Başkalarından Onay Almak İçin Ne Kadar İleri Gideriz?
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas
Hepimiz çevremizdeki insanların bize değer verdiklerini, bizi ve yaptığımız seçimleri onayladıklarını bilmek isteriz. Bu tür bir bağımlılık zayıflık anlamına gelmez. Eylemlerimizin ve kararlarımızın bağımsızlığını garantileyen bir dengeyi koruduğumuz sürece aslında oldukça sağlıklıdır da. Ancak, eğer bizim için başkalarından onay almak, söz konusu bağımsızlığı garantilemiyor ise o zaman bir sorunumuz var demektir.
Hepimizin ilgilenilmeye, doğrulanmaya, teşvik edilmeye ve desteklenmeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçların her biri toplamda sağlıklı bir bağımlılık oluşturur. Aslında, onları sağlıklı bir şekilde tatmin etmek, belirli anlarda daha özerk olmamıza yardımcı olur.
Karşılıklı bağımlılık budur, hem vermeyi hem de almayı içerir. Bu, hayatta kalmamız için ve ilişkilerimizin hayatta kalması için gereklidir. Bununla birlikte, durum her zaman böyle değildir. O zaman aşırı bağımlılık devreye girer. Bu durum temel olarak başkalarının onayına duyulan yoğun bir ihtiyaçla tanımlanır.
Enerjimizin çoğunu başkalarından onay almak için onları memnun etmeye yönlendirdiğimizde, tehlikeli bir döngüye girmiş oluruz. Aşırı bağımlı olmak kendimizi boş, yetersiz, kayıp, şaşkın ve önemsiz hissetmemize neden olabilir.
Amaç, başkalarından onay almak olduğunda
Kendimizi bir yetişkin olarak daha iyi anlamak için, çocukluğumuzun bazı taraflarını analiz etmemiz çok önemlidir. Bu noktada ilk etkili faktör, ebeveynlerimizden ve bizimle ilgilenen kimselerden onay alma ya da almama şeklimizdir. Bu, onay almak ya da kınanmaktan kaçınmak için şu anda sergilediğimiz davranışlarla yakından ilişkili olabilir. Bir şekilde, beynimiz, bizi başkalarının kınamasından koruyan davranışlarla programlanmış olabilir. Sonuç olarak, bu durum mevcut ilişkilerimizi tehlikeye atabilir.
Çocukluk döneminde bizimle ilgilenen bireylerin bizi yeterince sevmediğini ya da umursamadığını hissettiğimizde yarattığımız savunma mekanizmaları muhtemelen o zamanlar çok faydalıydı. Bununla birlikte, şu andan itibaren, söz konusu mekanizmalar, güven ve samimiyete dayalı yeni ilişkiler kurmamızı zorlaştırmaktadır. İronik olarak, aynı savunma mekanizmaları bizi kendi kendimizi onaylamaktan da alıkoyuyor olabilir.
Kınamadan kaçınmak adına neler yaparız?
Başkalarından onay almaya çalışırken yetersiz davranışlar sergileyebiliriz. Ve biz farkında varmazken bu işlevsiz davranışlar bizi sabote eder. Dr. Leon D. Seltzer’a göre, bunlar kınamadan kaçınmak için başvurulan birtakım işlevsiz yollardır:
Mükemmeliyetçisiniz ya da her zaman daha iyisini başarmak için kendinize baskı yapıyorsunuz
Bu işlevsiz davranış, her şeyi mümkün olduğunca mükemmel yapmaya çalışmak zorunda hissetmenize neden olur. Bu şekilde insanların sizi kınamasından kaçınmaya çalışmanın, mükemmellik arayışıyla (daha sağlıklı ve daha seçici olabilir) ya da daha iyi olma motivasyonuyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tutum, yeterince iyi olmak sizin için yeterli değilmiş gibi hissetmenize neden olur. Bu yüzden en iyisi olmadığınızı hissettiğiniz zaman, otomatik olarak yeterince iyi olmadığınız sonucuna varırsınız.
Kendinizin en iyi versiyonu olmak, her şeyin en iyisi olmak anlamına gelmez. Ya da belki de öyle. Mesele şu ki, çabalarınızı başkalarının sizin hakkınızdaki beklentilerine (ya da sizden ne beklediklerini düşünüyorsanız) yöneltmekten vazgeçmediğiniz sürece işin aslını öğrenemeyeceksiniz.
Başarısız olabileceğiniz herhangi bir projeye başlamaktan kaçınırsınız
Başarısızlık, ebeveynlerinizden gelen kınama ya da reddedilme ile son derece yakından ilişkiliyse, başarının size garanti edilmediği yeni bir projeye başlamak konusunda isteksiz olabilirsiniz. Bu tür bir riskten kaçınma, çocukluğunuzda ya da risk almaya karar verdiğiniz ve beklenilen sonuçları alamadığınız başka herhangi bir durumda ortaya çıkmış olabilir.
Başarılı insanların başarısız olmaktan korkmadıkları için başarılı olduklarını hatırlamak önemlidir. Hatta, bunun avantajlarından yararlanıyorlar çünkü başarının ilk adımının bu olduğunu biliyorlar.
Başkalarıyla aranıza “güvenli” bir mesafeyi koyarsınız
Çocukluk döneminizde ailenizle aranızda bir bağ kurmanıza hiçbir şey yardım etmediği için onların onayını almaya çalışmaktan vazgeçtiyseniz, muhtemelen hayatınızda bağlanma ihtiyacını inkar ettiğiniz bir noktaya ulaştınız. Otomatik olarak başkalarıyla aranızda belirli bir mesafe yaratmak, yıllar boyunca edindiğiniz deneyimlerden öğrendiğiniz bir şey olabilir.
Çocukken ihtiyaç duyduğunuz desteği ve onayı almadıysanız, şu anda güven problemlerinizin olması oldukça muhtemeldir. Egonuzu koruma içgüdünüz sizi başkalarını kendinizden uzak tutmaya zorlar. Sonuç olarak, kendinizi kimseye derinlemesine bağlı hissetmeniz pek mümkün olmayacaktır. Hatta bu gibi durumlarda, öfke, başkalarını uzak tutmak söz konusu olduğunda en sık kullanılan savunma mekanizmasıdır.
Oldukça kayıtsız ve eş bağımlı bir insan olabilirsiniz
Bu dördüncü işlevsiz davranış, kayıtsız ve bağımlı bir tutuma sahip olmaktan ibarettir. Başkalarının düşüncelerini ve ihtiyaçlarını kendinizden önde tutmayı öğrendiyseniz, büyüdüğünüzde de muhtemelen aynı şeyi yapmaya devam edersiniz.
Bu türde kayıtsız ve eş bağımlı davranışlar nedeniyle, başkalarının düşünce ve duyguları için size ait olanlardan daha fazla sorumluluk alırsınız. Eğer çocukken ihtiyaçlarınızı ilk sıraya koydunuz ve aileniz tarafından kınama gördüyseniz, bir yetişkin olarak kendinizi ilk sıraya koyduğunuz zaman da başkalarının bu davranışı onaylamayacağını düşünürsünüz.
Son düşünceler
Kendinizi bu davranışlardan herhangi birini sergilerken fark ederseniz, kendinizi memnun ve mutlu hissetmenizi engellemek adına neler yaptığınız üzerine derinlemesine düşünmek için iyi bir zaman. Geçmişi değiştiremezsin, ama şimdiki zaman ve gelecek üzerinde kontrol sahibisiniz. Beyninizi yeniden başlatabilirsiniz. Eğer bunu tek başınıza yapamıyorsanız, bir profesyonelden yardım isteyin.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.