Yeni İletişim Biçimleri İlişkilerimizin Kalitesini Etkiler mi?
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Peter Drucker tarafından yapılmış, günümüzdeki yeni iletişim biçimlerini sorulayan gerçekten eşsiz bir alıntı vardır: “İletişimde en önemli şey söylemek değil, duymaktır.” Ama eğer ki sohbet ettiğiniz kişiyi gözlemlemiyorsanız bu sohbette nelerin söylenmediğini nereden bileceksiniz? Var olan sessizlik iletişimsel bir sessizlik mi yoksa başka bir şey hakkında düşündükleri için oluşan normal bir sessizlik mi?
Drucker’ın söylediği gibi, bir konuşma sırasında kullandığımız, aslında dili olmayan, ama çok şey söyleyen birçok jest, hareket ve mimik vardır. Ancak, günümüzde artık anlık ileti ve e-posta gibi yeni iletişim biçimleri kullanılması, bu ayrıntıları kaybetmemize sebep oluyor. Peki bu, ilişkilerimizin kalitesini etkiler mi?
“Başkalarıyla ve kendimizle iletişim kurma şeklimiz sonuçta hayatlarımızın kalitesini belirler.”
– Anthony Robbins
Yeni iletişim biçimleri
Kuşkusuz, artık dünyayı görme biçimimizi değiştirmede etkili olan yeni iletişim biçimleri var. Bir zamanlar insanlar arasında olan basit bir konuşma ya da en iyi ihtimalle bir telefon görüşmesi, artık bir WhatsApp grubu, Facebook’ta bir yorum ya da 140 karakterlik bir Twit ile değişmekte. Ve bunlar bu konuda sadece bazı örnekler.
Böylece yeni teknolojiler ve onların hayatımıza katkıları, iletişimi yüksek hızda değiştiriyor. Yüz yüze iletişim her geçen gün daha da eskimiş görünüyor. Ancak, bu değişimler daha hızlı ve daha pratik bir iletişim olarak mükemmel avantajlar sağlarken, aynı zamanda kendi dezavantajlara da sahiptir. Yapılan bir WhatsApp konuşması, yüz yüze konuşmak kadar etkili midir?
Prestijli bir bilişsel psikolog olan David R. Olson’a göre, bu konuyu değerlendirirken bazı faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. İletişim üç eyleme dayanır: düzsöz eylemi, edimsel eylem ve etkisel eylem.
Bir düzsöz eylemi, seslerin, kelimelerin ve bir cümlenin anlamının üretilmesi anlamına gelir. Bir edimsel eylem, cümlenin sahip olduğu güçtür. Etkisel eylem ise, cümle tarafından üretilen etkilerle ilgilenir.
İşte size bir örnek:
- “Ona ver.” – Düzsöz eylemi.
- Onu ona vermemi tavsiye ettiler. – Edimsel eylem.
- Onu bana vermeleri için ikna ettiler. – Etkisel eylem.
Düzsöz eylemi sadece bir şey söyleme eylemidir. Bir edimsel eylem, bir kişinin ne söylendiğini anlamasına bağlı olarak aynı ifadenin farklı kullanımlarını içerebilir. Örneğin, “üşüyorum” diyerek, diğer kişinin pencereyi kapatmasını, kalın giyeceklerini ödünç vermesini ya da sadece fiziksel durumu hakkında bilgi vermesini isteyebilirsiniz.
Edimsel eylemin kaybolduğu farklı bir iletişimsel gerçeklik
Konuşmaya, konuşmanın tam olarak yazıya ve okumaya aktarılamayacağına inanan Olson’a göre, edimsel eylem kaybedildi. Diğer bir deyişle, yalnızca düzsöz ve etkisel eylemler yeni iletişim biçimlerinde var olmaktadır.
