Çocuklarda Yaratıcılığı Teşvik Eden Montessori Metodu
Çocuklar için hayat, yaratıcılıkla dolu bir maceradır. Kimi zaman yetişkinlerin anlamadığı basit çizimlerle kendini gösterebilir bu yaratıcılık. Montessori metoduna göre tuhaf çizimleri eleştirmeden evvel her çocuğun ihtiyaç duyduğu o ‘gün ışığı’ değerindeki gülümsememizi sunmalı ve kendi yollarını izlemelerine izin vermeliyiz. Dünyayı özgürce keşfetmelerine müsaade etmeliyiz.
Daniel Goleman, “The Creative Spirit” başlıklı kitabında bize on yaşında bir çocuktan söz eder. Annesine, okul için ‘korkunç bir kısa film’ yapması gerektiğini söylemiştir. Annesi de ona en kırmızısından çilek reçeli açıp mobilyalara sürmüştür. Sonra kamerayı çocuğa bırakmış ve oturma odasını kendi film stüdyosuna çevirmesine izin vermiştir. Bu çocuk, Steven Spielberg idi.
Yetişkinler olarak sahip olduğumuz gücü gösteren basit bir örnek bu. Çocuklarımızın yaratıcılığını boğmak yerine ona alan açabiliriz. Geleneksel okulların çoğunda, öğrenme zevki teşvik edilmiyor. Bunun yerine, çocukların neşe ve hayal gücünü boğan bir baskı ve arayış empoze ediliyor.
Montessori metodu, işe yarayan eğlenceli okullar
Milano yakınlarında “Regio-Emilia” adlı bir okul var ve bu okul, 40 seneden fazla süredir Montessori metodunu uygulamakta. Bunun yanında Piaget’nin çocuklarda evrimsel değişim ile ilgili teorisinden de faydalanıyorlar. Muhteşem sonuçlar elde ettiler.
“Eğitimin ilk işi, kişinin hayatını ajite etmek değil, kendi başına gelişebilmesi için onu özgür bırakmaktır.”
– María Montessori
Eğitim alanında çalışan öğretmen ve uzmanlar, ‘eğlence okulu’ ya da ‘oyun okulu’ şeklinde adlandırdıkları bu okula büyük değer veriyor. 2 ila 6 çocuklar bu okula gidiyor ve burada çok çeşitli aktivitelere katılıyorlar. Farklı malzemelerle açık havada çalışıyorlar. Çizim ve modeller yapıyor, bilmeceler çözüyor, müzelere gidiyorlar. Hepsinden önemlisi, gelişimlerinin bu önemli döneminde doğam meraklarının tatmin edilmesi ve geliştirilmesidir.
Regio-Emilia okulunun önemli bir yanı da anne babaların katılımıdır. Bu merkez, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, eski bir sinema binasında kuruldu.Aileler, ne istediklerinin bilincindeydi. Dünyaya gerçekliği dönüştürebilen, özgür çocuklar getirmek istiyorlardı. Çünkü yaratıcılık, eğlenirken özgür düşünme gücüdür. İşte Montessori metodu buna dayanmaktadır.
Montessori yaratıcılık metodunu evde nasıl uygularız?
Hiç şüphesiz çocuğunuzun ya da bir başka çocuğun size gösterdiği tuhaf çizimleri görünce gurur duymuşsunuzdur. Yetişkinler olarak çok kısıtlı ve objektif bir görüşümüz vardır. Bir kişinin neden on bacaklı olduğunu anlayamayız. Oysa çocuğunuz, o kişinin dans ettiğini söyleyecektir size. Yine babanın, anneden niçin kısa çizildiğini bilemeyiz. Belki de çocuğunuz, babasına çok kızmıştır.
Çocuğun şaşkınlık ve doğallık hissini teşvik etmeliyiz. Bu sayede, mümkün olan her şey anlaşılır hale gelecektir.
Çocuğun çizimlerini eleştirmek ya da çılgın fikirleriyle alay etmekten uzak. Onları mantık ve kontrol direğine bağlamak üzere kanatlarını kesmekten uzak kalarak yaratıcılıklarını daha da ateşlemelisiniz. Yarın bu çok değerli bir silah olacaktır. Şimdi bunu nasıl yapabileceğinizi göstereceğiz size.
Çocuğun yaratıcılığını en üst düzeye çıkarmanın sırrı
Anlamamız gereken ilk şey, çocuklara küçük yetişkinler gibi davranmamamız gerektiğidir. Ama onlar farklı şeyleri deneme ve tecrübe etmede profesyonellerdir. Çocuklar, hata yapmak ve hatalarından ders çıkarmakta ustadır. Dünyayı bir oyun olarak görebilirler. Onların vaktinden evvel büyümelerini istemeyiz. Bırakalım oynasınlar, gülsünler ve neşeyle dünyayı keşfetsinler.
En büyük yaratıcılık potansiyeli, çocukluk dönemindedir. Nörologlar, ergenlik öncesi beyin dalgalarının yetişkinlere göre daha fazla Theta dalgası göstermektedir. Bu dalgalar, hayal etme, yaratma ve yenilik yapma becerisiyle ilgilidir.
Bir çocuğun yaratıcılığını geliştirmek için kontrol etmeksizin önerilerde bulunmamız gerek. Onlara ‘zorunluluk’ değil merak duygusuyla yaklaşmak her zaman daha iyidir. Aynı zamanda, karşılaştırmalar ya da yalnızca hatalarına işaret eden sürekli gözlemlerden uzak durun. Böylece çocuğa yeterince özgürlük, güvenlik ve eğlence hissi sunmuş olursunuz.
Çocuklarının yaratıcılığını erken yaşlardan itibaren teşvik etmiş bütün aileler ilginç bir şey yapmıştır. Çocuklarının belli bir aktiviteye karşı doğal bir yeteneği olduğunu keşfetmişlerdir.
Bir çocuğun tek ihtiyacı, kendini güvende hissetmektir. Dünyayı keşfetmek üzere özgür biri olarak hissetmek ister kendini. Ama sevildiğini hissetmek de ister. Bunların tümü, Montessori metodunun özellikleridir. Bu metotta “yapamazsın”, “bilmiyorsun” ya da “hiç bir yere varamayacaksın” gibi sözlere yer yoktur.
Bütün bunlardan kaçınmalıyız. Çocuklarınıza, yalnızca anne babasının samimi sevgisi ve güveninin sağlayabileceği cesaret ve enerjiyi sunmalısınız.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.