Logo image
Logo image

Işığın Gücü ve Biyolojik Saatimiz

4 dakika
Işığın Gücü ve Biyolojik Saatimiz
Sara Clemente

Yazan ve doğrulayan Psikolog ve gazeteci Sara Clemente

Tarafından yazılmıştır Sara Clemente
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Işık her zaman olumlu duygular ile ilişkilendirilmiştir. Yaz aylarında, günlerin daha uzun olduğu ve daha fazla ışık gördüğümüz zamanlarda, daha sevinçli olduğumuz görülür. Deniz kenarındaki o harika güneşli günlerde, dağlarda piknik yaparak ya da küçük bir terasta güneşin tadını çıkararak geçireceğiniz dakikaların verdiği haz unutulmazdır. O yüzden, güneş ışığının gücü hafife alınmamalıdır.

İlkbahar ve yaz aylarındaki güneş ışığı, büyümenin, girişimciliğin ve tecrübe kazanmanın motivasyonunu sağlar. Bu kavramlar, yağmurlu ve daha kısa gün ışığını gördüğümüz, sonbahar ve kış mevsimlerine karşı bir zıtlık oluşturur ve bu da bizi sıcak evlerimize geri dönmeye teşvik eder.

Doğanın bir parçası olan bedenimiz, etrafındaki değişimleri algılar ve hormonların salgılanması gibi fizyolojik mekanizmalar sayesinde, kendimizi içinde bulduğumuz döngüye veya mevsime bağlı olarak ya daha az ya da daha çok enerjik hissetmemizi sağlar.

Aynı şekilde, ruh halimiz ve enerjimiz mevsimlerle dalgalandıkça, gece ve gündüz gibi daha kısa döngülerle de değişime uğrar.

Işık ve doğal döngülerin gücü

Hipotalamus, beynin en derin bölümünde yer alan küçük bir bölgedir, bir diğer adı da sürüngen beyindir. Vücut ısısı, yiyecek ve sıvı alımı ya da libido gibi yaşamın temel süreçlerini düzenlemesinin yanı sıra, duyguları da derleyen önemli bir yapıdır. Beynin bu kısmının salgıladığı hormonlara bağlı olarak açlık veya tokluk hissederiz.

Some figure

Beyinle ilgisi olan her şeyde olduğu gibi, hipotalamus da çok karmaşık bir yapıdır. Ancak, kesin olarak bildiğimiz bir şey, hipotalamusun işlevini kararlı bir şekilde etkileyen faktörlerden birinin, dış dünyadan aldığı ışık olduğudur.

Beyin, doğanın eli ile gelişmiştir. Gün boyunca meydana gelen en “doğal” şey, beynin, bol güneş ışığı aldığı zamanlarda, aktif olması gerektiğini anlamasıdır. Tersine, gece karanlık ile çevrelendiğimiz zaman, beyin, dinlenme ve yenilenme zamanı olduğunu fark eder. Ancak bu günlerde, bu dönemler artık sabit değil. Yapay ışıkla, sabahın ilk saatlerine kadar uyanık kalabiliriz.

Doğal döngülerin bu değişimi biyolojik saatimizi bozar ve sağlığımızı etkiler.

Doğal döngülere uyum sağlamamak sağlığı etkiler

Vücudumuz ve biyolojik saatimiz, ışık döngüsüne uyum gösterecek şekilde tasarlanmıştır. Gün boyunca, optimum enerji seviyelerini korumak için güneş ışığından olabildiğince faydalanmamız gerekir. Yapay ışık güneş ışığının yerini tutamaz. Bu nedenle, çoğu durumda yorgunluk üstümüze aşırı yük bindirir ve en ufak işleri yapmak için bile bir kahveye ihtiyacımız olduğunu hissederiz.

Güneş giren eve, doktor girmez.

– Atasözü

Doğrudan güneş ışığı eksikliği yaşamak, uzun vadede depresyona yakalanma riskini artırır. Bu yüzden kışın, günlerin daha kısa olduğu ve zaten karanlığın daha erken geldiği zamanlarda insanların depresyona girmeleri çok daha yaygındır. Buna ek olarak, güneş, kemiklerdeki kalsiyum için gerekli olan en önemli D vitamini kaynağıdır. Işığın gücü bedenimize birçok yönden dokunabilir.

Some figure

Nasıl uyandığımız önemli

Bedenimiz üzerinde, ışığın gücünün en şaşırtıcı örneklerinden biri de, nasıl uyandığımız ile ilgilidir. Genelde, alarmı sabah belirli bir saate ayarlarız ve alarmın sesi, tatlı uykumuza çok hızlı bir şekilde müdahale eder. Gecenin karanlığından gün ışığına saniyeler içinde geçerken, odadaki ışığı açıyoruz.

Doğada, güneşin doğması aşamalı olarak gerçekleşen bir olaydır ve beynimiz bu şekilde uyanmaya programlanmıştır. Doğal ışığın kademeli olarak artmasıyla, beyin uyanır ve yavaş yavaş hayal dünyasını terk eder. Vücudumuza bu şekilde saygı duymamak, yorganın  altından çıkmak istemememizin sebebidir. Sabah işe koyulmak gerçekten çok zor!

Yataktan kalktığımız zamanki uyku sersemliğimiz bir yana, bu şekilde uyanmak, bu yorgunluğun gün boyu bizimle birlikte olmasına neden olur. İyi bir dinlenme ve yenilenme için gerekli olan doğal uyku süreçleri doğru şekilde çalışmadığı için, bu durum bizlerde büyük bir strese neden olur.

Biyolojik saatinizi düzenleyin

Biyolojik saatimizi düzenlemek için yapabileceğimiz bazı şeyler var:

  • Vücudunuzu dinleyerek programlarınızı mümkün olduğunca doğal döngülere göre ayarlamaya çalışın. Bazı insanlar sabahları ve öğleden sonraları diğerlerinde daha aktif olurken, sabahın erken saatlerine kadar çalışmak, genellikle herkes için iyi bir şey değildir.
Some figure
  • Gün boyunca güneşin doğal ışığında mümkün olduğunca fazla zaman geçirmeye çalışın. Bu yoğun modern yaşamlarımızda çok karmaşık olsa da, günde en az yarım saat boyunca doğrudan güneş ışığından yararlanmaya çalışın. Her ne olursa olsun, ışığın gücü esastır.
  • Uyumadan önce, etrafınızdaki ortamı olabildiğince karanlık yapmaya çalışın. Mümkün olduğu kadar az ışık açın ve lütfen bilgisayar veya mobil ekranlardan olabildiğince kaçınmaya çalışın.
  • Aniden uyanmamayı deneyin. Bizim günlük programlarımıza uymadığı için, şafağın doğal ışığıyla uyanmak neredeyse imkansız olduğundan, buna iyi bir çözüm, “kademeli bir şafak” saati olabilir. Bu baş ucu saati, uyanmamız gereken zamana kadar uyuduğumuz odayı kademeli olarak aydınlatan ve güneşin doğuşunu taklit eden bir alarm saatidir.

Stresli veya gergin hissediyor ama nedenini bilmiyorsanız, uyandığınız andan itibaren enerjinizden yoksun ya da yorgun olduğunuzu hissediyorsanız, zaman rutinlerinizi gözden geçirin ve doğaya ve gündüz döngülerine elinizden geldiğince uyum sağlamaya çalışın. Farkı siz de göreceksiniz.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.