Farklı Türleri, Etkileri ve Tedavi Yolları ile Antidepresanlar
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Panik ve endişe ataklarım başladığından beri, neredeyse üç yıl geçti. Bu ataklar, geçtiğimiz birkaç ay içinde daha da yoğunlaştı. Evden dışarıya bir adım bile atamayacağımı, kafamdaki o kara bulutların hiç bir zaman dağılmayacağını hissettiğim günler oldu. Bir yıl boyunca anksiyolitik aldıktan sonra, psikiyatristim bana, antidepresanlar içeren bir reçete yazdı. Sadece başlangıç için, düşük dozda fluoksetin verdi.
Bu tanıdık cümleler, şu anda milyonlarca insanın yaşadığı gerçekliği tüm çıplaklığı ile yansıtıyor. Kökenleri, cinsiyeti, ülkesi ya da sosyal sınıfları her ne olursa olsun, depresyon, tümüyle insanı yiyip bitiren bir gölge misali, çok boyutlu ama yine de her zihin ve bedende farklı şekilde zuhur eden, tüm dünyada 350 milyondan fazla insanı etkileyen bir hastalıktır.
Depresyon bir üzüntü durumu değil, bilhakis, canlılık eksikliğidir. Umutsuzluk, karamsarlık ve kendine ve hayata karşı bir anlam kaybı yaşamaktır.
Antidepresan tüketimimiz son 10 yılda ikiye katlandığı için, burada şaşıracak bir durum yok. “Nasıl mutlu olunur” sorusuna verecek bir cevabımızın artık olmaması mı yoksa sağlık uzmanlarının, hayatın getirebileceği problemlere karşı koymak için, kolay yol olan ilaç yazmayı seçmeleri mi buna sebep oluyor, henüz bilemiyoruz. Bu faktörlerin üzerinde başka değişkenler olduğu için, bu sorulara yanıt vermek kolay değildir: şu andaki ekonomik durgunluk, her bir hüzün, ağrı veya rahatsızlık için ilaç sektörünün bir hap ile çözüm bulma gayreti bunlara örnek olarak gösterilebilir.
“Mutsuzluk” tedavisi için, biyolojik yaklaşımların sayısı hızla artmaktadır ve hepimiz de bunun farkındayız. Ama hayatın acısını, ilgisizliğini, motivasyon kaybını ve çaresizliğini içeren bu kekremsi tat öyle kolay kolay geçmiyor. Yani, antidepresanlar her derde deva olamıyor. Aslında, şu anda, doktorlar uygun olmayan ilaç tedavileri ile, farklı türdeki rahatsızlıkları tedavi etmeye çalışıyorlar.
Bir antidepresan, yüzünüzdeki sivilceyi ya da siyah noktayı kapatmaya yarayan makyaj gibi değildir. Profesyonellerin öncelikle yapması gereken şey, doğru tanıyı koyduklarından emin olmak ve küçük çaplı bir depresyonda olduğu gibi, vakaların çoğunda, bu tür ilaçların reçete edilmesinin gerekli olmadığını anlamaktır.
Şimdi bu konuyu daha ayrıntılı bir şekilde inceleyip, antidepresanlar hakkında daha fazla bilgi edinelim.
Antidepresanları ne zaman kullanmalı?
Bir sağlık çalışanı, bir hasta için bir antidepresan yazdığı zaman, genellikle iki şey olur. Birincisi, hastanın, mustarip olduğu hastalıkla ilgili olarak, kişisel gerçekliklerini ve problemini tamamen anlaması gerekir. Hemen hemen her zaman gerçekleşen ikinci şey ise, korku ve şüphenin bir araya gelmesidir. Peki şimdi ne olacak? Hangi yan etkiler ortaya çıkacak? Günlük hayatım nasıl değişecek? Bu tür sorular, hastanın aklında döner de durur.
Genellikle çok sık bir şekilde meydana gelen bir başka şey de, bir antidepresandan diğerine geçen hastalar olmasıdır. Farklı şirketlerin ilaçlarını denerler, dozlarını değiştirirler, kilo alırlar, kilo verirler, daha az uyurlar, daha çok uyurlar ve internette antidepresanların en etkili türleri hakkında bilgi toplamaya çalışırlar- Sertralin, Fluoksetin, Paroksetin veya Bupropion mu?
