İyi Bir Patron Çalışanlarını Daha İyi Bir Konuma Getirir
Patron kelimesini duyunca belirli bir gerginlik duygusunu yaşadığımız doğrudur. ‘Patron’ denince aklımızda beliren resim, ceket ve kravat giymiş, vır vır konuşan, kime göre neye göre ‘uygun’ olduğu belli olmayan bir şekilde davranırsak ya da onun beklentilerini karşılayamazsak bize ceza kesen bir adamdır. Bunun örneklerini, özellikle, şimdiye dek bu tarife uyan bir patronumuz olmuş ise, kesin yaşamışsınızdır.
Geleneksel manada, bu tarz bir yönetim şekli, elemanlarının en üst seviyede çalışmalarını sağlamak adına, tehditkar bir tutum sürdürerek, sürekli zorlayıcı bir çalışma temposu talep eden patronların en çok başvurmuş olduğu yol olmuştur.
Yani, korku, daha fazla sonuç ve üretkenlik elde etmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Açıkçası, korkunun bu tür bir kullanımının hiç bir şeye ve kimseye bir faydası olmaz ve bu alan üzerinde yapılan çalışmalarda bunu göstermektedir.
Eğer durup bir düşünürsek, özellikle uzun zamana dayalı bir performans istiyorsak, korku asla ve asla bir çalışanı daha üretken bir hale getirmeyecektir. Üzerlerinde baskı kurarak, onları tehdit ederek ya da hatalarını yüzüne vurarak elde edebileceğimiz tek şey, üretkenlik seviyesi dibe vurmuş, mutsuz çalışanlar olur. Birbirinin tekrarı olan işleri yerine getirebilen, ancak, yeni fikirler geliştirmekte sorun yaşayan bireyler, kendilerini çalıştıkları şirkete ait hissedemezler.
Bu durumda olan bir çalışan, patronunu nasıl memnun edeceğini bilmediği için, öğrenilen çaresizlik duygusu nedeniyle işine olan ilgisini de kaybedebilir. Ya da iş yerinde sıkıcı işler ile uğraştığından, motivasyonunu kaybettiğinden veya firmaya karşı öfke ile dolu olduğundan ötürü istifa edebilirler.
Yüksek beklentiler endişeye temel hazırlarken, endişe de bir çalışanın performansını aşağı çeker. Bunun gibi bir durumda, çalışanın kendine karşı duyduğu öz güven de oldukça azalır.
Bir Patron olmak Bir Lider Olmak ile aynı şey değildir
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir patrondan beklenen, firmanın kendi hiyerarşik yapısı tarafından kendisine verilen otorite gücü ile çalışanlarını daha üretken bir şekilde çalıştırmasıdır. Diğer bir taraftan ise, bir patron olmak için, sadece şirketin değil, aynı zamanda patronun patronunun da ve sorumlu olduğu çalışanlarının da bu otoriteyi tanımaları ve ona göre davranmaları gerekmektedir.
Bununla birlikte, bir lider, siyasi veya meslek grubunun başını çeken ya da başında bulunduğu işi daha yararlı bir şekilde yönetmesi beklenen kişidir. Liderin rolü, sadece emir vermekten veya pozisyonunu korumaktan çok daha fazlasını kapsar; bu rol, ortak bir hedefe doğru ilerlemek için çalışanlarını motive etmek ve onlarla işbirliği yapmak kıstaslarını da kapsar.
Eğer bu makaleyi okuyorsanız ve aynı zamanda çalışanları olan bir şirketin patronuysanız, sizin ve şirketiniz için yapılacak en iyi şey, bir liderin davranış tarzını ve tutumunu öğrenmek olacaktır. Eğer bunu yapabilirseniz, iki hedefe ulaşırsınız: firmanızdaki tüm çalışanlarınız daha üretken olacak bir şekilde işiniz büyüyecek ve en önemlisi, çalışanlarınız ile sağlıklı ilişkiler yürütüp, hepsinin bir uyum içerisinde olmasını sağlayacak ve bu mutlu atmosfer iş yerinin her alanında hissedilecektir.
