Logo image
Logo image

3 Büyük Tarihi Aşk Hikayesi

3 dakika
3 Büyük Tarihi Aşk Hikayesi
Son Güncelleme: 17 Kasım, 2020

Aşk içinde her zaman bir miktar sihir barındırır, ne zaman nerede olursa olsun. Dünyanız değişir. Aşk dünyanızı şairane bir hale getirir. Aşk tüm aşıkları dönüştürür. Adeta kanatlanır ve havada uçma gücüne sahip olursunuz. Aşkın insanların kalbini büyüleme yeteneğinin kanıtı olarak bugün tarihteki unutulmaz üç aşk hikayesi inceleyeceğiz.

Sıradışı ilişkilerden bahsedeceğiz. Bu aşıklar dev engellerle karşılaşıp onları aşmaya veya onlara boyun eğmeye karar veren insanlardır. Güçlüklere karşın aşklarına sadık kalmışlardır. Bu nedenle tarihe isimlerini yazmışlardır.

Tarih birçok özel aşk hikayesi ile doludur. Bugün sadece üç tanesine değineceğiz. Fakat bu hikayeler sıradışıdır, her şeye rağmen birlikte kalan cesur aşıkların hikayesini anlatır. Aşkın akla hayale gelmez bir güç olduğunun kanıtıdır onlar.

1. Manuela ve Bolivar, tarihe geçen bir aşk hikayesi

Manuelita Sáenz, isteyebileceği her şeye sahip bir kadındı. Varlıklı bir aileden geliyordu ve kendisine tapan bir İngiliz adam ile evliydi. Gençti, güzeldi ve Quito’nun en saygıdeğer şahıslarından biriydi.

Vilayetin özgürlüğünü kazandığı o gün, Manuela’nın hayatı sonsuza dek değiştir. Giyinip kuşandı ve bir baloya gitti. Burada hayatının sonuna kadar seveceği adamla, Simon Bolivar ile tanıştı.

Some figure

Manuela kocasını, toprağını ve refahını bırakarak “El Libertador” yani “Kurtarıcı”nın peşinden gitti. O da Manuela’ya aşık olmuştu. Manuela’ya “benim tipim bir deli” diyordu. Manuela, Bolivar’a kışlada eşlik etti ve Kreole ordusuyla savaşarak yüzbaşı ünvanı aldı.

Fakat, bu çifti tüm zamanların en büyük tarihi aşk hikayelerinden biri yapan şey Manuela’nın 1828’deki sözde Eylül Komplosu’ndaki cesur hareketleriydi. Bolivar’ın düşmanları onu öldürmek istiyordu. Manuela ise elinde kılıçla bu düşmanlarla yüzleşti. Bu da Bolivar’a kaçacak zamanı tanıdı. Manuela tarihe “La Libertadora del Libertador” yani “Kurtarıcının Kurtarıcısı” olarak adını yazdırdı.

2. Abelard ve Heloise

Abelard ve Heloise tarihteki bir başka büyük aşk hikayesidir. Peter Abelard zamanının en bilge kişilerinden biriydi. Bir filozof ve teologdu fakat bugün ünlü olmasının nedeni bu değildir.

Onu ünlü yapan Heloise ile çalkantılı ilişkisiydi. Heloise döneminin en aydın kadınlarından biri olarak görülüyordu. Abelard’ın öğrencisi olduğu sırada 16 yaşında ancak vardı.

Birbirlerine çok aşık oldular ve Heloise hamile kaldı, o dönemde bu durum oldukça sıradışıydı ve uygun görülmeyen bir durumdu. Abelard Heloise’i kaçırdı ve kız kardeşinin evine götürdü. Orada “Astrolabe” (Usturlap) doğdu ve bakılmak için akrabalarına bırakıldı.

Sonrasında Abelard’ın kariyerine zarar vermemek adına kaçarak evlendiler. Heloise’in amcası ve hocası onu halk tarafından kabul edilen evlilik müessesesini reddettiği için kınadı. Hatta ona fiziksel zarar verecek kadar ileri gitti.

Abelard Heloise’i amcasından korumak için bir manastıra götürdü. Öfkeli amca, Abelard’ı iğdiş etti. İki aşık birbirlerini bir daha asla görmediler. Fakat, şefkatli aşk mektupları sayesinde hiçbir zaman irtibatı koparmadılar. Bu mektuplar Fransız tarihindeki en iyi edebiyat eserlerinden biridir. Sonrasında, 19. yüzyılda, aşıklar Paris’te ortak bir mezarda birbirlerine kavuştular.

3. VIII. Edward ve Wallis Simpson

VIII. Edward ve Wallis Simpson’un aşkı unutulmazdı. İlişkileri dünya çapında bilinirlik kazandı çünkü VIII. Edward, Wallis ile evlenebilmek için tahttan feragat etti. Son derece tartışmalı bir konuydu. Birçok insan bunu 20. yüzyılın en büyük romantik jestlerinden biri olarak görmüştür. Bazı insanlar ise bunu bir felaket olarak görmüştür.

İngiliz halkı VIII. Edward’ı böyle bir karar verdiği için asla affetmedi. Büyük tarihi aşklar bazen, güç gibi daha pratik meselelerle çatışmıştır. Yıl 1936 idi ve Avrupa neredeyse savaşın içindeydi. VIII. Edward kaprisli olmasıyla ve zayıf bir karaktere sahip olmasıyla ünlüydü. Churchill bil, ülkeyi VIII. Edward’ın korkunç krallığından kurtardığı için Birleşik Krallık’ın Wallis Simpson’a teşekkür etmesi gerektiğini söylemiştir.

İşin doğrusu, tahtın varisi olan Edward Wallis’e çılgınlarca aşıktı ve onunla olmak için her şeyi bıraktı. Sonrasında gerçekleşen şey ise şok ediciydi. Çift tamamen ciddiyetsiz bir hayat sürdü.

Partiden partiye koştular, sürekli seyahat ettiler. Her gittikleri yerde ödenmemiş faturalar bıraktılar. Wallis, Edward’ı aşağılamaktan keyif aldı. Edward’da her seferinde ona daha da aşık oldu. Birçok şeye tahammül etti, açık sadakatsizliklerine bile.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.