Tüm bunları görünce ve her zaman bu ilaçların ne kadar verimli olduğuna dair bazı şüphe uyandıran yazılar okudukça, bu ilaçların kullanımı ve yönetimi konusunda neden bu kadar çok tartışmanın olduğunu anlayabiliriz. İşte bu yüzden birkaç farklı noktayı açıklamak istiyoruz.
İnsanlar antidepresanları ne için kullanıyor?
- Antidepresanların amacı, duygu-durum bozuklukları ile ilişkili semptomları azaltmak, hafifletmek ve tedavi etmektir. Ve daha somut olarak, yapılan bilimsel çalışmaların da desteklediği üzere, majör depresyon vakalarında da son derece etkilidirler.
- Antidepresanlar acıyı azaltırlar, yani analjezik bir işleve sahiptirler. Bu, bu ilaçların asla yapamayacağı şey ise, sorunun temel nedenini tedavi etmektir. Psikoterapi ise, gerçekten önemli bir rol oynamak için bu noktada devreye giriyor.
- Bir hasta, ciddi bir depresyon sürecinden geçtiğinde, tedavileri en az 6 ay sürmelidir. Ancak nüksetme durumu önlemek amacıyla yapılan tedaviler, 18 aya kadar sürebilir.
- Antidepresanların halk tabiri ile yanlış bir şekilde, “mutluluk hapları” olarak adlandırıldığını bilmek çok önemlidir. Bu tip ilaçlar, bizlere gözlerimizi açmak ve kafamızdaki sisi ve çaresizliği ortadan kaldırmak adına gerekli olan enerjiyi, motivasyonu ve pozitifliği vermeyecektir. Antidepresan alan bir kişi, genellikle bir tür duygusal anestezinin etkisi altındadır.
Antidepresanlar etkili midir?
Antidepresanların etkili olup olmadığı sorusuna verilecek yanıt ”evet” olur. Ancak, küçük çaptaki depresyonlar için yararlı olmadığı için, bu konuda bazı soru işaretleri de vardır. Sevgilinizden ayrıldıktan sonra ruh halinizi yerine getirmek, acınıza bir son vermek, uçuş ya da topluluk önünde konuşma konusundaki korkularınızla mücadele etmek için hiçbir şey yapamazlar.
Yaşamımızdaki tüm sorunlar için ilaç kullanamayız, ancak majör depresyonda olduğu gibi, en çetin hastalıkları bu yolla tedavi edebiliriz. Olması gerektiği gibi tedavi edilmeyen bir rahatsızlıktır depresyon. Aslında, ABD’de yaklaşık 16 milyon insanın bundan mustarip olduğunu biliyoruz, ancak yine de yardım istemek ya da bir tedavi yoluna başvurmak için gerekli adımları atmadık.
Antidepresan Türleri
İlaç pazarı, bize nasıl alındıklarına, ne kadar süre etkili olduklarına ve onlarla birlikte gelen yan etkilere dayalı olarak farklı antidepresan seçenekleri sunmaktadır. Her ne kadar hepsi aynı hedefe sahip olsa da, bir doktor, bir hastasına antidepresan yazmadan önce farklı faktörleri göz önünde bulundurmalıdır.
- Hastanın yaşı (çocukların da antidepresanlar kullandığını hatırlayalım).
- Semptomlar.
- Diğer hastalıkların varlığı.
- Yan etkiler.
- Gebelik.
- Hastanın diğer ilaçlarıyla etkileşim.
Şimdi karşılaşabileceğiniz antidepresanlara bir bakalım.
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri ya da SSRI’lar
Birçok uzman, bu tür bir antidepresanlar ile tedaviye başlama eğilimi gösterir. Bu ilaçları, genellikle en az yan etkileri olanlardır (ancak her bünyenin de farklı bir şekilde tepki verdiğini unutmayalım). Selektif serotonin geri alım inhibitörlerinin örnek ilaçlarından bazıları, fluoksetin (Prozac, Sarafe), paroksetin (Paxil, Pexeva), sertralin (Zoloft), sitalopram (Celexa) ve essitalopram (Lexapro) ‘dır.
