Logo image
Logo image

Sosyal Dramaturji: Etkileşim İçin Nasıl Maskeler Geliştiriyoruz?

3 dakika
Erving Goffman, girdiğimiz her sosyal etkileşimde, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendimize dair somut bir imaj yansıtmaya çalıştığımızı savundu. Başka bir deyişle, başkalarının bizi nasıl algıladığını manipüle etmeye çalışıyoruz.
Sosyal Dramaturji: Etkileşim İçin Nasıl Maskeler Geliştiriyoruz?
María Vélez

Yazan ve doğrulayan psikolog María Vélez

Tarafından yazılmıştır María Vélez
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Başkalarıyla olan etkileşimlerimizi bir oyunun içindeymişiz gibi analiz etmek mümkündür. Yani sosyal hayatımız bir dizi maskeli balodan ibaretmiş gibi. Sosyal dramaturji, insan davranışının incelenmesine ve günlük etkileşimlerimizi yöneten kurallara odaklanan mikro-sosyolojik bir yaklaşımdır.

Platon’un Sempozyum eserinde Sokrates, antik Yunan dramasının, komedisinin veya trajedisinin hangi türünün gerçek hayata daha çok benzediğini sorar. Sokrates bunun bir trajedi olduğunu savunur. Ancak hayatın bir sahne olduğunu söyleyen, simgesel etkileşimciliğin yaratıcısı Erving Goffman’dı. Goffman, girdiğimiz her sosyal etkileşimde, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendimize dair somut bir imaj yansıtmaya çalıştığımızı savundu. Başka bir deyişle, başkalarının bizi nasıl algıladığını manipüle etmeye çalışıyoruz.

Goffman için kişiliğimiz içsel bir fenomen değildir. Bunun yerine, hayatımız boyunca taktığımız tüm farklı “maskelerin” toplamıdır: bir sosyal dramaturji.

Sosyal dramaturji nedir?

Hem tiyatro oyuncuları hem de sosyal aktörler aynı amaca sahiptir: Etraflarındakilerle etkileşimlerinde uyumlu olmak. İyi bir izlenim bırakmak için dramatik (sosyal) becerilere ve gerekli kostüm ve aksesuarlara sahip olmalıyız.

Ancak, sahnedeki aktörler oyunlarının beklentileri ve sınırlamaları konusunda anlaşamıyorlarsa, tüm bunlar önemsizdir. Başka bir deyişle, onların “yorumu” örtük olarak belirli bir ortamda, yani sosyal çevrede nasıl hareket edileceğini gösterir.

Some figure

Sahne ve sahne arkası

Sosyal dramaturjide iki önemli unsur vardır: Sahne ve sahne arkası. Özellikle sahne, başkalarına kendi imajımızı yansıttığımız anlardan oluşur. Öte yandan sahne arkası, kendimize taktığımız başka bir maske de olabilen özel hayatımızdır.

Sosyal dramaturji, sahne ile sahne arkası arasında nasıl hareket edileceğini bilmekten oluşur. Ayrıca, bir ortamdan diğerine ustalıkla geçmek ve her zaman uygun bir kostüme sahip olmak, sosyal başarı için temel gereksinimlerdir. Bu nedenle, oyun sırasında nasıl davranacağını bilmeyen kişi, oyuncu kadrosu için bir tehlikedir ve atılabilir.

Rolümüzü oynarken, yorumlarımız ve şaşkınlık, onay, ironi veya iğrenme ifadelerimiz başkalarının bizim hakkımızdaki görüşlerini şekillendirir. Bunun farkında olduğumuz için söylediklerimizi kontrol eder, jestlerimizi düşünür ve tepkilerimizi izleriz. Her zaman rol yapıyoruz. Ayrıca rollerimizi, uyum sağlamaya çalışmak için kendimizi içinde bulduğumuz çevreye göre tanımlarız.

Durmadan rolümüze adapte oluyoruz. Tıpkı dizi oyuncuları gibi, ilk bölüme kişiliğimiz ve işimiz, eğitimimiz veya ilişki durumlarımız belirsiz olarak başlayabiliriz. İzleyicilerimizin tepkisini duyduktan sonra bu yönleri değiştirmeye ve tanımlamaya başlayabiliriz. Oradan, hayatımızı karakterimize uyum sağlamaya adarız. Ya da en azından gösterimizi iptal edip o maskeyi atmak zorunda kalana kadar yaparız bunu. Örneğin işimizi bırakabilir, eşimizden boşanabilir veya okuldan mezun olabiliriz.

İmaj ve gizleme

Goffman’a göre bu sosyal dramaturjide insanlar her etkileşimde bulunduklarında ideal bir imaj sunmaya çalışırlar. Bunun nedeni, bazı kısımlarımızı gizlemenin faydalı olduğuna inanmamızdır:

  • Rolümüzün prova sürecini saklarız: Derse saatlerce hazırlandıktan sonra, anlattığı konuyu en baştan beri anlamış gibi yapan bir öğretmen gibiyiz. Başka bir deyişle, başkalarına sadece provamızın nihai sonucunu göstermeyi tercih ederiz. Başkalarına, sonunda ezberleyene kadar tüm “çekimlerimizi” veya repliklerimizi kaç kez uyguladığımızı göstermeyiz. Bunların hepsi “perde arkası” şeylerdir.
  • Bulunduğumuz yere ulaşmak için yapmamız gerekmiş olan tüm kirli işleri saklarız: Karakterimiz övgü kazanmak için yaptığımız her şeyle uyumsuz olabilir. Örneğin, dürüstlüğünden ödün vererek siyasi bir kampanya kazanan bir politikacı hayal edin. Zirveye çıkmak için kıran kırana mücadele etmesi gerekiyordu.
  • Rolümüzü sürdürmemizi engelleyebilecek her şeyi saklarız: Bunu yapabilmek için eleştirileri kendimize saklarız. Ayrıca, hakaretlere, göstermeyi seçtiğimiz görüntüyü etkileyebilecek şekilde tepki vermekten kaçınırız.
Some figure

Ahlak tüccarları

Ervin Goffman’ın dediği gibi: “Oyuncu olarak bireyler, kendilerinin ve ürünlerinin yargılandığı birçok standarda göre yaşadıkları izlenimini sürdürmekle ilgileneceklerdir. Bu standartlar çok sayıda ve çok yaygın olduğu için, oyuncu olan bireyler ahlaki bir dünyada düşündüğümüzden daha fazla yaşarlar. Ancak, oyuncular olarak bireyler, bu standartları gerçekleştirmenin ahlaki sorunuyla değil, bu standartların gerçekleştirildiğine dair inandırıcı bir izlenim mühendisliğinin ahlak dışı sorunuyla ilgilenirler. O halde faaliyetimiz büyük ölçüde ahlaki meselelerle ilgilidir, ancak oyuncular olarak onlarla ilgili ahlaki bir kaygımız yoktur. Sanatçılar olarak bizler ahlak tüccarlarıyız.” Ervin Goffman’ın bu dedikleri doğru olabilir mi?

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.