Eş Seçimi Yaparken Kendini Sevmenin Önemi
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Daha önce mutlaka başkasını sevmeden önce kendimizi sevmemiz gerektiğini duymuşuzdur. Fakat kendini sevmek kolay değildir. Kendimizi sevmek için öncelikle kendimizi daha iyi tanımamız gerekir. Bu en baştan itibaren yaşam hikayemizi anlamayı, ondan ders çıkarmayı ve onu kabullenmeyi gerektirir, ki bu zor bir şeydir. Eş seçimi yaparken öz saygıya sahip olmanın ve kendini tanımanın çok önemli olduğunu hatırlamamız gerekir.
Kendimizi ve başkalarını sevmenin yararlarını ne kadar iyi biliyor olsak da, bunu yapmazsak kendi kendini sevmenin önemini asla anlayamayız. Duygusal ilişkiye ulaşmanın yeni yollarını tanımamıza izin veren örnekler ve modelleri deneyimlemezsek, bunu başaramayız. Nörolog, psikiyatrist ve yazar Boris Cyrulnik, bunu başarmak için hayatımız boyunca farklı insanları ve duygusal türleri gözlemlememiz gerektiğini söylüyor.
Sevginin farklı türlerini görmek aşkın, umursamazlığın ve nefretin belirli bir davranış türlerine bağlı olmadığını anlamamıza yardımcı olacaktır. Bunun farkına varmak, zihnimizi açar ve kişiliğimizi zenginleştirir.
“Kendini gerçekçi ve sağlıklı bir şekilde sevmek sağlıklı olabilmek için temel gereksinimlerden biridir ve kelimenin en geniş anlamıyla duygularımızı insanlara ifade etmenin ve iletmenin en iyi yoludur.”
İlişki türleri
Genç yaştan itibaren başkalarıyla iletişim kurmayı öğreniriz. Ailemizle ve akrabalarımızla iletişim kurarız. Bunlar duygusal bağların ilk örnekleridir. Bize nasıl davrandıklarını gözlemleriz ve birbirimizle nasıl bağ kurabileceğimizi öğreniriz.
Daha sonra, yavaş yavaş sosyal çevremizi genişletiriz. Büyüdükçe, daha fazla insan tanırız. Sonra bir ilişkiye ve ilk romantik bağlantıya sahip oluruz.
Boris Cyrulnik, çocukluğumuzun, eşimizle kurduğumuz duygusal ilişkinin türünü belirleyeceğini iddia etmektedir. Onun görüşüne göre, ilişkinin farklı türleri vardır. Bu ilişkileri üç gruba ayırabiliriz: her iki partnerin de birbirlerini desteklediği ilişkiler, partnerlerden birinin diğerine zarar verdiği ilişkiler ve her iki partnerin de birbirlerine zarar verdiği ilişkiler.
Her iki partnerin de birbirini desteklediği ilişkiler daha uzun sürer ve çift ilişkisini uzaktan yürütse dahi iyi bir yaşam kalitesine sahip olurlar. Ek olarak, partnerlerin birbirine destek olması, her birinin sağlığına olumlu katkıda bulunmakta, duygusal dengeleri ve mizah anlayışlarını geliştirmektedir. Ayrıca, devam etmesi gereken tek ilişki türüdür.
Partnerlerden birinin diğerine zarar verdiği ilişkilerin ise onarılması gerekir. Bu, olumsuz tutumların düzeltilmesiyle veya daha sağlıklı bir ilişki için temel oluşturabilecek yeni bir anlam arayışıyla olabilir. İlişkinin onarılması mümkün değilse, ayrılık en iyi seçenek olabilir.
Bazen bir ilişkiyi bitirmek için kendimizi güvende hissetmek isteriz. Bu nedenle, diğer insanlardan yardım bekleriz. Bu da henüz vakti gelmeden yeni bir partner arayışına girmeye neden olabilir. Bu şekilde, yaşanılan deneyimden ders çıkarılamaz ve bu da yeni ilişkide de aynı hataların yapılmasına yol açabilir.
Tek hayat arkadaşımız kendimizdir
Eş seçimi, geçmişimizden öğrendiğimiz şeylere dayanarak bilinçsizce yapılan bir şeydir. Bunun yanı sıra, eş seçiminde kişisel gelişim de etkilidir. Kendimizi geliştirmek ve daha iyi tanımak için çaba göstermezsek, her iki partnerin de birbirini desteklediği türden bir ilişki yaşamamıza yardımcı olacak bir eş seçemeyiz.
