Tanık Olan Hatırlar: Anıların Kalitesi
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Hafızanız size ihanet edebilir. Anılar, gerçekliğin güvenilir bir yeniden yaratılışı olmaktan çok uzaktır. Gerçekleşen bir olay hakkında bir hikaye anlattığınız zaman, onu her seferinde farklı bir şekilde anlatırsınız. Hatta, adli psikologlar olay tanıklarından anılarını bozmasınlar diye gördüklerini kimseye anlatmamalarını isterler. Zihnimizin çalışma şekli çok ilginçtir; tanık hafızasının çalışma şekli ise özellikle ilginçtir. Olmayan bir şeyi hatırlamak mümkün müdür?
Görgü tanıklığı, görgü tanıklarına ait ifadelerin uzmanlar tarafından kalitesinin saptanmaya çalışıldığı bilgi ve araştırma kümesidir. Hukuki ve adli dünyada oldukça geçerli olan bu alana çok sayıda yazar katkıda bulunmuştur.
Yeniden yapılandırıcı hipotez
Bir matematikçi ve psikolog olan Elizabeth Loftus, anıların manipüle edilebileceğini iddia ediyor. Ona göre, önerinin gücünü kullanarak yanlış anıları “lanse etmek” mümkün. Hatta, bir görgü tanığının hafızasının yeniden yapılandırıldığına inanıyor. Peki, neden?
Birisi bir olaya tanıklık ettiği zaman, iki tür bilgiyi muhafaza eder. Bir tarafta, bizzat olaya tanıklık ederek topladığı bilgiler vardır. Diğer tarafta ise olaydan sonra topladığı bilgiler. Bu iki tür bilgi bir araya gelir ve yeniden yapılandırma hipotezi ortaya çıkar. Tanık, olayın aslında görmediği ayrıntılarını hatırlar hale gelebilir. Bunun tam tersi de olabilir: gördüğü şeyleri unutabilir.
“Anılar neden yeniden yapılandırılır? Çünkü beyin bir vakumdan nefret eder.”
– Scott Fraser
Görgü tanıklarının doğruluğunu etkileyen birincil faktörler
Bir kişi bir suça tanık olduğunda, birkaç şeyi aklınızda tutmanız gerekir. Söz konusu ifade, bir anının doğruluğunun fazla ya da az olarak kabul görmesine bağlı olarak değişkenlik gösterir; örneğin, daha fazla ya da az değerli olmak gibi.
Şüpheli ifade
Normalde, bir kişi genellikle gördüklerinin %20’sini hafızasına kaydetmeyi başarır. Görgü tanıkları söz konusu olduğunda, bu yüzde çok daha da düşüktür. Bunun nedeni, görgü tanığının bu şeyin olmasını beklememesi ve olayların genellikle çok hızlı gerçekleşmesidir.
Bu anlarda “körlüğü değiştir” etkisi de devreye girer; bir kişinin çevresinde meydana gelen değişiklikleri göremeyiz. Çünkü değişikliklere dikkat etmeyiz. Olayla alakalı bir şeyler olsa da, ayrıntılara odaklanmayız. Bunun yerine, sadece büyük resmi görürüz (bir soygun vardı, bir hırsız, elinde silahı vardı, vb.). Görgü tanıklığında kesinlikle çok önemli olan hatalar yaparız.
Önceki beklentiler
Çok sayıda çalışma, hatırladığımız şeylerin tanıklık ettiklerimizle tamamen sınırlı kalmadığını gösteriyor. Ayrıca beklentilerimiz de burada devreye giriyor. Başka bir deyişle, olay öncesinde gerçekleşen başka deneyimlerden edindiğimiz bilgiler ve içerikler de duruma dahil oluyor. (Bransford ve Franks, 1971).
Bartlett, neler görmeyi beklediğimize dair bu iddiayı, yeniden yapılandırıcı hafıza teorisiyle açıklıyor. Araştırmasında, ünlü hikaye “Hayaletlerin Savaşı” okuyucularının, eseri kopyaladıkları zaman hikayenin orijinal versiyonunu değiştirdiğini göstermiştir. Bu bozulmalar, aşırı basitleştirme, ayrıntıların ihmal edilmesi ve orijinal detayları kendi ekledikleri detaylarla değiştirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Başta gelen sorular
Tanıklar, suça tanıklık ettikten sonra yaşananlar nedeniyle anılarının doğasını değiştirebilirler. Aslında, görgü tanığının cevap vermesi gereken sorular, hatırladığı şeyler üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte, işin iyi tarafı, farklılıkların genellikle bir ifadenin sonuçlarını önemli ölçüde etkilemeyen küçük ya da önemsiz ayrıntılar olmasıdır.
Bireysel farklılıklar
Tanık hafızasının analizinde, uzmanlar, çocukların ve yaşlıların anıları bozma ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna vardılar. Çocuklar daha az kesinler. Yaşlılar ise kendi gerçekleri tarafından daha çok ikna olmuşlar gibi. Başka bir deyişle, kendi yanlış anılarının doğruluğuna inanıyorlar.
Tanığın yaşı da bir önyargı oluşturabilir. Suçlu tarafı tanımlarken, tanık ile şüpheli arasındaki yaş farkı az ise insanlar daha doğru ifadeler veriyor.
Görgü tanığının kendine güveni
Genel olarak, şüpheliyi tarif ederken görgü tanığının yansıttığı kendine güven, ifadelerinin doğruluğuna dair başarılı bir öngörü yaratmaz. Ne kadar çok ayrıntı hatırlasalar da, gösterdikleri duygu ya da getirdikleri kanaatler genellikle gerçeği anlatmakla eşanlamlı değildir.
Durumsal faktörler
Genel olarak, ortalama aktivasyon seviyeleri, bir şeyleri doğru bir şekilde hatırlamak için en ideal seviyelerdir. Tanık kendini stres altında veya endişeli hissederse, bir şeyleri hatırlamada daha fazla sorun yaşayabilir.
Aynı şekilde, görgü tanıklığı, şiddet içeren olayların şiddetsiz olanlardan geride daha fazla izlenim bıraktığını doğrulamaktadır. Görgü tanıklarının silahlara odaklanma şekli özellikle çok ilginçtir. Tanıklar, bir saldırganın silahına o kadar çok odaklanır ki dikkat aralıkları azalır. Diğer ayrıntıları görmekte başarısız olurlar. Şiddet, görgü tanıklarının merkezi deneyim (silah) hakkında daha net anılara sahip olmalarını sağlar. Karşılığında, çevredeki detaylar hakkında belli belirsiz bir şeyler hatırlarlar.
Çevremizde olan her şeyi algılama yeteneğimize genellikle körü körüne inanırız. Bununla birlikte, sık sık çevremizde meydana gelen değişiklikleri fark edemiyoruz. Sonuç olarak, anılarımız oldukça hassaslar. Görgü tanıklığı da bu hassaslığa iyi bir örnektir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.