Otizmle İlgili Yıkmamız Gereken 6 Efsane
Yazan ve doğrulayan psikolog Raquel Aldana
Otizmi çevreleyen bilimsel gelişmelerden habersiz çok sayıda efsane vardır ve bu efsane toplum içinde insanlar tarafından tutarlı bir şekilde devam ettirilmiştir. Bu inançlar toplumda çok yaygındır ve belli ki otizmli kişilerin ve durumun kendisini imajını düzeltme çabasında olmak yerine, uygunsuz ve hatalı görüşünü devam ettirmeyi sürdürürler.
Otizm spektrum bozukluğu (ASD) olan insanlar için adaptasyona engel teşkil eden en önemli sebep önyargılardır. Bu nedenle, en sık bilinen efsane duyumlarını gözden geçirmemiz çok önemlidir; dolayısıyla amaç bu efsaneleri yıkmak ve mümkün olan gerçeğe en yakın görüşün aktarımını kolaylaştırmak olacaktır.
Yüksek fonksiyonlu otizm teşhisi konulan Dona Williams, şunu dile getirdi: “Otizm, eksik parçası olan bir bulmaca gibi değil, daha fazla parçadan ve daha az parçadan oluşan birkaç farklı bulmaca gibidir.”
1. Otizmli insanlar insanları sevmezler ve etkileşimden nefret ederler
ASD’li kişilerin başkalarından çekinmesi, iletişimi reddetmesi veya sürekli yalnızlık istemesi için bir sebep yoktur. Aslında, birçok çocuk gıdıklanma, sarılma ve dokunma oyunlarından çok hoşlanır. Ek olarak, birçok ergen ve 8-12 yaş arası çocuklar, zamanlarını paylaşmanın yanı sıra hobileri ve ilgi alanlarını tanımlayıp paylaşacakları bir sosyal gruba dahil olmak ister.
Sosyal dünya anlayışlarının farklı olması ve normatif sosyal beceriler geliştirmede sorun yaşamaları, sosyal ilişkilerde kaygıya kapılmalarına neden olabilir. Bazı tepkiler, durumlarının onları çekingen YAPTIĞINI düşünmemize neden olabilir. Ancak durum göründüğü gibi değildir. Bazen gerginlikten kaçınmak için kaçamak davranışlar sergileyebilirler, ancak bu insanları karakterize eden bir şey değildir.
Hayata bakış açımızı tam tersine çevirme ve sosyal ilişkilerin daha az gerginlik oluşturmasını kolaylaştırma sorumluluğuna sahibiz. Örneğin, birçok durumda göz teması huzursuz ve rahatsız edici olduğu için, başka yöne bakmalarını talep etmemek veya dalga geçmemek gerekir.
“Sana bakmadığım zaman seni daha iyi duyarım. Göz teması oldukça rahatsız edici. İnsanlar bunu yapmamak için verdiğim savaşı asla anlamayacak.”
– Wendy Lawson
2. Kendi dünyalarında oldukları için reddedilmelerini umursamazlar, çünkü zaten bunun farkında değillerdir
Otizmli insanların bağlantı kurmadığı hissine kapılabiliriz. Ancak, bağlantılarının başka bir bağlantı noktası, başka bir ayar yolu vardır. Sadece onların dünyasıyla ilişki kurma ve ilgilenme tarzımızın doğru olmadığını kabul etmek, bu durumu daha iyi anlamak için atacağımız ilk adımdır.
Reddedilme acısı, otizm spektrum bozukluğu olan kişilerde depresyon ve anksiyete gibi patolojilerin gelişmesine yol açabilir. Farklı olduklarını ve kendilerini dışlanmış hissetmek, özellikle ergenlikten sonra, bir ilişki arzusunun daha belirgin hala gelebileceği bir aşama olacağından duygusal acı yaratabilir.
“Birbirimize aynı derecede yabancı olduğumuzu ve sadece benim varlığımın sizin kötü bir versiyonunuzun olmadığını kabul edin.”
– Jim Sinclair
3. Hiç kimseye şefkat veya empati göstermezler
Bu, otizmle ilgili en bilinen ve otizmli çocuklara en zarar veren efsanelerden biridir. Bunun nedeni duyguları ve hisleri ifade etme yollarının farklı veya alışılmadık olmasıdır. Ancak bu otizmli kişilerde şefkat duygusunun var olmayan bir alan olduğu anlamına gelmez.
Otizmli insanlar, hislerini dile getirmekte veya bunu sosyal olarak kabul edilen bir şekilde ifade etmekte zorlanabilirler, ancak bu gerçek, duyguların ve hislerin onların olmadığı anlamına gelmez. Sevdiklerini aşıktırlar, keder ve sevinçle birlikte mevcut tüm duygu ve hisleri de taşırlar.