Romantik bir partner tüm ihtiyaçlarımızı karşılayamaz. Bu fikri sürdürmek ve bunun gerçekleşeceğini ummak sadece bir hayaldir ve sürekli hüsranla sonuçlanır. Yine de, insanların diğer insanlarla ilişkilere sahip olması ve hayatımızı zenginleştiren farklı ilişkilere sahip olmamız gerekir. Yine de, biz insanların diğer insanlarla ilişki kurması ve hayatını zenginleştiren farklı ilişki türleri deneyimlemesi gerekir.
En tehlikeli inançlardan biri kendini tümüyle düşünmemek ile ilgilidir. Bu fikir aşkı yanlış yorumlamamıza neden olur. Aşkın her şeyin üstesinden gelebilecek bir duygu olduğunu düşünürüz. Gerçekçi düşünmeyi bırakırız ve her sağlıklı sevginin sınırları olduğunun farkına varamayız. Bu yüzden bağımlılık ve korkuyla desteklenen bir ilişkinin parçası haline gelebilecek bir eş seçebiliriz.
“Hayat arkadaşı diye bir şey yoktur. Tek hayat arkadaşımız kendimizdir.”
Acı çekmek ve aşk yaşamak arasındaki ilişki
İnançlarımız ve davranış şekillerimiz sadece yakın çevremizde gözlemlediklerimiz tarafından belirlenir. Ayrıca, toplumun yarattığı basmakalıp fikirlere de çok fazla maruz kalıyoruz: dünyanın kendini adapte ettiğine inandığımız sabit fikirler.
Medya bu konuda büyük bir etkiye sahiptir. Televizyon, sinema, müzik ve edebiyat bizlere çok fazla bilgi verir. Ancak verilen bilginin eksiksiz, adil ve yeterli olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Hem prenslerin çok çekici olduğu çoğu efsanede hem de diğer kitaplar filmlerde aynı temayı buluyoruz: aşk acı çekmektir.
Bize gösterilene göre fazla tartışan çiftlerin arasında aşk daha büyük oluyor. Birbirlerine daha fazla karşı çıktıkça, birbirlerini daha çok seviyorlar. Bundan dolayı “en büyük aşklar nefretle başlar” ya da “insan sevdiğini daha çok üzer ve ağlatır” gibi söylemleri sık sık duyarız. Bundan dolayı tutku dolu imkansız ya da yasak aşk yaşama hayali kurarız. Bu da ihtiyacımız olan bir eş yerine gerçeklikten uzak romantik fantezilere dayalı bir eş seçimi yapmamıza neden olabilir.
Ayrıca tüm bu fikirler duygusal ilişkilerimizde sabit bir rol üstlenmemize neden oluyor. Gerçek kimliğimiz, duygularımız, düşüncelerimiz ve isteklerimizle hareket etmek yerine toplumdan öğrendiğimiz rolü üstleniyoruz. Ön yargıları yıkmak, kendini sevmenin önemini kavramak ve programlandığımız bu rolü yeniden yapılandırmak kolay değildir ama mümkündür.
Bir başkasına ihtiyaç duymadan mutlu olmak
İlişkiler hakkında sahip olunan yanlış sosyal fikirler bizi kötü bir eş seçimi yapmaya yönlendirebilir. Ayrıca bu kişiye duygusal olarak bağımlı olmamıza neden olabilir. Kendi kimliğimizin olduğunu ve başkasına bağımlı olmadan yaşayabileceğimizi unutmayalım.
“Duygusal bağışıklık sistemimizi” güçlendirmek için kendimizi tanımalıyız ve daha mutlu olmamızı sağlayacak eşimizi akıllıca seçebilmek için önce kendimizi sevmeliyiz. Mutlu olmak için bir eş bulmaya çalışmadan önce, bir başkasına ihtiyaç duymadan mutlu olmayı öğrenmemiz gerekir.
“Hayatımızın sonuna kadar bizimle olacak tek kişiyle mutlu olmayı öğrenmeliyiz; kendimizle.”
Eş seçimi yaparken olgun davranmak
Bir çift birbirine saygı duymalıdır. Birbirleriyle birlikte olma seçimini özgürce yapmaları gerekir. Bir ilişkiye hayatımızdaki boşluğu doldurmak için başlamamalıyız. İlişki kurmamızın sebebi yalnız yaşayabilecek olsak da bir başkasıyla yaşamayı tercih etmek olmalıdır.
Eş seçimi kalpten gelen duygularla yapılmalıdır. Ancak kendi ihtiyaç ve isteklerini göz önünde bulundurarak, partnerlerin karşılıklı olarak birbirini desteklediği bir ilişki de kurabilir. Bu dinamiğe ulaşmanın, çiftin her ikisine de bağlı olduğunu unutmayın.
İyi bir ilişkinin sırrı her iki tarafında ayrı bireyler olmasıdır. Başkalarını daha iyi sevebilmek için öncelikle kendimizle ilgilenmek, kendimizi tanımak ve kendimizi sevmek önemlidir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.