Böylece, ses tonu ve sesteki titremeler gibi iletişimle alakalı bazı yönler tamamen kaybolmuştur. “Sesimizi yükseltmek” adına ünlem işaretleri ya da tamamen büyük harf kullanabileceğimiz doğrudur, ancak sinirliliği, öfkeyi, hoşnutsuzluğu gösterebilecek olan vurguyu ve tonlamayı, veremez ve ilgili verileri yorumlayamayız…
Konuşmanın edimsel yönlerindeki bu açık, sadece alıcıda ya da alıcılarında hayal kırıklığı veya güvensizlik yaratmaz, aynı zamanda onları karşısındakine anlatmaya çalışan kişide de hayal kırıklığına neden olabilir. Karşinizdakinin sizi anlaması için bir şeylerin eksik olduğu hissine kapılabilirsiniz.
Yeni iletişim biçimlerinin alışılmamış özellikleri
Bu yeni iletişim biçimlerinin alışılmadık bir başka özelliğini de, bir yabancıyla konuştuğumuz zamanlarda hissederiz. Bu kişinin neye benzediğini yorumlayamayız çünkü önümüzde değildir. Bu yüzden kişinin neye benzediğine dair bir fikir edinmemiz karmaşık bir süreçtir.
Bu durumun ne kadar az ya da ne kadar çok negatiflik içerdiğini bilemeyiz. Bu sadece daha önce deneyimlediğimiz iletişim biçiminden farklıdır. Kesin olan şey ise, birçok şey ile birlikte samimiyetin de kaybolması ve böylece edimsel eylemin tamamen ortadan kalkmasıdır. Aslında, iletişimin diğer tarafındaki kişinin gerçek niyetinin ne olduğu hakkında varsayımlar kurulmasına bile yol açabilir.
Sanal iletişimin geleneksel iletişimden daha kötü olmadığı açıktır, sana iletişim sadece farklıdır ve farklı amaçları göz önünde bulundurduğumuz zaman iyi olacaktır. Günümüzde video görüşmeleri yapmak için gerekli teknolojiye zaten sahibiz, bu konuşmalarda her iki konuşmacı da konuştuklarında birbirlerini görebiliyorlar.
İki kişi WhatsApp ya da başka bir anlık mesajlaşma yöntemiyle iletişim kurduğunda, bu iletişim yolunda bir tane daha değişken bulunmaktadır. Eğer birbirlerini iyi tanıyorlarsa, bazı edimsel eylemler kısmen kalabiliyor, böylece alıcıya daha doğru yorumlar yapabilme fırsatı tanıyor.
“Bir erkeğin karakteri, konuşma esnasında alışkanlık olarak kullandığı sıfatlardan tahmin edilebilir.”
– Mark Twain
Bugünün iletişimi yalnızlığa mı neden oluyor?
Gerçekte, yeni iletişim biçimleri konuşabilmek için ekstra bir yöntemdir. Peki bu, iletişimimizin kalitesine zarar verme eğiliminde midir? Gerçek şu ki, teknoloji başka türlü yapamayacağımız konuşmaları yapabilmemizi kolaylaştırıyor. Bununla birlikte, bu konuşmaların kalitesini de her zaman azaltıcı şekilde etkileyecektir.
Son olarak, çalışmalar günümüz toplumunda ortaya çıkan yalnızlık duygusunun artmasının kısmen de olsa medyanın artan kullanımından kaynaklandığını ortaya koymaktadır. İnsanlara ulaşmak kolaylaşsa da, onlara kendimizi yakın hissetmemiz zorlaşır. Bir görüntülü konuşmayla, onları görebiliriz, ama onları asla tutamaz ya da onlara dokunamayız.
Uzaktaki biriyle iletişim kurmak için tabii ki teknolojiyi kullanın, ancak size yakın olanlar için bu yolu tercih etmeyin. Avantajlarından yararlanın, ancak teknolojinin handikaplarının ilişkilerinizi zedelemesine izin vermeyin.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.