Tartışmaların Ve Kavgaların Temel Sebebi
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Biri karşısındakini dinlemez. Diğeri bağırmaya başlar. İkisi de bir gerekçe göstermeden birbirlerini suçlarlar. Kavgaların ve tartışmaların temel sebebi neredeyse her zaman aynıdır hatta genelde hepsi gurur ve küçümseme dolu anlamsız bir çatışma ile sonlanırlar. Burada devreye elbette empati eksikliği giriyor.
Bir an için en son ne zaman ateşli bir tartışmaya dahil olduğumuzu düşünelim. Çoğu zaman farklılıklardan doğan, bir eleştiri nedeniyle çıkan bir tartışmaya girdiğimizde kendi doğrumuzu ispatlamaya çalışırız. Karşımızdaki kişinin bizim bakış açımızı anlamasını, kendisinin hatalı olduğunu veya bakış açısının yanlış ya da eksik olduğunu kabul etmesini isteriz.
Daha da ötesi, genellikle başka şeyle karşılaşırız: Savunmacı tutum. Biz de kalkanlarımızı açarız, bir yandan kendimizi korur bir yandan saldırırız. Bu genellikle romantik ilişkilerde, çiftlerden birinin “kurban” rolünü oynayıp karşısındakini suçlamaya veya kışkırtmaya kalkıştığı tartışmalarda olur.
“Ruh haliniz kaderinizdir.”
– Herodot
Eğer o sihirli kelimeye, empatiye, günlük hayatımızda daha çok başvursaydık bu tartışmaları çok daha hızlı ve becerikli bir şekilde çözebilirdik. Karşımızdaki kişinin gerçeği nasıl algıladığını hesaba katardık. Onu anladığımızda çatışmalar insani bir hal alırdı ve daha faydalı olurlardı. Ancak her zaman aynı hatayı yaparız. Duygularımıza kapılır gideriz. Onlar bizim doğru karar alma mekanizmamızı etkilerler. Mantığımızın üzeri sis bulutlarıyla kaplanır ve karşımızdaki kişiyle aramıza mesafeler girer.
Anlayış ve empati eksikliği, kavgaların ve tartışmaların temel sebebi
Hepimiz anlaşılmak istiyoruz ama bir kişi bizimle ilgili belli şeyleri sorgulamaya, bizi eleştirmeye veya “doğrularımızı” tartışmaya açmaya kalkıştığında bunu bir tehdit olarak görüyoruz. Hemen ardından öfkemiz zirve yapıyor. Açık ve net bir şekilde duygusal açıdan dengesizleşiyoruz ve bir tartışmanın başlaması uzun sürmüyor.
Çatışmayla ilgili daha az bilimsel, popüler yayınlara şöyle bir göz attığımızda, bulduğumuz ilk şey “Tartışma nasıl kazanılır” isimli klasikleşmiş bir makale oluyor. Anlaşmazlıklara ve tartışmalara savaş alanı gözüyle bakıyoruz. Her zaman mutlaka bir kazanan ve kaybeden olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yaklaşımı düzeltmenin zamanı geldi.
Tartışmaların ve kavgaların temel sebebi dünyanın narsist insanlarla dolu olması değil. Bu tür insanları ikna etmek zaten mümkün değildir ve tartışma çıkarmaya yatkındırlar. Böyle insanlar vardır ancak herkes böyle değildir. Bizim anlaşmazlıklarımızın temel sebebi başkalarını anlama noktasındaki eksikliklerimiz ve gerçek anlamda faydalı bir şekilde empati kurmaktan yoksun oluşumuzdur.
Karşımızdaki kişiyi anlamaya ve onun gerçeğini keşfetmeye başladığımız andan itibaren pes etmekten o kadar da çekinmeyiz ve zenginleştirici uzlaşmalara giden karşılıklı anlayışa teslim oluruz.
Böyle bir durumun yalnızca iyi niyetle yapılan tartışmalarda geçerli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Belki de haklısınız. Çünkü genelde gerçek hayatta tartışmaların kökeni adaletsizliğe veya kaba bir davranışa dayanır. Ancak bu tür durumlarda bile kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak tartışarak vakit kaybetmemizin gereği olmadığını anlamamızı sağlayabilir.
Her durumda empati, çözüme giden yolun başlangıç noktasıdır. Karşımızdaki kişiyi görmek, neler hissettiğini anlamak sonrasında harekete geçmek yapılacak en iyi şeydir.
Nasıl uzlaşılır
Tartışmaların ve kavgaların temel sebebinin empatinin doğru bir şekilde kullanılmaması olduğunu biliyoruz. O halde, empati duygumuzu, bizi tuhaf durumların içine düşmekten kurtarması ve karşımızdaki kişiyle uzlaşmamıza yardımcı olması için nasıl geliştirebiliriz? Bu stratejileri deneyin:
- Biriyle bir anlaşmazlık yaşadığımızda kendimize neden öyle hissettiğimizi sormalıyız. Neden o yorumun sizi rahatsız ettiğini enine boyuna düşünün. Size haksız yere yapılan bir saldırı mıydı yoksa yapılan eleştiride kabullenmekte zorlandığınız bazı doğru noktalar mı vardı?
- Kendi duygusal gerçekliğimizi ve aslında neden rahatsız olduğumuzu kavradıktan sonra aynı şeyi karşımızdaki kişi için de yapmaya çalışmalıyız. Neler hissettiğini anlamak, duygularını keşfetmek için çaba gösterin. Özgüvensiz biri olduğu için mi size saldırdı? Geçmişte yaptığınız bir şeye kızgın ve size karşı kin mi besliyor? Sizi kaybetme korkusuyla mı öyle konuştu yoksa “farkına varmanızı” istediği bazı gerçekler mi var?
- Üçüncü adım ise uzlaşmaya varmak. Duygularımıza kapılıp gitmek yerine onları kontrol etmeyi tercih etmeliyiz. Karşınızdaki kişiyi anlamaya çalışın, suçlamayın ve geçmişte yaptığınız kavgalardan bahsetmeyin. Ayrıca aranızdaki ilişkinin daha da kötüye gitmesine neden olacak sözler söylemekten veya o tür davranışlarda bulunmaktan da kaçınmalısınız.
Kendimizi sakinleştirmesini bilmeliyiz. Daha da ötesi, karşımızdaki kişiye empati kurabildiğimizi ve uzlaşmaya varmaya istekli olduğumuzu göstermeyi öğrenmeliyiz.
Bu, elbette kolay bir şey değil. Zaman istiyor. Ayrıca içsel temelini kurmak için de çok çabalamalıyız. Ancak bu şekilde davranabilirsek ilişkilerimizden çok daha fazla keyif alabileceğiz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.