Sorun Üstlenici İnsanlar
Bazı insanlar diğerlerinin sorunlarını kendilerine çeken, yani sorun üstlenici bir karaktere sahiptirler. Bu insanlar “sıcak patatesle” oynarken ellerini yakan ve sonuçta bunları kendi sorunu haline getiren kişilerdir. Farkında olmasalar da böyle insanlar doğal birer arabulucudurlar.
Uzlaşı ararlar, ihtiyacı olanlara kulak verirler, onlara destek olur ve cesaret verirler. Bu insanlar tıpkı bir toplumun cankurtaranları gibidirler. Bu noktada asıl sorun insanların yanında olup onlara yardım ellerini uzatmak istemeleri değil, onların problemlerini üzerlerine alıp yüklenmeleri ve sonuçta aşırı derecede stresli bir durumun içine girmeleridir.
Başkalarının Sorunlarını Üstlenenler ve Bunların Zıtları
İnsanın yer aldığı her türlü sistemde her birimiz özel fonksiyonlar yerine getiririz. Ayrıca bu sistemlerin içinde her zaman tamamlayıcı parçalar da bulunur.
Daha önce de vurguladığımız gibi başkalarının sorunlarını kendi üstüne alan kişiler her zaman için bu sorunları dinlemeye isteklidirler. Bu insanlar çevreye her daim hizmet veren açık birer kanal gibidirler.
Bu kişiliğe sahip insanların tam tersi karaktere sahip olanlar ise kendi problemlerinin sorumluluğunu üstlenmek istemeyen ve bunları başkasının çözmesini bekleyen kişilerdir. Böyle davranmalarının nedeni sorunlar karşısında hemen bir çözüm üretme kapasitelerinin olmaması, pragmatik bir yapıya sahip olmaları, sürekli olarak sorunun etrafında dolanmaları, kararsız kalmaları ya da gerekli kabiliyeti taşımamaları olabilir.
Bu tür durumlarla karşı karşıya kalan sorun üstleniciler, ringe atlar, yeteneklerini sergiler, diğer insanların sorunlarını alır ve sanki kendi problemleriymiş gibi üstlenirler. Bu davranış biçimiyle, aslında farkında olmadan bir tavsiye ya da yardım arayan sorunun gerçek sahiplerinin bu sorunlardan kopmalarına neden olurlar.
Yani bu insanlar diğerlerinin problemlerinin (onlar böyle bir talepte bulunmasalar da) sorumluluğunu alırlar ve bu nedenle de problemin gerçek sahibinin sorumluluk duygusundan ve bunun sonuçlarından uzaklaşmasına yol açarlar.
Sorun Üstlenici İnsanlar
Bu insanların en temel özellikleri çevrelerindeki bilgileri ve duyguları çok da farkında olmadan emmeleridir. Bu yüzden diğer insanlar üzerinde çok büyük bir çekici güce sahiptirler. Çevrelerine karşı son derece duygusal ve gelişen olaylara karşı aşırı derecede hassastırlar. Bu insanların bir çoğu önce çevrelerindeki insanları düşündükleri için kendilerini genelde daha geri planda ve değersiz görme eğilimi taşırlar.
Diğer insanlara ne olursa olsun hep tetiktedirler. Çevrelerini sürekli olarak gözlemler ve hemen reaksiyon gösterirler. Yaptıkları şeyler için farkında olmadan bir sevgi ve takdir beklerler. Bu tür insanlar aşırı sorumlu olarak nitelendirilebilir. Çünkü kendilerine ait olmayan konuların da sorumluluğunu üstlenmekten geri durmazlar.
Öte yandan sorun üstlenici insanlar aynı zamanda oldukça yaratıcıdırlar. Çözüm üretmede becerikli, empati yetenekleri yüksek ve sezgileri kuvvetlidir. Bu özellikleri nedeniyle insanlar nerede ve ne zaman ihtiyaç duysalar mutlaka orada olurlar. Ancak daha önce de altını çizdiğimiz gibi asıl problem başkalarının sorunlarını kendi sorunları gibi algılamaları ve bunların getirdiği sorumlulukları üstlenmelerinden kaynaklanmaktadır.
İnsanlara yardım konusunda istekli olmaları ve etkileyici empati yetenekleri bu insanları birer arabulucu ve duygusal yatıştırıcı haline getirir. Çatışmaları çözme konusunda oldukça beceriklidirler. Elbette bu özelliklere sahip olmaları, profesyonel ve stratejik bir uzlaştırıcı oldukları anlamına gelmez.
Süngerler, Aşırı Hassas Kişiler (HPS) ve Gereğinden Fazla Empati
Bir noktaya kadar bu kişisel özelliklerle “sünger kişiliğe sahip insanlar” kategorisine girerler. Aşırı derecede hassas oldukları için çevrelerinde algıladıkları her şeyi işlemden geçirme gibi doğal bir yeteneğe sahiptirler. Sanki duyuları sürekli olarak tetikte ve son derece keskindir.
Aşırı Hassas Kişilik (Highly Sensitive Person) kavramı tam olarak yirmi yıl önce terapist Elain Aron tarafından ortaya atılmıştır. Bu grupta yer alan insanlar çevrelerinden gelen uyarıcılara karşı algısal ve bilişsel anlamda aşırı derecede hassastırlar. Bu insanlar, içinde bulundukları durum ya da etkileşim halinde oldukları insanlarla ilgili hiçbir detayı kaçırmazlar.
Günlük yaşantımızda karşımıza çıkan olaylara karşı son derce düşünceli yaklaşımları vardır. Sezgileri son derece kuvvetli olduğu için tıpkı bir psikolog gibi diğer insanlara soru sorma eğilimindedirler. Pek çok insanında gözünden kaçan detayları ve ince nüansları fark ederler. Tipik sünger karakteri olarak tanımlanabilecek bu insanların bir diğer özellikleri daha vardır. Eğer ortada bir problem varsa, sorun üstlenici bu insanlar hemen bu problemi üzerlerine alarak çözmeye çalışırlar.
