Alzheimer’lı hastalarda müziğin faydaları

Müzik, otobiyografik kayıtlarımız için birincil araç görevi görür. Yaşam döngüsünde belirli bir şarkıya, bir melodi, belirli bir bağlama, onu ortaya çıkaran insanlara ve yaşanan duygulara bağlı anlar vardır.

Bu yüzden, Alzheimer’lı bir hasta, kendine anlamlı gelen bir melodiyi duyarsa, aşağıdakiler görülür:

  • Azalan anksiyete ve ıstırap.
  • Azalan ajitasyon.
  • İyileşmiş ruh hali. Çevreleri ile yeniden bir bağ kurarlar. Buradaki en büyüleyici durum, ortada duygusal bir bağlantı olmasıdır. Duygulara, eğlenceye ve sadece birkaç saniye öncesine kadar içine sıkışıp kaldığı o durgunluğun içinden çıkmak gibi…

Alzheimer hastası olan yakınıma müzikle nasıl yardımcı olabilirim?

Bu noktada, müzik ile Alzheimer arasında çok olumlu bir doğrudan ilişki olduğunu bilerek hareket edin. Bu hastalıktan muzdarip bir aile üyesi olan pek çok okuyucumuzun olması gayet normal bir durumdur. Sevdikleriyle bir bağ kurabilecekleri bir anı yaşamak istiyorlar. Dahası, her şeyden önce istediğimiz, yüzlerinde oluşan bir gülümsemeyi görmek.

Bunu en iyi şekilde yapmak için şu kılavuza bir bakalım:

  • Aile üyenizin müzikal tercihlerini düşünün. Hayatlarının bir parçası haline gelmiş olan şarkıları, melodileri ya da konserleri kullanın.
  • En uygun anı seçin, mesela, günün en sakin olduğu bir an.
  • Dış uyaran olmadan sakin, rahat bir alanda, elverişli bir ortam yaratın.
  • Müziği kulaklık ile dinletin. Müzik deneyimi böylece daha önemli bir hale gelir. Odaklanmaları daha yoğun olur ve etkisi beyinde daha uzun süre korunur.
  • Hareket etmeyi teşvik edin, ritmi takip etmelerine yardımcı olun. Ellerine dokun, ayaklarını hareket ettirmelerini sağlayın, hatta onlarla dans etmeye çalışın. Bu deneyim daha tatmin edici olacaktır.
Some figure

Son olarak, tepkilerine dikkat etmeyi unutmayın. Bazı müziklerin onları memnun etmemesi ihtimali varken, onları daha olumlu bir şekilde tepki göstermeye davet eden başkaları olması da mümkündür. En önemli şey ise, onlarla birlikte olduğumuzu, bizimle beraber olduklarını hissetmeleri gerekmektedir. Ve o özel an içerisinde, onlara sevgimizi aktarabilirsek, kendi özlerinin ve varlıklarının yeniden ortaya çıktığını hissedebiliriz.