Kendine Zarar Veren İnsanlar: 10 Karakteristik Özellikleri
Kendine zarar veren insanlar veya kendine zarar verici davranışlar sergileyenler tamamen mantıksız ve çılgın gibi görünürler. Ancak, bu hepimizin içinde daha büyük ya da daha az ölçüde taşıdığımız olumsuz bir dürtüdür. Bu yazımız kendine zarar veren insanlara ışık tutmaktadır.
Sigmund Freud, hepimizin hayata ve her şeye karşı yapıcı bir itici güce sahip olduğunu ve onu “yaşam yolculuğu” olarak adlandırdığını söyler. Ayrıca bizi ölüm ve yıkıma yönelten bir karşı noktamız var olduğunu de belirtir. Bu “ölüm tahriki” olarak adlandırdığımız şeydir.
“Yıkıma yakalandığında, yaratılış için bir kapı açmalısın.”
– Anais Nin
Tarih boyunca ve tüm kültürlerde savaşların olmasının nedenlerinden biri budur. Aynı zamanda birçok insanın kendini yıkıcı davranışlar geliştirmesinin nedeni de budur. Ancak, bu davranışlar sadece bazı durumlarda kalıcılık gösterir.
Genellikle, bu çok fazla öfkeye meydan veren durumlar olduğunda ortaya çıkar. Gerçekte, bu saldırgan dürtüler başka bir şeye yönlendirilir, fakat bir nedenden dolayı onları ifade etmek imkansızdır. Bazen, bunun nedeni sevdiklerine yönelmeleri veya bireylerin kendilerine ses vermekten korkmalarıdır.
Bu durumlarda, kişi saldırganlığı kendi üzerine çevirir. Ve o vakit, kendilerini en kötü düşmanı olarak gördüklerinde ve kendilerini yıkıcı kişilikler oluşturmaya başladıklarında farklı sonuçlar ortaya çıkar. Kendine zarar veren insanları en iyi tanımlayan on özellik.
1. Kendine zarar veren insanlardaki olumsuz fikirler
Kendine zarar veren insanların fikirleri, birini devalüe etmek, ilerlemelerini engellemek ya da başkalarının başarılarını engellemeyi amaçlayan tüm düşünceleri içerir. Kendine zarar veren bir kişinin zihninde, bu düşünceler neredeyse otomatik olarak ortaya çıkar.
Ardından “kendini gerçekleştiren kehanet” için bir bağlam geliyor: bunu başaramayacaksınız, bunu başaramayacaksınız. Bu bağlamda, bu düşünceler o kadar güçlü ki, kendi kendine gerçekliği yaratıyor. Diğer bir yaklaşım ise kişinin neyinin eksik olduğunu, neyinin mükemmel olmadığını ya da sahip olmadığı şeylerini her zaman hatırlatması ve kendine bunu inandırmasıdır. Kısacası bütün bu olanlar kendini yok etmek için güçlü bir yakıttır.
2. Pasiflik ve zorlanılmış kabiliyetsizlik
Bu durumda pasiflik, bir duruma veya bireysel zarara neden olan durum karşısında hareket etmekten vazgeçmekle ilgilidir. Kişi olumsuz bir şey olduğunun farkındadır, ancak bunu durdurmak veya etkisini kontrol etmek için hiçbir şey yapmaz. Örneğin pasiflik, çevremizin kendimizi kötüye kullanmalarına izin verirsek veya saldırganlığa karşı kendimizi savunmazsak ortaya çıkar.
Zorlanılmış kabiliyetsizlik, beceri eksikliğini vurgulayan bir eğilimdir. Kişi bir şey yapmaya çalışmadan önce, bir şeyi başarmayı zorlaştıran tüm kişisel sınırlamalarını abartır ve sonucunda bunun üstesinden gelmek yerine yenik düşerler.
3. Beslenme bozuklukları
Beslenme tarzımız, kendimiz hakkında ne düşündüğümüz ve hissettiğimiz hakkında çok şey söylüyor. Aslında, yemek yememek, kişinin kendini cezalandırması olarak görülür. Ve bu kişiler vücuduna sağlıklı kalmak için ihtiyaç duydukları besinleri vermezler.
