Sebepsiz Yere Kaygılı Olmak, Normal Midir?

Ortada kaygılı olmanızı gerektirecek hiçbir sebep yokken, hiç kendinizi endişeli hissettiniz mi? Bu yazımızda, neden bazen bu endişe verici deneyime kapıldığımızı açıklıyoruz.
Sebepsiz Yere Kaygılı Olmak, Normal Midir?

Son Güncelleme: 23 Nisan, 2021

Ortada hiçbir geçerli sebep yokken, insanların kaygılı olması, bir toplumda psikologların en sık karşılaştığı durumlardan biridir. Bazı durumlarda çevresel koşulların, durumla başa çıkmak için vücudu harekete geçirmesi normal bir durumdur. Ancak bazen bu aktivasyonun harekete geçişini açıklayamayan faktörler vardır.

Anksiyetesi olan insanlar, organizmanın bu reaksiyonu için makul bir açıklama bulmaya çalışırlar. Ancak yaptıkları bu ilk incelemede ne kadar zaman harcarlarsa harcasınlar, ne kadar analiz yaparlarsa yapsınlar geçerli bir sebep bulamamışlardır. Belirsizlik kaygıyı dile getiren sebeplerden biri haline gelir. Öyleyse sebepsiz yere anksiyete yaşamak normal midir?

“Toplumumuzda bireyler kaygıdan kurtulmak için yılda milyonlarca dolar harcarlar. Genel olarak anksiyete bozukluğu olan kişilerin birinci basamak hekimlerini ziyaretlerinin ve sağlık hizmetlerinden yararlanmalarının maliyeti arka planda başka sağlık sorunları olmasa bile bu tür bozuklukları göstermeyenlerden iki kat daha fazladır.”

– Barlow (2002)

kaygılı olma

Kaygılı olmanın özellikleri

Anksiyete, korku, endişe gibi diğer duyguların eşlik ettiği geleceğe yönelik bir zihin durumu olarak düşünülebilir. Kaygının bu özellikleri, bireyin aşağıdakiler gibi bir dizi semptom yaşamasına neden olur:

  • Kas gerilmesinde artış,
  • Sık idrara çıkma,
  • Ağızda kuruluk hissi,
  • Baş dönmesi veya mide bulantısı,
  • Kalp atış hızının hızlanması,
  • Göğüste baskı,
  • Nefes almada güçlük,
  • Boğazın düğümlenmesi,
  • Aşırı terleme,
  • Kontrol eksikliği hissi, vb.

Fiziksel düzlemde kaygı olarak bildiğimiz şeyi şekillendiren bu semptomlardır. Vücut organizmamızın diğer hayvanlarla paylaştığı olgulardan biri, tehlike algısı karşısında çok hızlı bir şekilde aktivasyona geçmesidir. Bu, sempatik sinir sisteminin aktivasyonudur. Örneğin:

“Evinizin kapısını açtığınızı ve aç bir kaplan bulduğunuzu hayal edin. Mantıksal olarak, vereceğiniz ilk tepki, güvenliğe ulaşmak için mümkün olan en kısa sürede kapıyı kapatmak olacaktır. Diğer bir deyişle, aktivasyon sisteminiz vücudumuz üzerinden tepkisel bir kaçış (bizi emniyete almak için) alarm oluşmuştur.”

Hayvanlar ve insanlar arasındaki fark, insanlar problem çözme mantığını, tehlikeli olarak varsaydıkları içsel duygulara bağlarlar. Bir başka şekilde ifade etmemiz gerekirse, tehlikeyi algılarız. Hatta tehlikeyi algılamamızın da ötesinde, vücudumuzun nasıl tepki vereceğini biliriz. Bu tehlike algısının içine, rahatsız edici duygular, düşünceler ve hisler, tehlikeli olarak değerlendirme olasılığına sahip davranışlar girer. Sebepsiz yere kaygı duymak da buradan gelmektedir.

Belirli sorunları çözmenin mantıklı bir yolu, soruna neden olan şeyi çözme pahasına eylemlerde bulunmayı içerir. Ancak, bu mantığın çalışmadığı zamanlar vardır. Örneğin:

“Bir duvarın renginden hoşlanmıyorsanız, çözüm aşağı yukarı sizin elinizde olabilir: yeni bir renk satın alır, duvarda nasıl görüneceğine dair bir test yapar ve isterseniz, devam edip tüm duvarı boyarsınız. Peki kaygılı olduğunuz anlarda, hangi stratejiyi uygularsınız ve bu ne kadar süre işe yarar? Sonrasında ne olur?”

