Senin Okşamaların Ruhumun Enerjisini Yeniliyor
Sevdiğimiz birinin sizi okşaması, ruhumuzun enerji deposunu yeniler. Vücudumuz için hoş duygular yaratan, korkularımızı söndüren, gizli belirsizliklerin girintilerinden geçen, engelleri alıp götüren ve bizi bir araya getiren bir okyanusun sıcak uğultusu gibidir. Gerçek şudur ki iyileştirici gücü olan okşayışlar, derimizi okşayıp ruhumuza ulaşan bilge eller vardır.
Okşama sanatını icra edebilmek için, her şeyden önemlisi, duygu dünyasında ustalaşmış sanatçılar olmamız gerekir. Çünkü, ister inanalım ister inanmayalım, hislerin ve zevklerin müziğinin kökeni beyindedir. Bize ilgi gösterecek doğru insanın kim olduğunu bize söyleyen beyindir ve ne tür bir ilginin ve okşamanın bizi daha fazla mutlu ettiğini de beyin belirler.
Nasıl bir ağaç kökleri olmadan yapamazsa biz de sevdiklerimizin okşaması, sarılması ve bize bakışları olmadan yapamayız. Onlar olmadan yavaş yavaş sararıp solarız. DNA’mız tür olarak varlığımızı sürdürmemiz için fiziksel iletişime ihtiyaç duyacak şekilde kodlanmıştır, bu ilginç bilgiyi unutmamalıyız. Örneğin, yeni doğmuş bir bebeğe kimse sarılmazsa, kucaklamazsa o bebek sağlıklı bir şekilde büyüyemez. Biz de, yetişkinlik çağına geldiğimizde sevdiklerimizle aramızdaki bağı güçlendirmek için bu sevgi dolu jestlere ihtiyaç duyarız.
Okşama, sadece fiziksel zevkimiz açısından önemli değildir. Aynı zamanda onaylama ve aidiyet işareti olan bir eylemdir, beynimize güvende olduğumuz sinyalini vermek için hislerimizle kurduğumuz bir bağdır. Kesinlikle kendimizi ifade etme biçimlerimizden biridir.
Beyninizin ihtiyacı olan günlük okşama
Psychology Today dergisinde yayınlanan çok ilginç bir makalede, aşk farklı bir şekilde tarif ediliyor: başka bir insanla zenginleştirici ve güven verici bir iletişim kurma arayışı. Böylece, insanlar kendilerini beslemek için duygusal olarak birleşiyor, korkularını yatıştırıyor ve birbirini koruyor.
Doğuştan itibaren herkes, sevginin işaretlerinin açıkça ifade edildiği güven verici ve istikrarlı ilişkiler inşa etme ihtiyacı duyar. İşte bu noktada okşamak, deriye ve hislere işleyerek, kelimelerin ötesine geçme kapasitesi olan çok güçlü bir dil olarak görülür. Böylece, bağ güçlenir ve beyin bizim için iyi bir miktar endorfin salgılar.
Peki, okşanma eksikliği ya da sevdiklerimizle fiziksel iletişimimizin olmaması durumunda sinirsel açıdan neler olur? Şu iki net fikirle özetleyebiliriz:
- Duygusal açıdan dışavurumcu bir tavır gösterilmediğinde, bir partner sevgi göstergesi olan hareketler, okşanma ya da sarılmayla karşılaşmadığında, bir “bağlantı kopukluğu” oluşur ve beyin bir tür panik yaşamaya başlar.
- Bu tür bir bağlantı eksikliğinin fiziksel iletişime ve kelimelere yansıması yalnızlık duygusu yaratır ve sonuçta beynin ilk etapta tehdit olarak algıladığı karmaşık bir stres durumu oluşur. İnsani dokunuşların yokluğu sevgi eksikliği olarak algılanır. Bu beyinde strese sebep olan, ruhsal açıdan oldukça derin olan bir boşluktur.
Okşama sanatı
Beyin, insan dokunuşlarından gelen hazzı ileten bir gözcüdür ve günlük bir besin olarak onun için yanıp tutuşur. Sadece “dokunmak” yeterli değildir, nasıl baştan çıkaracağı ve bağı güçlendireceğini bilmek gereklidir. Çünkü bizi mutlu eden, bize zevk veren ve güvende hissettiren fiziksel iletişim, duygu dünyasında ustalaşmış bir sanatçı olan ve bizim için çok değerli olan belirli bir kişi ile aramızda gerçekleşmelidir.
Bazen, teni okşadığımızda aynı zamanda diğer kişiyle ilgili arzularımızı uyandıran şeyleri de okşamaya çalışırız. Deri, beş milyon sinir ucuyla bezenmiş bir mayın tarlası gibidir. Bu büyüleyici bir gerçektir çünkü keşfetmek, katılmak ve etkinleştirmek istediğimiz yepyeni bir harita ortaya çıkarır. En fazla zevk verme kapasitesi olan, ruhumuzu yeniden canlandıran bu mekanizmaların neler olduğunu keşfetmekten mutluluk duyacağınızdan eminiz.
Duygularımızla bağlantı kuran büyüleyici ten haritamız
Beyin insan dokunuşuna hayret verici bir şekilde karşılık verir. Bu o kadar saf, içgüdüsel ve neredeyse büyülü bir şeydir ki, çocukluktan itibaren biri ağladığında onun sarılarak yatıştırılabileceğini anlamamızı sağlar. Okşamayla endişeler yatıştırılır, biri omzumuzu ya da sırtımızı okşadığında bu bize cesaret verir, kendimizi o kişiye yakın hissederiz.
The Journal of Neuroscience‘ta yayınlanan bir makaleye göre, okşama, beynimiz için müzik gibidir, kimden ve ne zaman geldiğine bağlı olarak birkaç duyguyu tetikleyecektir.
Sevgililer için en fazla zevk veren okşamalar, saniyede 1.3 ve 10 santimetrede gerçekleştirilenlerdir. Bu, sözde “mekanik alıcıları” aktif hale getiren incelikli, mükemmel bir seviyedir, beyne şu ses getiren mesajı iletir: zevk mesajı.
Beyin dokunma aracılığıyla insanlarla “bağlantı” kurmamızı sağlar. Okşama, aynı zamanda korku, arzu ve üzüntüleri algılayan duygusal bir algılayıcıdır. Bunun nedeni, duygusal evrene açılan kapı olan, beynin derinlerinde yer alan insula isimli bir bölümdür. Sonuçta, üstünde eğitim almamıza gerek olmayan bu “bilim”e her gün pratik olarak başvurmamızın önemini hatırlatan büyüleyici bir konu. Okşama sanatında ustalaşmak her zaman elimizin altında olan bir şey.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.