Düz Duygulanım Veya Duygusal Körelmişlik
Yazan ve doğrulayan psikolog Gema Sánchez Cuevas
Duygularınızı ifade edememek hatta hiçbir şey hissedememek nasıl bir şey olurdu? Düz duygulanım dediğimiz şey budur. Bir an için aile üyelerinizden birinin piyangoyu kazandığını söylediğini ve onun için mutlu hissedemediğinizi düşünün. Mutlu hissetmek yerine duygusuzsunuz. Gülümsemiyor veya onu tebrik etmiyorsunuz ve yüz ifadeniz değişmiyor. Bilişsel olarak onun adına mutlusunuz ancak hisleriniz bu düşüncenizi yansıtmıyor.
Başka bir örnek verelim. Diyelim ki birisi nedensiz yere işten kovuldu. Düz duygulanımı olan biri kızgın veya üzgün hissetmez. Herhangi bir duygu hissetme yeteneğinden yoksundur. Bu, mutluluk, üzüntü, korku, öfke veya duruma uygun herhangi bir duygu hissedememe olarak kendini gösteren bir fenomendir.
Düz duygulanımı daha detaylı açıklamadan önce, duyguların ne olduğundan ve hayatımızda oynadıkları rolden bahsedeceğiz. Böylece düz duygulanımı olan insanların neler yaşadığını anlayabileceğiz.
Duygular nedir?
Duygular hepimizin deneyimlediği tepkilerdir – mutluluk, üzüntü, korku, öfke… Duygular hepimiz için tanıdık olsa da, bir an durup onları analiz etmek istediğimizde, tanıdık da olsalar onları karmaşık buluruz. Daha önce öfkeli veya endişeli hissetmiş olsak da, herkes, bu duyguların kötü bir şekilde düzenlenmesinin duygusal tıkanıklığa ve hatta hastalığa yol açabileceğinin farkında değildir.
Biraz daha basitleştirmek gerekirse, duygular biyolojik olarak belli bir uyarıcıya belli bir şekilde tepki verme eğilimimiz olmasını sağlarlar. Ayrıca hangi uyarıcıya nasıl tepki verileceği çevreden de öğrenilebilir. Bugün pek çok uzmani her bir duyguya karşılık birkaç farklı tepkinin oluştuğunda hem fikirdirler.
Öncelikle nöro-psikolojik tepki oluşur, bu tepkiyi hormonlar ve sinir taşıyıcıları tetikler. Sonra bu tepkiler davranışsal (bir mimik gibi) ve bilişsel tepkiler olarak kendilerini gösterirler. Böylece biz nasıl hissettiğimizin farkına varırız. Davranışsal ve bilişsel tepkiler, bireyin çevresine ve kültürüne göre farklılık gösterir.
Her bir duygu nedeniyle hissettiğiniz memnuniyet veya memnuniyetsizliğin derecesi hayatın tadı tuzudur. Duygular hafıza, karar verme, hüküm verme, akıl yürütme, davranış, sosyal ilişkiler ve sağlık için esastır.
Bunun sebebi aklımızda kalan anıların duygusal yoğunluğunun genellikle fazla olmasıdır. Ayrıca karar verebilmek için duygusal gerilime de ihtiyaç duyarız. Hatta aldığımız pek çok kararın temeli duygularımıza dayanır. Ama duyguların en önemli özelliği, bizi hazırlamaları, motive etmeleri ve bize rehberlik etmeleridir.
Duyguların iki bileşeni vardır – içimizde hissettiğimiz subjektif hisler ve duygunun dışa vurumu. Bazen ikisini birbirinden ayırmak imkansızdır. Örneğin bir aktör aslında hissetmeden bir duygunun tüm dışa vurumlarını taklit edebilir.
Duyguların fonksiyonu nedir?
Duyguların en önemli fonksiyonlarından biri bizi harekete geçmek için hazırlamalarıdır. Şartlara uygun olarak etkili bir şekilde tepki verebilmemiz için gereken enerjiyi harekete geçirirler ve davranışlarımızı belli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirmemizi sağlarlar. Her bir duygu farklı bir hareketin göstergesidir ve bizi farklı bir davranışa doğru sürükler.
Ayrıca duygular sosyal fonksiyonu karşılarlar. Etrafınızdaki insanlara nasıl hissettiğinizi anlatmak onlarla ilişki kurmanızı kolaylaştırır ve kurduğunuz ilişkileri güçlendirir. Duygularımız başkaları için işaret görevi görür, nasıl bir tutum benimsemeleri ve bize nasıl davranmaları gerektiğini bu ipuçları sayesinde anlarlar.
Son olarak, duyguların motivasyonel bir fonksiyonları vardır. Bir kere, bizi motive olmuş davranışlar yapmaya iterler. Örneğin öfke savunmacı reaksiyonları, mutluluk kişiler arası cazibeyi ve şaşkınlık dikkati yeni bir uyarıcıya yöneltmeyi kolayştırır.
