Kendi Öykümün Baş Kahramanıyım
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Kendi hayatımın baş kahramanı olduğumu ilan ediyorum, başkalarının zorladığı şeyler değilim. Yaptıklarım ve söylediklerimden sorumlu ilan ediyorum kendimi, başkalarının ne anladığından değil. Erdemlerim beni tanımlıyor. Hiçbir çatlak olmaksızın her kusurlu köşem, tadını çıkardığım her delilik, yaptığım her hata ve zaman zaman yaralarımı iyileştirmek için kucakladığım her gölgeyle, kendimi bütünüyle seviyorum…
Kendinizi kabul etmek karmaşık ve dolambaçlı bir görevdir. Yıl sonunda iyi niyetlerimizi yazan kişiler olarak çoğu kez görünmez mürekkeple kaleme aldığımız bekleyen görevler listesinin en tepesindedir. Yani biz farkına bile varmadan aynaya bakıp ani ve açıklanması güç bir hisse kapılırız. Aynada yansımasını gördüğümüz kişi gerçekten biz miyiz? Kendimizi böylesine “parçalanmış” hissettiğimiz hâlde nasıl oluyor da aynalar bize böyle temiz, lekesiz ve mükemmel bir görüntü yansıtabiliyor?
“Harikalığın bedeli, sorumluluktur.”
– Winston Churchill
Genellikle kendilerini kabul etmeyi başaramamış insanlarda yaşanan bir şey, kendi mutsuzluklarından başkalarını sorumu tutmalarıdır. Bunlar kendini kabul duygusunu tanımlayan kişisel ve etkisel boyutları bütünleştirmemiş kişilerdir. Mutsuzluk ve rahatsızlıkları yüzünden neredeyse otomatik bir şekilde başkalarını suçlarlar, genellikle yenilmişlik tavrını takınmışlardır.
Mesela: iyi bir partner bulamazsam bunun nedeni artık kimsenin bağlanmaya inanmamasıdır. Bir sınavdan geçemezsem, sebebi öğretmenin beni sevmemesidir. İyi arkadaşlarım yok çünkü insanlar sahte ve nankör. Bir konuda hatalıysam, nedeni birinin bana o konuyu eksik anlatmasıdır. Öz güvensizlik duyuyorsam, ailem yüzünden…
Bu tür tavra sahip insanlar yaşadıkları sinir bozukluğunun nedenini çevrelerindeki herkese yayarlar. Bu nedenle, kontrolü ele almaktan ve kendinizi kendi hikâyenizin baş kahramanı ilan etmekten daha sağlıklı, arındırıcı ve iyileştirici çok az egzersiz vardır. Kim olduğunuz ve ne yaptığınızın sorumluluğunu almak ve bunu ilan etmek.
Mutluluğa ulaşmak için kişisel sorumluluk üstlenin
Kendinizi kim olduğunuzdan, ne yaptığınızdan ve ne düşündüğünüzden sorumlu ilan etmek bir süreçtir. Kişisel sorumluluk her şeyden önce kendi mutsuzluğunuz yüzünden başkalarını suçlamamak demektir. Ayrıca denge kurmak ve çevrenizi saran negatifliğe rağmen kendi iyilik hissinize erişmek için farklı yollar keşfetmek demektir.
Bu noktada bu anlattığımızın koşullar ne olursa olsun mutlu olup olmayacağını merak ediyor olabilirsiniz. Peki ya bir hastalığım olduğunu öğrenirsem? İlişkim fırtınalı ve istikrarsızsa?
Bu soruların cevabı kendi içinde gizli. Kendinizden sorumlu olmak için kontrol edemediğimiz şeyler olduğunu kabul etmemiz gerek. Fiziksel bir hastalık buna iyi bir örnektir. Bu durumda bu hastalığı kabul etmenin yanında asıl farkı yaratan bizim TAVRIMIZ olacaktır.
Kendini bir yardımı aktör değil de hayatının baş kahramanı olarak gören bir kişi, mutlu olmak için kararlar almanız gerektiğini bilir. Dolayısıyla, yolunu bulutlandıran, öz güvenini düşüren ya da dikkatini dağıtan her şeyi geride bırakır. Bu şeyleri bırakıp o cesur anda verdiğiniz kararı hatırlamak daha iyidir. Hani şu kararı verdiğiniz an: “Bu dünyaya mutlu olmak için geldin, neşeni çalıp götüren şeylerle boşa zaman harcama.”
Kendiniz için sorumlu olmayı öğrenin, özgürlüğünüzü ilan edin
Ünlü bir antropolog olan William Ury The Way to the YES (“EVET’e Giden Yol”) gibi kitaplarla kişisel gelişim konusunda bir aracı ve uzman olarak tanınmaya başladı. ün kazandı. Bu yazara göre kendimiz için sorumlu olmak iki temel alanda yatıyor. Öncelikle, kendimize nasıl bakacağımızı bilmeliyiz. Eylemlerimiz ve sonuçlarımız arsındaki ilişkiyi görebilmeliyiz. İkinci olarak, başkalarına olan bağlılıklarımız saygı göstermeliyiz.
“Sahip olduğumuz hafıza ve üstlendiğimiz sorumluluğuz, hafıza olmaksızın var olamaz ve sorumluluk olmaksızın var olmayı hak edemeyiz.”
– Jose Saramago
Dr. Ury ayrıca bu sihirli dengeyi sağlamak için kendimize “EVET” demek zorunda olduğumuzu söylemektedir. Kendimizi insanlar olarak onaylamak için. Kendimizi yeteri kişiler, amaçladıklarını başarmaya değen güzel insanlar olarak algılamak için. İşte bunun için şu adımları atmaya davet ediyor bizleri:
Kişisel sorumluluğa ulaşmak için atılacak 4 adım
- Kendinizi, kendi yerinize koyun. Yaşamımız boyunca başkalarına başkalarının ihtiyaçlarını tatmin etmeye odaklanmış olmamız muhtemeldir. Ama artık kendimize kulak verme zamanı. Duygularımız ve değerlerimizle özgün bir şekilde bağlantı kurmak, istediklerimizi ve istemediklerimizi açıkça belirlemek vakti.
- Kendinizle bir anlaşma imzalayın. Bunu henüz yapmadıysanız, mümkün olan en kıs sürede yapmanızı öneriyoruz. Her gün ve her an başkaları ne yaparsa yapsın ihtiyaçlarımızla ilgilenmemiz gerektiğini hatırlamakla ilgili bu.
- Akışına bırakmayı öğrenin. Kendimiz için sorumlu olmak ayrıca hem kendi gücümüze hem de kaderimize güvenmeyi öğrenmek demektir. Gelip geçici şeyler olduğunu anlayın. İmkânsız olan tutunmayı bırakın. Büyümenize izin verin.
- Son olarak, günlük hayatınızın bir yarışma olmadığını unutmayın. Bazılarının daima kazanması gerektiği ve diğerlerinin ise kaybetmeye mahkum olduğu gibi bir kanun yok. Yaşamak, hayatı kutlamak demektir. Paylaşmak demektir. Uyum içinde birlikte yaşamaktır. Sinirimizi bozan durumlar yüzünden başkalarını suçlamadan başarılarımız ve hatalarımızla kendimiz adına sorumluluk almaktır.
Haydi, bu basit tavsiyeleri uygulamaya başlayalım. Artık varlığımızın baş kahramanları olalım.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.