Apati ya da İlgisizlik: Motivasyonsuz ve Yorgun Olduğunuzda
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
İnsanlar apati ya da ilgisizliğin bir lanet gibi olduğunu söylüyor. Bir kez yakaladı mı, peşinizi bırakmadığını söylüyorlar. Sanki bir güç, “Hayatını mahvedeceğim, içindeki ateşi ve hislerini tamamen söndüreceğim,” diyor gibidir. Cesaretsizliğin bol olduğu, umudunun ortadan kalktığı ve hatta vücudunuzun incindiği bir durumdur. Enerji ve arzunuz yok olmuştur, adeta mutlak bir fiziksel ve zihinsel donukluğun mahkumu olmuşsunuzdur.
Çoğumuz bunu en az bir kez yaşamıştır. Peki ama ilgisizlik gerçekten bir ruh hâli mi? Yoksa bu bir duygu mu? Belki de hayata karşı bir tutum olamaz mı? Apati ya da ilgisizlik aslında çok yönlüdür. Bunu biliyoruz çünkü ilk elden deneyime sahibiz. Etkisi, varlığımızın hemen her parçasına ulaşır. Motivasyon eksikliğidir,yorgunluktur, hayal kırıklığıdır, üzüntüdür…
“Bazen zamanın geçiyor ama ben hiçbir şey yapmıyorum, hiçbir şey olmuyor ve hiç bir şey beni heyecanlandırmıyor gibi hissetmeme neden olan o korkunç duyguya kapılıyorum.”
– Mario Benedetti
Zihinsel, duygusal ve fiziksel süreçlerden oluşan bu kaleydoskop, genellikle bir kişinin yaşayabileceği en tatsız durumlardan biri olarak tanımlanır. Yaşamdaki “dur” düğmesine basmak ve inisiyatif eksikliğiyle umutsuzluğun hüküm sürdüğü garip bir boyutta askıya alınmak gibi bir şey. Kimse gerekenden daha uzun süre bu alanda olmamalı. Öyleyse, gelin apati yani ilgisizliğin nedenlerine ve nasıl yönetileceğine bir bakalım.
İlgisizlik nedir?
Apati kelimenin tam anlamıyla “duygu eksikliği” anlamına gelir. “Bu biraz abartılmış gibi gelse de, apatinin size en son hâkim olduğu ve aklınızda şu gibi düşüncelerin dolandığı zamanı hatırlayın:“ Hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Her şey anlamsız. Bundan sonra ne olacağı umrumda değil. Hiçbir şey önemli değil…”
Bu dayanılmaz uyuşukluk bir kişinin bilişini büyük ölçüde etkiler. Odağını bozar. Bilgilere odaklanamaz veya aklınızda tutamazsınız. Ancak ilgisizliğin gölgesi duygularınızı daha da etkilemektedir. Öyle ki, depresyon belirtileri yaşayıp yaşamadığınızı merak edebilirsiniz.
Burada iki şey açıklığa kavuşturulmalı. Depresyonun bazen apati ile beraber ortaya çıktığı doğru olsa da, bu her zaman böyle olmayabilir. Apati ya da ilgisizlik her zaman depresyonun bir parçası değildir. Bazı kişilere apati içermeyen depresif bozukluk tanısı konmuştur ve bunun tersi de doğrudur.
Yani, apati tek başına, depresyonun doğrudan bir göstergesi değildir. Bu nedenle, bu rahatsız edici refakatçinin mevcudiyetini algıladığınızda, onu en kısa zamanda terk etmeye zorlamak zorundasınız. Öncelikle, nereden geldiğini ve neden olduğunu bilmelisiniz.
İlgisizliğin kökeni nedir?
Apatinin tek bir kaynağı yoktur. Birden çok faktöre bağlı olabilir ve kesinlikle hepsini dikkate almanız gerekir. Bu nedenlerden bir kısmı aşağıdaki gibidir:
Organik faktörler
- Anemi.
- Bazı enfeksiyonlar.
- Zayıf bağışıklık sistemi.
- Beslenme eksiklikleri.
- Uyku eksikliği.
- Egzersiz eksikliği.
- Tiroid problemleri.
- Demans başlangıcı ihtimali. Esasen, apatinin Alzheimer hastalığı tanısında en yaygın nöropsikiyatrik belirtilerden biri olduğunu aklınızda bulundurmalısınız.
- Benzer şekilde, travmatik kazalara bağlı beyin yaralanmaları da ilgisizlik sebebi olabilir.
- Limbik sistemin yanlış işleyişi veya frontal korteks ve bazal gangliyon arasındaki bağlantı.
- Madde bağımlılığı.
Psikolojik faktörler
- Bipolar bozukluk.
- Majör depresyon.
- Distimi.
- Yüksek kaygı seviyeleri.
- Çevresel faktörler
Bazen kendinizi herhangi bir pozitif uyaran bulamadığınız belirli ortamlarda bulursunuz. Negatif, stresli veya ilgisiz uyaranlardan başka hiçbir şey bulamazsınız. Bu gibi ortamlarda yaşamak sizi doğal olarak depresif düşüncelere ve apatinin musallat olduğu bir ruhsal duruma doğru götürebilir.
Hiçbir şeyin çekici görünmediği ve rutine ya da strese kapılıp sıkıştığınızı hissettiğiniz durumlarda yaşamak ya da çalışmak sık sık hayal kırıklığına ve ilgisizliğe yol açar.
İlgisizlikle nasıl baş edilir?
Tüm organik problemler ortadan kaldırıldıktan sonra, apatiyi bedeninizden ve aklınızdan silmek için belirli egzersizler, stratejiler ve yaklaşımlar uygulamaya koymanızın zamanı gelmiştir. Yani, ihmal edemeyeceğiniz bir gerçek var. İlk olarak düşünce tarzınızı değiştirmezseniz, hiçbir tavsiye size yardımcı olmayacaktır.
Bu uyuşukluk ve motivasyon kaybını tetikleyen şeyden bağımsız olarak, içinizde hapsolmuş olan şeyin bakış açınız olduğunu anlamalısınız. Bu nedenle, ilk önce aklınızda olanı “düzeltmeyi” denemenin daha yararlı olduğunu söylüyoruz. Dış dünyanın, genel bir kural olarak, kontrolünüz dışında olduğunu unutmayın.
- Bilişsel yeniden yapılanmaya odaklı psikolojik terapi
- Rutininizden kurtulmak, yeni aktiviteleri denemek, ortam değişikliği, yeni insanlarla tanışmak, yeni ilgi alanları bulmak.
- Fiziksel egzersiz ve dengeli beslenme.
- Doğayla temas halinde olmak.
- Yoga veya farkındalık gibi disiplinlerin uygulanması.
Sonuç olarak, ilgisizliğinizi zihninizden ve yüreğinizden kovmanın iyi bir yolu, kendinizi daha yaratıcı bir şekilde yaşamaktır. Kendinizi daha iyi tanımak ve yeni hedefler belirlemek, dünyanın size yeni bir bakış açısı sunmasına yardımcı olabilir. Umutlu olun, apati ve uyuşukluk havasını yok edin.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.