Sorunları için Başkalarını Sorumlu Tutan İnsanlar
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
“Başıma gelen her şey için her zaman başkaları suçludur.” “Sorunlarım hep başkalarının hatalarından yüzünden oluyor. Bunların hiçbiri benim yüzümden değil. ”Bu sözler size tanıdık geliyor mu? Bunları okurken, kendiniz veya tanıdığınız biri aklınıza geliyor mu?
Kendi eylemleri için sorumluluk kabul etmeyen bir çok insan vardır. Gerçek şu ki, aslında hayatınızı yönlendiren, seçimler yapan ve hareket eden kişi olduğunuzu kabul edemediğinizde, inisiyatif almak ve hayatınıza bir yön vermek zor olacaktır. Bu senaryolarda, başınıza gelen olaylar için her zaman suçlanacak başka birileri vardır. Ve tabi ki de bu siz olamazsınız!
Bu suçlanacak insanlar kümesinde, sevgili, anne ya da yeni tanıştığınız biri olabilir. Kümeyi ne kadar büyük tutmak istersek o kadar büyük olur. En büyük körlük, bizim için çok değerli olan ve neyse ki bir başkasının ya da kaderin değil, bizim oynadığımız bölümü kabul edememektir. Sorunları için daima “suçlayacak” başka biri olduğunu söyleyen biri, mutlak inkar ve inatçı bir tavır içerisinde yaşamaya çalışır.
Sorumluluğu dışarı yansıtıp kabullenmekten kaçınıyorlar
Bazı insanlar, kendi kendilerini kandıraraktan, gerçeği bükme konusunda ustalaşmış sanatçılar gibidir. Yani başlarına her ne gelirse gelsin, bundan onlar sorumlu değildir. Kendilerini kandırmak ile ilgili bir sorunları olmaz. Bunun nedeni, kısmen de olsa, bilinçsiz bir şekilde buna alışmış olduklarıdır. Fakat kendini kandırma, gerçeğimi bulanıklaştıran büyük bir sınırlamadır. Bu tür bir hayat daha kaotik ve daha düşmanca olur.
Sorumluluğumuzu diğer herkesin omuzlarına yüklediğimizde, dürtüsel hareket ettiğimizde, karşımızdaki insan istediğimiz gibi davranmadığı için sinirlendiğimizde, yönümüzü kaybediyor. Ama bu bizim kavgamız değil ki! Diğer kişi istediği gibi hareket edebilir. Buna göre hareket etmek zorunda olan yine bizleriz.
Bu insanlar, zamanlarının çoğunu şikayet ederek geçirirler. Hiçbir şey yeterli değildir. En önemsiz şeyden bile şikayet edebilirler. Ve onlar öfkelerini dindirmenin bir yolunu hiç bir zaman bulamıyorlar. Kendi küçük krallıklarında yaşayan tiranlara dönüşürler. En kötüsü de, onları ve etrafındaki herkesi incitmeye devam ederler.
Diğer insanlar her zaman ihtiyaçlarımı karşılayamaz
Bu, kendini bilmemekle ve kendinizi düşünmemek ile çok ilgilidir. Kendinizi tanımak ve şu anda kim olduğunuzu kabul etmek, kendinizi değiştirmek için atabileceğiniz ilk adımdır. İhtiyaçlarınızın ve dürtülerinizin ne olduğunu bilmiyorsanız, eylemlerinizin nereden geldiği konusunda bir çözüm bulmanız zor olacaktır.
Birisi bize dikkat etmiyorsa, dikkatini çekmek için çocuk gibi bir tantana çıkarırız. Bu tür savaşta adil olmayan bir oyun neredeyse hiç yok gibidir. Ama diğer kişi, ihtiyacımız olan şeyi bize vermezse, öfkeleniriz. Onlara bağırır, çağırır ve hayal kırıklığımız için onları suçlarız. Başımıza gelen olaydan ötürü onları sorumlu kılar, böylece kendimizi hayal kırıklığından kurtarmaya çalışırız.
Eğer herhangi biri bize istediğimizi vermez ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için elinden geleni yapmaz ise, öfkemizle baş başa kalırız. Diğer yandan, bazen etrafımızdaki insanlar, her şeyi o kadar hızlı düzeltir ki, bizler yardım istediğimizin farkına dahi varmadan, işler istediğimiz yola girer.
Ama, karşımızdaki insanın bize her daim cevap vereceği inancımızın boşa çıktığını görünce, minnet duyacağımız herhangi bir şeyimiz olmadığının ne kadar tuhaf bir durum olduğunun farkında varırız.
Attığınız okları toplayarak büyüyün
Karşımızdaki kişiyi, bizden ayrı görmüyoruz. Onları, zor ihtiyaçlarımızı karşılaması gereken bir köle olarak görüyoruz. Bir emir veriyoruz ve bu emrin yerine getirilmesini bekliyoruz. Ve eğer onlar, bize itaat etmezlerse, bu durumun sorumlusu olarak onları suçluyoruz. Bunlar bizim aklımızdan geçen, söylenmemiş düşüncelerimizdir.
“Ben işimi yapıyorum, sen de işini yapıyorsun. Bu dünyada beklentilerine uymak için yaşamıyorum ve sen de benim benim beklentilerimi karşılamak için yaşamıyorsun. Sen öylesin, ben de öyleyim, ve eğer şans eseri birbirimizi bulursak, bu çok güzel bir şeydir. Olmazsa da, yapacak bir şey yoktur.”
– Fritz Perls
Başkalarına attığımız tüm okları geri çektiğimiz an, durumu anlarız ve bakış açımızı değiştiririz. Bu sayede dış dünyayla ve düşünce yapımız ile ilgili olan tüm merkezi iletişim kanallarımızı da değiştirmiş oluruz. Bırakılması zor olan uzun süreli bir alışkanlıktan bahsediyor olsak da, yardım isteyerek, bunu değiştirmek mümkündür.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.