Bizi Yaşam Dolu Hissettiren Şeyler
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Şimdi yapın. Bugünü ve yarını yakalayın. Daha büyük hissetmek için bir sarılışın ufak alanında konforu bulun. Arada bir kaçın. Bir zamanlar kaybolduğunu düşündüğünüz hedefe ulaşın. Dinlenin. Yarın hiç olmayacakmış gibi bugünün hayalini kurun… Bizi yaşam dolu hissettiren bütün bu şeylere paha biçmek imkansızdır.
Yaşamak, yaşam dolu hissetmekle aynı şey değildir. Bununla birlikte, gerçekten böyle hissettiğiniz bir ruh haline ulaşmak da her zaman kolay değildir. Bu noktada, tüm sinirleriniz uyanır. Duyularınız tamamen ana göre ayarlanır. Her şey anlamlı ve uyumludur. Oysa ki bizi pasif ve kendini küçümseyen bir tutuma iteleyen bir dünyada gerçekten yaşam dolu hissetmek zordur.
Sürekli bir şeylerden yoksun olduğumuzu hissettiğimiz bir uzayda yaşıyoruz. Bu durum da bizi yırtıcı tüketicilere dönüştürüyor. İçimizdeki boşluğu maddi şeylerle doldurmaya çalışıyoruz. Bu yüzden her zaman istediğimiz bir şey var: başka bir eşya, başka bir iş, daha sevgi dolu bir ilişki, egzotik bir ülkeye bir gezi… nesnelerin içimizdeki bu boşluğu dolduracağına inanıyoruz.
Yuvarlak alanlara sığmaya çalışan kare başlı çiviler gibiyiz. Odağımız çevre. İçinde kendimize bir yer bulmak ve uyum sağlamak istiyoruz, ancak mutluluğun çok özel bir yerden geldiğini hep unutuyoruz. Derimizin hemen altında yaşayan bir yerden: kendimiz. Alışkanlık haline gelmiş olan, bizi gerçekten yaşam dolu hissettiren şeyi görmezden gelmek olmuş: tutku.
Yaşam, dahil olmak anlamına gelir
Mutluluğumuz karşısındaki en büyük engellerden biri de, tamamen pasif olma halidir. Koşulların bizi sürüklemesine izin verir, sadece var olmak fakat hiçbir şey hissetmemekle kendimizi sınırlarız. Sorumluluklarımız içerisinde öyle bir batarız ki hayatın kendisi de başka bir zorunluluk haline gelir. Sonrasında umut, görüş alanımızın dışına çıkar ve hayat amaçsız bir hal alır.Açık olalım: yaşamak dahil olmak demektir. Bu da risk almak ve korktuğunuz zamanlarda bile hareket etmek anlamına gelir. Bu, her gün yataktan kalkmak için bir tane değil düzinelerce sebep bulmak anlamına gelir. Ama bazen kolay yolu seçeriz: rahatlık.
Halimizden memnunuzdur ve hali hazırda elimizde olanlarla tatmin oluruz, her ne kadar bunlar bize uygun olmasa ya da bize mutluluk getirmese de. Bunu yaparız çünkü avucumuzdaki bir kuşun, bir çalılığın içindeki iki kuştan daha iyi olduğuna inanırız. Ancak, ellerimizi açtığımızda, bir bakarız ki orada olan bir kuş bile değil, sadece tüyler; bir anlık bir umut parıltısı gibi gelen ama aslında hiçbir değeri olmayan bir şey; sadece bir rüya; yanıltıcı bir güvenlik.
Başkalarının bizim için çizdiği bir yolda bizi yaşam dolu hissettirecek şeyleri bulamayız. Onları konfor alanımız dahilinde de bulamayız. Her şeye anlam veren mutluluğu ve canlılığı deneyimlemek için, bir tutkuya sahip olmalısınız. Şartları düşünmeyi bırakın (eğer olsaydım, eğer bu olsaydı, şu olsaydı…). Burada ve şimdi harekete geçin. Hemen şimdi kendi adımlarınızın mülkiyetini üzerinize alın. Kendi gerçekliğinizi keşfedin ve hayallerinizin mimarı siz olun.
Bizi yaşam dolu hissettiren şeyler
Başarısız olma cesaretini göstermek. Bir kere, on kere ya da on iki kere olsun ama tekrar tekrar denemek ve başarıya ulaşmak. Yeni fikirlerin hayata gelmesini sağlamak için gün ortasında yürüyüşe çıkmak. Spor yapmak. İyi yapılmış bir işten duyduğunuz tatmin duygusunu hissetmek. En çok ihtiyacınız olan anda elbet bir el uzanır. Bir yalnızlık anı. Arkadaşlarla birlikte olmak. Partnerinizle birlikte bir şeyler yapmak. Hobileriniz ve zevkleriniz. Bir çocuğun gülüşü. Bir evreye son vermek ve daha fazla tutku ve daha fazla korku, aynı zamanda daha fazla güçle bir başkasına başlamak.
Bizi canlı hissettiren şeyler ruhlarımızı ateşleyen şeylerdir. Varlığımızın temelini, projelerimizin anlamını, davranışlarımızın nedenlerini ve büyümek için gerekli olan enerjiyi barındırırlar. Temel olarak, bu şeylerin hayatımızda bulunması gerekir; aksi halde psikolojik kumaşımız aşınmaya başlar. Bu da tehlikeli bir durumun yolunu yapar: boşluk ve hayatın bir anlamı yokmuş hissi.
Boşluğu hissetmek, yaşam dolu hissetmenin tam tersidir. Bu nedenle, ortaya çıktığı zaman boşluk hissiyle savaşabilmemiz gerekir. Bunu da aklımızı dip köşe anlamlı şeylerle doldurarak başarırız. Logoterapi’nin babası ve çeşitli toplama kamplarından kurtulan Viktor Frankl, kitaplarında bize, insan olarak misyonumuzun, amacı bulmak olduğunu öğretir. Kendimiz ve insanlık adına, tam, tatmin olmuş ve özgür hissetmesi için sorumluluk almamız gerektiğini…
Bizi yaşam dolu hissettiren şeyler paha biçilmez bir şeyden meydana gelir: coşkunluk. Her birimiz kendi amacını bulmalı, bunu yerine getirmeli ve onu sahici günlük tutkusu yapmalıdır. Helen Keller’ın da dediği gibi, uçmak istiyorsanız, başkalarının yaptığı gibi sürünmeye devam etmek zorunda değilsiniz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.