Oruç: Manevi Bir Pratik
Oruç tutmak, neredeyse her kültürde çok eski zamanlardan beri bilinen bir pratiktir. İlk başta dini nedenlerle yapılmaktaydı. İnsanlar yılın belli zamanlarında Allah’a hürmetlerini göstermek ya da dua etmek amacıyla oruç tutardı. Günümüzde ise bu anlayış, Hristiyanlıktaki Paskalya Orucu ve Müslümanlıktaki Ramazan Orucu ile korunmaktadır.
Gerçek şu ki zaman içinde oruç tutmanın hem vücut hem de zihin için çok büyük faydaları olduğu ortaya konmuştur. Bedeni detoks etmeye yarayan ve farklı hastalıkların iyileşmesine yardımcı olan bir uygulama olarak görülmektedir. Aynı şekilde oruç tutmanın zihin ve ruhumuz için de faydaları vardır. Çünkü irade ve dayanıklılığımızı sınar.
“Yemeyi içmeyi bırakmak, bir zevkten fazlasıdır. Ruh için bir şereftir.”
– Leo Tolstoy –
Oruç tutmak, gönüllü bir tasarruftur. Bu sebeple zihni güçlendirir ve konsantrasyonu artırır. Bir şekilde zihni özgürleştirerek bilgi ve kendini tanımaya odaklanmasını sağlar. Her halükarda beden ya da zihne zarar verme noktasına getirilmemesi gereken bir sınavdır.
Oruç tutmak ve feragat etme gücü
Toplum, tüketime çok önem veriyor ve vazgeçmek günümüzde giderek güçleşiyor. Bazı felsefeler kişinin ne kadar çok şeye sahip olursa, o kadar tutsak olacağında ısrarcı. Çünkü aklı ve kalbi sahip olduğu bu eşyalarla uğraşmak zorunda kalıyor ve bunları kendi yararına kullanacağına o şeylerin kölesi haline geliyor.
Denir ki ”daha fazlasına sahip olan değil daha azına ihtiyacı olan kişi zengindir.” Bu çok doğru bir söz. Özellikle de ihtiyaçlarımız bizi eksiklik ve savunmasızlık durumuna soktuğunda. Ayrıca ihtiyaç duyduğumuz şeylerin pek çoğunun piyasa ve toplum tarafından bize empoze edildiği ve gerçek bir ihtiyaç olmadığı açıktır. Ne var ki bunu sık sık unuturuz ve bu yüzden çoğumuz ”kronik olarak muhtaç” durumdayız.
Oruç tutmak bize vazgeçme gücümüzü hatırlatır. Yemek gibi temel bir şeyden bile vazgeçebildiğimizi hatırlatır. Kendimizi gönüllü olarak yemekten mahrum bırakarak yeni bir bakış açısı ediniriz. Kendimize bakmamızı, bedenimizin yolladığı sinyalleri daha açık bir şekilde algılamamızı ve duygularımızı tanımamızı sağlar. Oruç tutan insanlar, algı ve duyarlılığın bu dönemde arttığını ifade etmektedir.
Doğru yapıldığında bu tür pratiklerin sonucu duygusal dünyamız için çok faydalıdır. Kendimizi daha iyi kontrol edebiliriz ve bu durum, kendimize güven ve saygımızı artırır. Bir iyilik hissi ve hüsrana karşı hoşgörü oluşur. Oruç tutan insanlar genelde kendini kontrol edebilir ve öz farkındalığa sahiptir.
Oruç ve sağlık
Oruç tutmanın faydalarını derinlemesine araştıran bilim adamlarından biri Birleşik Krallık nöroloji laboratuvarı başkanı Mark Mattson’dır. Çalışmaları sayesinde oruç tutmanın sağlıklı bir pratik olduğu ve beyni desteklediği ortaya konmuştur.
Mattson’a göre düzenli olarak oruç tutmak, yaşam beklentisini uzatmakta ve Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklarda görülen nöron dejenerasyonunu azaltmaktadır. Ayrıca tüm organlardaki oksidatif süreçleri de azaltır ve yaşlanmakla ilgili kronik hastalıkların başlangıcını geciktirmektedir.
Hepsi bu değil. Oruç tutmak ayrıca bilişsel becerileri artırarak nöronların bağlantılar kurma ve sağlama becerisini arıtır. Bu durum öğrenme becerisinde artış ve hafızanın gelişimi olarak kendini gösterir. Mattson, oruç tutmanın fiziksel ve zihinsel egzersizlere benzer faydalar sağladığını ve haftada bir ya da iki kez uygulamanın önerildiğini söylemektedir.
Ayrıca ABD, Utah’daki Intermountain Medical Center bünyesindeki Kalp Enstitüsü, oruç tutmanın kap hastalığı riskini azaltarak kolesterol seviyesinde pozitif değişimler sağladığını ortaya koymuştur. Böylece orucun fiziksel ve duygusal faydaları olduğu ortaya konmuş oluyor. Ne var ki bilhassa bir hastalığınız varsa doktorunuza danışmadan oruç tutmamanız gerekir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.