Peki o zaman, ortada hiçbir sebep yokken, kaygılı olmak normal midir, değil midir?

Kaygı bazen uyarlanabilir olabilir: sorunları kontrol eder. Bununla birlikte, aşırı korku veya endişe duygusu, etkili bir eylem gerçekleştirmeyi engelleyebilir. Anksiyete patolojik bir vaka haline geldiğinde, bireyler hoş olmayan hisleri anormal durumlarla ilişkilendirme eğiliminde olurlar. Anksiyetenin ortaya çıktığı durumlardan ve günlük işlerimize yansıttığı stresten bahsetmemize gerek bile yok.

İlk olarak anksiyetenin ortaya çıktığı durumlarla aynı belirtilere sahip bu ilişki, kaygının sebepsiz ortaya çıktığı hissisiyle de aynı belirtilere sahiptir. Hatta, bu durum sadece anksiyetenin ortaya çıkmasıyla ilişkili durumlarla ortaya çıkmaz aynı zamanda bu uyaranlarla benzerlik paylaşanlarla aynı sonucu ortaya çıkarır.

Nedensiz kaygıya sahip olma karmaşası: Peki ne olur?

Anksiyete durumlarını kontrol etmede başarısız olursa, çözüm girişimleri sorun haline gelebilir. Bu, kaygıyı kontrol etme girişimlerinin, sorunun bir parçasını oluşturan kaygının kendisine bağlı kaldığı bir sarmala girilmesi anlamına gelir. Bu, aşağıdaki alıştırma ile açıklanabilir:

“Hemen şimdi aklınızda lezzetli tarçınlı çörekler getirin. Şeklini, rengini, fırından yeni çıkmış kokusunu, lezzetini düşünün… Birkaç saniye tarçınlı çöreklere odaklanın, aklınıza geldi mi?

Şimdi, o tarçınlı çörekler aklınızdan çıkarmaya çalışın. Tarçınlı çörekler görüntüsü aklınızdan çıktığında, bunun yerine aklınıza bir Ferrari getirin… 30 saniye kadar aklınızda tutun.

Şimdi aşağıdaki zıtlık alıştırmasını yapın.

BEYAZ ->

GECE ->

TATLI ->

FERRARI ->

endişeli olma

Sebepsiz yere kaygı duymak normaldir, onu bir sorun haline getiren kontrol etme girişimleridir.

Ferrari’yi tarçınlı çöreklerle ilişkilendirmeye başladığınız gibi, aynı şey kaygı ile ilişkili durumlarda da olur. Bu, kaygının sebepsiz yere meydana geldiği hissine sahip olabileceğimiz nedenlerden biridir.

Bir gün sahilde gün batımını izliyorsunuz, anın tadını çıkarıyorsunuz ve birkaç saniye içinde zihniniz size şu anda kaygı yaşamadığınızı hatırlatabilir (paradoksal olarak sempatik sinir sisteminizi tetikleyebilecek bir düşünce).

Sebepsiz ortaya çıkmış gibi görünüyor. Ancak, bedenin yaşamsal deneyimler için (mutlak bilinçten geçmesi gerekmeyen hafıza akışı) hafıza vardır. Dahası, bir kuşun uçmayı unutamayacağı gibi, bu deneyimler de ortadan kaldırılamaz.

Önemli olan anksiyete durumunun ne zaman ortaya çıktığını fark etmek, kişinin kendine özgü semptomlarını bilmesi ve bir kez ortaya çıktığında, onu kontrol etmek için ne yaptığımız gerektiğini ve bunun hayatımıza mal olacak sonuçlarını bilmemiz gereklidir. Bu nedenle, bir uzmana gitme seçeneği her zaman faydalı olacaktır, özellikle de kaygı süreklilik halini aldıysa ve günlük sorumlulukları yerine getirmeyi engelliyorsa.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Akiskal, H. S. (1985). Anxiety: definition, relationship to depression and proposal for an integrative model. In A. H. Tuma & J. D. Maser (Eds.), Anxiety and the anxiety disorders. Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Associates.

  • Ayuso, J. L. (1988). Trastornos de angustia. Barcelona: Ediciones Martínez Roca

  • Miguel-Tobal, J. J. (1996). La ansiedad. Madrid: Santillana

  • Sociedad Española para el Estudio de la Ansiedad y el Estrés – SEAS (ed.). «Ansiedad normal y ansiedad patológica – ¿Las diferencias individuales en la reacción de ansiedad ante una misma situación indican patología?»


Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.