Öncelikle, bir lider ile patron aynı şey değildir, çünkü lider dediğimiz insan, otoritesini sadece kullanmak için kullanmaz ya da başkalarına emir yağdırmak için kendisine bahşedilen bir ayrıcalık olarak görmez. Bir lider, grubu organize edip, onları demokratik bir şekilde yönlendirir.
Dahası, bir lider, herkesin yaptıkları işe yeni fikirler katarak, onu zenginleştirebileceğini bildiği için, tüm çalışanlarını dikkatlice dinler. Bu süreçte kendi düşüncelerini kimseye dayatmaya çalışmaz, aksine çalışanlar ile açık bir diyalog sürdürerek, onlara örnekler ve sağlam fikirler sunarak ikna etme yoluna gider.
Diğer bir taraftan bir patron ise, çalışanlarına korku aşılar: herkesin yanında olduğu zaman, kendisine ‘evet’ dediği, ama bulunmadığı her ortamda sürekli olarak olarak eleştirildiği biridir patron. Buna karşılık, lider dediğimiz insan bir güven kaynağıdır ve çalışanlarında heyecan ve azim duygularını uyandırır.
İyi bir lider sadece ceza vermek ya da birini suçlamak için hata aramaz. Aksine, bir patron ise bu şekilde çalışır. Hata arar ve bulur, bağırır çağırır, çalışanlarını herkesin içinde yerin dibine sokar ve hatta onları kovmakla tehdit eder. Bir lider ise, yapılan işi ödüllendirmeyi tercih eder ve eğer biri bir hata yapmış ise, bir çözüm bulmak için çalışanı ile birlikte yaşanan sorun üzerinde kafa yorar.
Bir lider, aynı zamanda çalışanlarının hayatları ile de ilgilenen biridir. Yaşamları, mutlular mı, bir sorunları var mı, maddi-manevi sıkıntı yaşıyorlar mı; bunlar hep bir liderin çalışanları ile ilgili düşündükleri sorunlardır. Bir lider, çalışanlarını sadece bir sayı olarak görmez; aksine hepsinin bir birey olarak kabul eder. Bu sebeple, bir liderin en önemli yükümlülüklerinden biri de, çalışanlarının kendisine ihtiyaç duyduğu bir anda, onların yanında olabilmektir.
Mutluluk ne Kadar Büyükse, Üretkenlik de o kadar Büyük Olur
Bir şirket, bir lider yerine, bir zorba patron tarafından yönetiliyorsa, yaşamı çok da uzun olmayacaktır. Patronlarından korkan çalışanlar, kendilerini daha yararlı, daha sakin ve kesinlikle daha mutlu hissetmelerini sağlayacak başka bir şirkette çalışmaya başlayacaklardır.
İş yerindeki mutluluğun bizi daha çok çalışmaya, daha mükemmele doğru yol almaya ve daha fazla hedefe ulaşmaya sağlayacağı kanıtlanmış bir gerçektir.
Aksine, ister patronunuz, ister iş arkadaşlarınız ile yaşadığınız kötü iş ilişkiler, konumunuza veya sorumluluklarınıza uygun olmayan maaşlar, sadece şirketin lehine alınan kararlar ve iş ortamındaki adaletsizlikler bizi yiyip bitirebilir.
Bu tür bir durumda, çalışanın kendisine duyduğu saygıyı kaybetmeye başlayıp ”burada kendimi değerli hissedebilmek için yapabileceğim hiçbir şey yok”, “belki de bu iş için yeterince iyi değilim”, “patrona fikrimi söylemekten çekiniyorum” ve benzeri gibi düşünceleri sürekli kafasında döndürür dolaştırır.
Çalışanların hem kendilerine hem de patrona karşı hissetmiş oldukları güven kaybı, genel bir hoşnutsuzluğa, suçluluk duygusuna ve o kadar büyük bir motivasyon kaybına sebebiyet verir ki, çalışan en sonunda kendisinden istenen işi asgari seviyede yapar.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.