Bazı insanlar sorunlarını anlatma ve yaşadıkları problemleri birilerine aktararak içlerinde biriktirdikleri sıkıntıları paylaşma ve rahatlama ihtiyacı hissederler. İşte bu tür insanların yanında her zaman sünger kişiliğe sahip insanlar bulunur. Dinleme, çözüm üretme (ve bu sorunları kendi omuzlarına alma) yetenekleri ile ihtiyacı olan kişilerin hemen yanında ve hazırdırlar.
Örneğin, eğer bir sorun üstlenici 40 derece sıcak bir günde gölgede son derece rahat bir biçimde dinlenirken birisi gelip şehir merkezindeki işleri için ona eşlik etmesini istese, uğraştığı her şeyi ve konforlu ortamını hemen orada bırakıp mutlaka o kişiyle birlikte gider. İşte bu yüzden her zaman insanlar açısından çözümün bir parçası olarak görülürler. “Hayır” kelimesi onların sözlüklerinde yer almaz.
“Sorunları üstlenen insanlar seçim yapmazlar, herhangi bir şekilde önceliklendirme arayışında değillerdir. Destek olmakla zamanında yardıma hazır bulunmak ya da dikkatsiz ve bencil insanlarla “kötü” insanlar arasındaki sınırlar konusunda net değillerdir.”
Genel olarak değerlendirildiğinde, sünger kişiliğe sahip insanlar toplum içinde bir tür sigorta görevi görürler. Çoğu kez günah keçisi durumuna düşerler ve tüm sistemin stresini üzerlerine alırlar.
Çocuklarda ise sünger kişiliğe sahip olanların yukarıda sıraladığımız tüm özelliklere ek olarak sorunları üstlenme ve sorumluluk alma davranışları semptomatik olabilir. Yani ailenin işleyişindeki bozukluklara yönelik şikayetleri çeşitli semptomlar üzerinden ortaya çıkar.
Sorun Üstleniciler ve Empati: Bir Kısır Döngü
Eğer empati kelimesiyle bir kişinin kendini başka birinin yerine koyma yeteneğini kastediyorsak, sorun üstlenici kişilerde bu özellikten bol miktarda bulunduğunu söyleyebiliriz. Tamamen içlerinden geldiği için kendilerine ihtiyaçları bulunduğunu inandıkları insanların sorunlarını çözme isteği hissederler. Bu davranış biçimi böyle insanların kişiliklerinde sistematik bir hale gelmiştir. Bu nedenle de karşılarında kimin olduğu önemli değildir. Bunun sonucunda çok sık bir biçimde manipülatörlerin hedefi olurlar ya da insanlar doğrudan onları sevse de dolaylı olarak zarar verebilirler.
Bundan dolayı sünger kişiliğe sahip bir insan farklı durumlarla fazlaca meşgul olabilir ve kendini üçgenlerin, ittifakların, koalisyonların, entrikaların ve dedikodunun ortasında bulabilir. Bu tür ortamlarda kişinin mahremiyeti ile ilgili hiçbir sınır ya da ölçü kalmaz.
Empati yeteneği son derece gelişmiş olan sünger insanlar sorunları çözmek için bilinçli bir şekilde çaba sarf ederler. Arabulucu görevi üstlenir, problem yaşayan kişilerle konuşur, sorun aslında onları ilgilendirmese bile sinirlenebilir ve endişeye kapılırlar. Yani nasıl bulaştıklarının farkında olmasalar da içinden çıkılması çok zor durumların ortasında kalırlar.
Temel anlamda empati yeteneği olumlu bir özelliktir. Çünkü bu özellik diğer insanlara daha yakın olmamızı sağlar. Ancak kontrol altında tutulmazsa kırılganlık ve hassasiyete yol açar.
Sorun Üstlenici Bir Kişiliğe Sahip Olmanın Getirdiği Olumsuz Sonuçlar
İnsanın çevresindekilere sürekli ve her zaman yardım etmek için hazır olması bazı olumsuz sonuçları da beraberinde getirir.
Örnek olarak, bu insanlar daima aşırı uyarılmış bir şekilde yaşarlar. Bu yüzden de sürekli streslidirler, kendilerinin olmayan sorumlulukları alırlar ve kaygıya neden olan aşırı bir dikkat durumundadırlar. Yani bilişsel olarak normalden çok daha aktif bir zihni taşımanın ağırlığını sürekli olarak hissederler. Aşırı stres yaşayan bu insanlar kendi çevrelerinin bir uydusu haline dönüşürler.
Kendilerini uydu haline getirerek başkalarına öncelik verirler. Bu durumda ise kendilerini elbette ikinci plana atarlar. Özgüvenleri diğer insanların onları takdir etmesine dayanır. Bunlara ek olarak, doğal bir biçimde fırtınaların göbeğinde yaşayan bu insanlar sürekli olarak tartışmaların ortasında kalırlar. Çünkü gerilim hatlarındaki voltajı üzerlerine çeker, herhangi bir sınır koymaz ve aynı zamanda çözüme ulaşma adına bir zorunluluk hissi içine girerler.
Bir toplum için gönüllü bir arabulucu son derece iyidir ancak bu durum sorun üstleniciler açısından pek de iç açıcı değildir. Çünkü toplumun gerçek birer günah keçileri olan bu insanlara çevrelerindeki insanlar sıkça zarar verirler.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Aron, Elaine (2006) El don de la alta sensibilidad. Madrid: Obelisco
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.