Ayrıca duygular davranışlarımıza rehberlik ederler. Motive olmuş davranışları uygulamaya veya onlardan kaçınmaya nasıl hissettiğimize göre karar veririz. Yani duyguları hissetmek ve ifade etmek önemlidir.
Düz duygulanıma sahip olmak ne demektir?
Düz duygulanım bir bozukluk değildir; bir şeylerin yanlış gittiğini gösteren bir belirtidir. Düz duygulanım duyguları deneyimleme ve ifade etmede yetersizlik olarak tarif edilebilir. Sıklıkla duygusal apati veya duygusal körelmişlik olarak da tanımlanır. Bunun sebebi kişinin hem kendi duygularına hem de başkalarının duygularına karşı mesafeli ve umursamaz bir tavır içinde olmasıdır.
Hem pozitif hem de negatif duyguların yokluğunu vurgulamak önemlidir. Örneğin, yalnızca mutluluğu deneyimleyememekle kalmazlar, aynı zamand korkuyu da hissedemezler. Bir kişinin tam anlamıyla hiçbir duyguyu hissetmediği duruma az rastlanır. Düz duygulanımı olan kişi genellikle istisnai durumlar için geçerli olmak üzere belli bir seviyeye kadar duyguları deneyimleyebilir. Oldukça düşük seviyede genel bir duygusal farkındalık durumu gibidir.
Düz duygulanım ve depresyon birbiriyle ilişkili midir?
Düz duygulanım depresyon veya mutluluk hissinde yetersizlik ile karıştırılmamalıdır. Depresyon apati ve keyifsiz hissetmekle ilgilidir.
Depresif bozukluklarda mutluluk hissinde yetersizlik veya haz yitimi tipik olarak görülür. Depresyondaki kişiler daha önce keyif aldıkları aktivitelerden keyif almaz olurlar. Bu yüzden bu aktiviteleri yapmayı bırakırlar. Böylece onlar için iyi hissetmek daha da zorlaşır.
Düz duygulanımı olan insanlar duyguları çok düşük seviyede bir yoğunlukla hissederler veya hiç hissetmezler. Ancak depresyonda olan insanların tersine, bu durum onları hiçbir şekilde rahatsız etmez. Hiçbir şey hissetmezler ve hissetmedikleri için bundan bir rahatsızlık da duymazlar.
Haz yitimi ile düz duygulanımı birbirinden ayırt etmek zor olabilir. Her ikisi de aynı anda meydana gelebilir. İkisini birbirinden ayırt edebilmek için haz yitiminin mutluluk hissetmede (pozitif bir duygu) yetersizlik olduğu, düz duygulanımın ise herhangi türde bir duygunun tamamen yokluğu veya var olan duyguların oldukça az ölçüde ifade edilebilmesi olduğu unutulmamalıdır.
Düz duygulanım neden ortaya çıkar?
Daha önce de söylediğimiz gibi, düz duygulanımın altında yatan bir hastalık vardır ve düz duygulanım bu hastalığın belirtisidir. Bu yüzden hiçbir zaman tek başına oluşmaz. Daha çok diğer belirtilerle birlikte ortaya çıkar ve bu belirtilerin hepsi birlikte belli bir bozukluğu veya sendromu ortaya çıkarır.
Düz duygulanım her zaman şizofreni ile ilişkilendirilmiştir. Şizofreni olan insanlarda ortaya çıkan belirtiler pozitif ve negatif olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Pozitif belirtiler, onları hissetmeyen birine kıyasla aşırı bir şekilde oluşan belirtilerdir. Negatif belirtiler ise bu kişilerde rastlanmayan tepkilerdir. Örneğin, halüsinasyon pozitif bir belirtidir çünkü algıda “aşırılıktır”, apati ise negatif bir belirtidir çünkü motivasyon azlığıdır.
Yani düz duygulanım şizofreninin negatif belirtileri arasındadır. Ancak şizofreni düz duygulanımın ortaya çıkabileceği tek bozukluk değildir. Otizm yelpazesi bozukluğunda da görülebilir. Kişi duyguları yoğun bir biçimde hissetme ve onları düzgün bir şekilde ifade etme konusunda zorluk yaşar. Bazı demans türlerinde, bu kişilerin beyninde oluşan değişiklikler sonucunda da ortaya çıkabilir.
Düz duygulanım daha geniş bir belirti grubunun bir parçası olduğu için, onu tedavi edebilmek için altında yatan hastalık veya bozukluk tedavi edilmelidir.
Referanslar
- Díaz Marsá M, Afrontando la Esquizofrenia. Guía para pacientes y familiares. Enfoque Editorial S.C. 2013.
- Cooper, David (1985). Psiquiatría y antipsiquiatría. Paidós Ibérica, Barcelona.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.