Aynı durum spektrumun karşıt ucunda da olur. Çok fazla yemek yemek, hem kısa hem de uzun vadede farklı sağlık sorunları oluşturur. Bu bazen doyumsuz bir iştaha yol açar. Ancak ne kadar yedikleri önemli değildir, tatmin olmazlar ve bunun yerine, üzüntü, suçluluk gibi etkenler daha fazla yemek yeme isteğine yol açar. Ardından bu yaklaşım obezite, kalp krizi, tansiyon, şeker gibi hastalıklara davetiye çıkarır.
4. Başkalarına zarar vermek ve kendine acımak
Kendine zarar veren insanlar genellikle başkalarına karşı düşmanca ve zararlı tutumlar takınırlar. Gereksiz çatışmalar yaratırken, düşüncesiz, kaba, kıskanç ve dedikoducu bir yapıya sahiptirler. Diğerler insanları, temel olarak bir çatışma kaynağı ve sorun olarak görürler. Onlara göre diğer insanlar onları her zaman hayal kırıklığına uğratır.
Çoğu zaman, bu çatışmalardan sonra, kendilerine acıma duygusunu kalplerinin derinliklerinde hissederler. Saldırırlar, ama diğer kişi karşılık verdiğinde, kendine zarar veren kişi haksız bir eylemin kurbanı gibi davranır. Hakaret ederler ama hakarete maruz kaldıkları zaman kendileri için üzülürler. Kendine zarar veren insanlar, ne ekersen onu biçersin sözünü asla kabul etmezler.
5. Kendine zarar veren insanlar ve madde bağımlılığı
Kendine zarar vermek bazen belirgindir ve bazen çok fazla değildir. Bazı insanlar kasten kendilerini yaralarlar: Kendilerini kesip saçlarını yolarlar. Ayrıca kendilerini nispeten sık kazalara neden olan riskli durumlara maruz bırakırlar. Başka bir şekilde ise bunu hassas vücut kısımlarında ağrılı dövmeler veya piercingler yaptırmak gibi daha az belirgin bir şekilde yaparlar.
Vücuda zarar veren maddeleri kötüye kullandıklarında kendilerine zarar verme de söz konusudur. En bariz durum, alkol gibi aşırı uyuşturucu kullanmalarıdır. Bağımlılıklar son derece zararlıdır ve yoğun dozda kullanımında ise, müdahale olmazsa daima ölüme yol açar.
6. Sosyal İntihar
Sosyal intihar, çevresindekilerle duygusal bağları bitirdiğinde ortaya çıkar. Bu genellikle aşamalı bir süreçtir. Birincisi, başkalarıyla birlikte olma konusunda bir isteksizlik vardır ve bu durum azar azar ilerleyen bir sosyal yalıtıma dönüşür ve kişi kendini toplumdan soyutlar.
Kendine zarar veren insanlar sadece kendilerini değil, başkalarını da rahatsız eden bir dizi davranış sergilerler. Bazen aşırı çekicidirler veya başkalarına karşı hor görünürler. Daha sonra başkaları tarafından olumsuz muamele görürler. Ama başkalarını reddetmelerinin haklı olduğunu düşünürler.
7. Duygularını gizlemek ve yardımı reddetmek
Kendine zarar veren insanların kendilerine karşı dürüst olmaları çok zordur. Kendi duygularını anlamakta ve duygularını tanımakta başarısız olurlar. Bunun yerine bilinçsizce duygularını gizli tutmaya çalışırlar. Davranışlarını haklı çıkarmak için her türlü rasyonelleşmeye sahiplerdir ve bir problemleri olduklarında asla kabul etmeye yatkın değillerdir.
O nedenle, kendine zarar veren insanlara yardım etmek de oldukça çok zordur. Çevresinden birisi bir psikologu ziyaret etmesini tavsiye etse, bunu saldırganlık ve hor görme işareti olarak algılayacaklardır. Tavsiye alırlarsa ya da birileri davranışlarını değiştirmeleri gerektiğini ima ederse gayet agresif davranabilirler. Bu insanlar iyi olmak istemekten ziyade aynı şekilde davranmaya devam etmekte ısrar edeceklerdir.