Bu ilaçlar, klinik pratikte en yaygın olarak kullanılmakta olanlar olup, adından da anlaşılacağı üzere, diğer nörotransmitterleri etkilemeden, özellikle serotoninin yeniden emilimini engelleyerek çalışan psikofarmasötiklerdir.
Seçici serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri veya SNRI’ler
Bu durumda, venlaxafine ve duloxetine gibi ilaçlara bakıyoruz. Bu ilaçların çalışma şekli, geri alımımızı veya serotonin ve norepinefrin emilimini önlemektir. Bu ilaçlar, iki nörotransmittere karşı çalışırken, çok hızlı bir etkiye sahip olma eğilimi de gösterirler.
“Büyük ölçüde, kendi depresyonuna kendin sebep oldun. Bu sana verilen bir şey değil. Bu nedenle, onu ortadan kaldıracak olan da yine sensin.”
– Albert Ellis
Trisiklik ve tetrasiklik antidepresanlar
Yakın zamana kadar bunlar en sık reçete edilen antidepresanlardı. Şu an kadar bahsettiğimiz ilaçlar ile neredeyse aynı etkiye sahipler, yani, serotonin ve norepinefrin geri alımımızı durdurmak. Ancak, bu ilaçların etkileri tahmin edilemez ve genellikle asetilkolin, histamin ve dopamin gibi diğer hormonları etkileyebilirler. Bu kesin olmayan, kontrol edilemeyen etki nedeniyle, çok bağımlılık yaratan ve tehlikeli ilaç türleri olarak adlandırılar.
Yakın zamana kadar, bunlar en yaygın şekilde kullanılan antidepresan türlerinden biriydi. Ancak, neticede, ilaç endüstrisi, risk faktörlerini görerek, diğer hormonları etkilemeyen serotonin ve norepinefrin “seçici” inhibitörleri piyasaya sürerek, farklı seçenekler de geliştirmiştir.
Fakat bu tür antidepresanlar, hala çok spesifik durumlarda ve çok ciddi majör depresyon vakalarında kullanılmaktadır.
Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI’ler)
Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI’ler) piyasadaki ilk antidepresanlardı. Monoamin oksidaz enzimini bloke ederek çalışıp, bazı yan etkilerle ilişkili çok ciddi durumlara sebebiyet verebilirler. Bu durum özellikle ilk alt tipi olan, geri çevrilemez monoamin oksidaz inhibitörleri için geçerlidir.
Daha sonra ikinci bir alt grupta, daha düşük bir risk faktörü olan tersine çevrilebilir monoamin oksidaz inhibitörleri (RIMA) yer alır. Fakat dediğimiz gibi, çok daha önceden üretildikleri için, serotonin geri alımını engelleyerek çalışan antidepresanları kullanmak daha yaygındır.
Antidepresanların yan etkileri
Gördüğümüz gibi, her antidepresanın daha yüksek veya daha düşük derecede meydana gelen yan etkileri vardır. En eski ilaçlar (trisiktik olanlar) yeni olanlar kadar etkili (SSRI) olsalar da, çok daha tehlikelidirler. Bu nedenle uzmanlar, hangisinin başlangıç ilacı olacağına, hangi dozun reçete edileceğine ve tedavinin ne kadar sürmesi gerektiğine karar veren kişi olacaktır. Bu 6 ile 18 ay arasında bir zaman dilimine karşılık gelmelidir.
Şimdi ilgili yan etkilerden bazılarına bakalım.
MAOIler
Bu ilaçların, günümüzde reçete edilmesi pek yaygın bir uygulama değildir. Hipertansiyona neden olurlar ve tiramin içeren herhangi bir gıda ile etkileşime girdikleri zaman, çok tehlikeli olabilirler (bazı balıklar, kabuklu yemişler, peynirler, bazı etler…)
- Vücut dengesizliği,
- Konsantrasyon zorluğu.
- Baş dönmesi, mide bulantısı.
- Tuvalete çıkma sorunları .