4. Başkalarına ve kendilerine saldırırlar
Saldırganlık, kendine zarar verme davranışları ve diğer davranış sorunları otizmin belirtilerini oluşturmamaktadır. Bir noktada bu tür davranışlar sergileyen insanlar olsa da, asıl sorunun iletişim kaynaklarının eksikliğinden kaynaklandığını unutmamalıyız.
Başkaları bizi anlamadığında veya ne istediğimizi, ne hissettiğimizi veya sadece endişemizi sözlerle veya eylemlerle nasıl ifade edeceğimizi bilmediğimizde, insanlar saldırgan davranışlar gösterme eğilimindedir. Bu otizm olsun ya da olmasın, bahsettiğimiz her koşulda geçerlidir.
Örneğin, nörotipik gelişimi olan çocuklar 2-4 yaş civarında yoğun öfke nöbetleri geçirme eğilimindedir. Bunun nedeni, şu anda zihninizin ifade etme kapasitenizin önünde olması ve bu nedenle çevre anlayışının istenenden ve beklenenden daha az olmasıdır.
“Öfke nöbetleri başladığında ve sona erdiğinde, bir başka korkunç öğleden sonrası ve bir başka uykusuz gece bizi bekliyordu. Otizmi anlamayanlarla ya da daha kötüsü her zaman çok şey bildiğini düşünenlerle anlaşmak her zaman kolay olmaz.”
– Hilde de Crercq
5. Efsane: Hepsinde “alim” sendromu becerileri vardır, bazı alanlarda büyük yeteneklere sahiptirler
Bu efsane, “The Big Bang Theory” gibi filmin otizmli kahramanı Sheldon’ın otizm spektrumunun semptomlarını büyük mantıksal-matematiksel yetenekle birleştirdiği dizilerle devam ettirilmiştir. Aynı şekilde, Leo Messi veya Robbie Williams gibi büyük yeteneklere sahip kişilere otizm teşhisi konulması, özellikle de Asperger sendromu olduğu söylentisi yayılmıştır.
Bu ifadenin doğru olup olmadığını tartışmak bir yana, otizm spektrumunda tanı alan kişilerin sadece %10’unun belirli bir alanda yetenek adacığı oluşturduğunu bilmeliyiz. ASD teşhisi konan bir kişinin dahi olmasını beklememeliyiz. Bu beklenti, hem ailede hem de teşhis konulan kişide büyük hayal kırıklığı ve verimsizlik ve başarısızlık hissi yaratabilir.
6. Efsane: İlerleyemezler ve öğrenemezler, normal eğitim almamaları gerekir
Otizmi olan tüm insanlar yaşamları boyunca iler ve öğrenirler. Bazı insanlar diğerlerinden daha hızlıdır, ancak tüm insanlar farklı gelişim gelişim gösterirler. Aynı şekilde, durumu ne olursa olsun tüm insanların mümkün olan en iyi eğitimi alması çok önemlidir, bu da, otizmli kişilerin ihtiyaçlarına uygun bir ortamda gelişmelerine fırsat veren kapsayıcı bir eğitimle mümkün olur.
“Sürekli değişen şeyler bana asla onlara hazır olma fırsatı vermedi. Bu yüzden bir şeyleri defalarca yapmaktan hoşlandım ve rahatladım.”
– Donna Williams
Konumuzun başında da söylediğimiz gibi, bu 6 efsane (ve diğerleri) şu anda otizm etrafında dolaşmaktadır. Dahası, sağlık ve eğitim uzmanları arasında bile, bu durumu algılamamıza zarar veren efsaneler ve gerçek dışılıklar dolaşmaktadır. Bu nedenle, bilgimizi gerçeklikle örneklendirmemiz ve bu insanların gelişimini sınırlayan herhangi bir önyargılı fikri ortadan kaldırma sorumluluğunu üstlenmemiz çok önemlidir.
NOT: Okuyucularımız, otizmli bireyleri anlamayı derinleştirmek ve bu önyargılarını yıkmakla ilgileniyorsa, Juan Martos ve María Llorente (Equipo DELETREA) tarafından yazılan Bakmayı Unutan Çocuk kitabını okumalarını öneriririz.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Waś, A., Sobaniec, P., Kiryluk, B., Sendrowski, K., & Otapowicz, D. (2011). Czy to autyzm ? Trudności w diagnozie Is it autism ? Complexity of diagnosis. Neurologia Dziecięca.
- Tolak, K., & Sybilski, A. J. (2007). Zespół Aspergera – autyzm łagodny czy odrębna jednostka chorobowa? Pediatria Polska. https://doi.org/10.1016/S0031-3939(07)70424-9
- Grodzka, M., Szumbarska, D., & Pużyńska, E. (1992). Autyzm wczesnodziecięcy—aspekty diagnostyczne. = Early childhood autism: Diagnostic aspects. Psychiatria Polska.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.