8. Fiziksel ve zihinsel ihmal
Kendine zarar veren insanlar çoğunlukla kendi bedenlerini unuturlar. Fiziksel egzersiz yapmazlar ve fiziksel egzersiz hakkında umursamaz bir tavır takınırlar. Ayrıca, bedenleri, tabii ki cinsellik gibi fiziksel hazları hakkında da olumsuz bir düşünceye sahiptirler. Kişisel görünümlerine önem vermezler. Vücut bakımına olan ilgisizlikleri, kendilerini ne kadar az takdir ettiğinin bir tezahürüdür.
Ayrıca, akıllarında olan sorunları çözmek ve sorumlulukları yerine getirmek için hiçbir çaba sarfetmezler. Insomnia problemleri varsa, bunu kabul ederler ve bunu çözmek için harekete geçme konusunda isteksizdirler. Duygusal rahatsızlık hissederlerse, kendilerini mağdur etmeyi tercih ederler ancak bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmazlar.
9. Gereksiz öz-fedakârlık
Hayat birçok durumda fedakarlık gerektirir. Ancak, kendine zarar veren insanlar daha yüksek bir başarıya ulaştıklarında veya daha iyi bir refah seviyesi yakaladıklarında kendilerini daha değerli hissederler. Kendine zarar veren insanlar kötü durumlara yol açan sabit bir etken haline geldiklerini anladıkları vakit, kendilerinde var olan yıkıcı davranışa karşılık verirler.
Bazı insanlar, bu devam eden öz-fedakârlıkların asalet, iyi karakter ya da fedakarlık testi olduğunu varsayarlar ve buna göre davranırlar. Arka planda olan tek şey self-sabotaj eylemidir. Bu tür davranışları gizleyen şey arzuları, hayalleri ve başarıları konusunda pes etmelerine neden olur. Kendine zarar veren insanlar sadece iyi bir kişi olma şansını azaltmak için acı verici ya da zorlayıcı durumlardan kaçınmaktan korkmazlar.
10. Sabotaj ilişkileri
Derinlerde, kendine zarar veren insanlar, aşka değer vermezler. Aslında, çok fazla öz saygıları yoktur ve sırf bu yüzden, bir şekilde her şeyin yolunda gittiği bir ilişkiyi tolere edemezler. Garip bir şekilde, eğer sevildiğini veya takdir edildiğini hissederlerse, buna son vermek için elinden gelen her şeyi yapacaklardır. Şanslı olmaktansa kurban olmayı tercih ederler ve bundan memnuniyet duyarlar. Bu durumda kısacası sırf şikayet etmek için şanslı olmayı ret ederlerler.
Buna ek olarak, muhtemelen kaprisli veya talepkar olmaları muhtemeldir. Yapılması gereken herhangi bir yolla, diğer kişiyi onlarla bir ilişkiye sahip olmaya değmediğine ya da deneyimledikleri sevgine vakıf olmadıklarına ikna etmeye çalışırlar. Pozitif ilişkileri sabote etmeyi, kendilerine zarar vermenin diğer bir yolu olarak görürler.
Bu davranış türü, sindirilmemiş deneyimlerden ve kendi imajını yapılandırmakta zorlanan bireyleri konu alır. Kendine zarar veren insanlar, her şeyden önce, kendilerinin kurbanlarıdır. Bu insanlar Kendilerini savunamayacakları bir kişi ya da durumun empoze ettiği manada yakalanırlar. Bu kimlik, travmatik koşullardan kaynaklanmaktadır. Kişi, çarpık bir görüntüyü yansıtan bir aynanın içine sıkışmış gibi hisseder.
Bu özelliklere sahip olanların benlik saygısı konusunda zorluk yaşadıkları doğrudur. Fakat bunun ötesinde, kendilerini algılamakta bir zorluk çektikleri göz ardı edilemez. Kendinizi daha yapıcı bir şekilde görmek, bir otorite figürüne ya da belirli bir görev yerine meydan okumayı gerektirir. Bu pozisyonun arkasında yatan şey bilinçsiz korku, örneğin annesinden veya babasından daha mutlu olmaktır. Ya da, örneğin, bir dini “hakikat” in doğru olmadığını kanıtlamak gibi. Durum ne olursa olsun, kendine zarar veren insanların profesyonel tedavi görmesi şarttır.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.