- Erkeklerde erektil disfonksiyon veya gecikmiş boşalma gibi durumlar görülebilir.
- Bu antidepresanlar aşırı doz durumunda ölüme bile sebebiyet verebilir .
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri veya SSRI’lar
- Baş dönmesi ve kaygı.
- Cinsel bozukluk.
- Hafıza problemleri.
- Zorlu idrar çıkma.
- Sinirlilik.
- Kilo alıp verme .
- Ciddi durumlarda, intihar eğilimleri.
Seçici serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri veya SNRI’ler
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri veya SSRI’lar ile aynı yan etkilere sahiptirler.
Trisiklikler
- İlişkili yan etkiler, bildiğimiz ağız kuruluğundan klasik kuruluğu, titremeden kalp hızına kadar değişir.
- Kabızlık.
- Uyuşukluk.
- Kilo almak.
- İdrarda zorluk.
- Baş dönmesi ve oryantasyon bozukluğu.
- Erektil disfonksiyon veya boşalmada gecikme.
Ayrıca, aşırı dozda trisiklik antidepresan alınımının çok tehlikeli olduğunun altınız çizmek gerekir.
Sonuçlar
Birçok antidepresan, ilaç toleransına ve bağımlılığa sebebiyet verebilir. Bu, özellikle de trisiklikler amaçlı konuştuğumuz zaman, akılda tutulması gereken çok önemli bir meseledir. Antidepresan kullanımını bırakmak da, bir doktor gözetiminde gerçekleşmesi gereken bir durumdur. Nispeten yoğun bir geri çekilme dönemi olacağı için, bu ilaçları bırakmanın nasıl bir süreç olduğuna çok dikkat etmeniz gerekir. İdeal olanı, bu ilaçların alınımını zaman içinde azaltmak ve vücudun bu yeni duruma adım adım adapte olmasını sağlamaktır.
“Her ne kadar dünya ıstırapla dolu olsa da, aynı zamanda bunun üstesinden gelme gücü de vardır.”
– Helen Keller
Ve bu makalede de önerdiğimiz üzere, antidepresanlar depresyon tedavisine karşılık yegane ve özel tek seçenek değildir. Bu özellikle majör bir depresyon durumu için geçerlidir. Bunlar, yaşadığınız zor ve karmaşık zamanları atlatmanıza yardımcı olması için, bilişsel-davranışsal bir odakla beraber almanız gereken belli başlı, etkili ve gerekli tedavi araçlarıdır.
Dolayısıyla, antidepresanların ne kadar önemli olduğu konusunda bir saniye bile şüphe etmeyelim. Ve etrafımızda bulunan büyük profesyonellerden daima en iyi teşhisi ve desteği almanın ne kadar önemli olduğuna da unutmayalım.
Referanslar:
- David D. Burns (1999) “Tüketicinin Antidepresan İlaçları Rehberi” (Consumer’s Guide to Antidepressant Drugs) : New York, William Morrow
- Azanza, J.R. (2006), Guía práctica de Farmacología del Sistema Nervioso Merkez. Madrid: Ed. Creación y diseño.
- Salazar, M .; Peralta, C .; Pastor, J. (2006). Manuel de Psicofarmacología. Madrid, Editör Médica Panamericana.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Attard, A. (2012, December). Antidepressants. Medicine (United Kingdom). https://doi.org/10.1016/j.mpmed.2012.09.007
- Azanza, J.R. (2006), Guía práctica de Farmacología del Sistema Nervioso Central. Madrid: Ed. Creación y diseño.
- David D. Burns (2001) “Guía de antidepresivos de sentirse bien”: Madrid, PAIDOS IBERICA
- Salazar, M.; Peralta, C.; Pastor, J. (2006). Manual de Psicofarmacología. Madrid, Editorial Médica Panamericana.
- Uher, R., Farmer, A., Henigsberg, N., Rietschel, M., Mors, O., Maier, W., … Aitchison, KJ (2009). Reacciones adversas a los antidepresivos. British Journal of Psychiatry , 195 (3), 202-210. https://doi.org/10.1192/bjp.bp.108.061960
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.