Yeme Bozuklukları ile Kişilik Arasındaki Bağlantı
Yazan ve doğrulayan psikolog Isabel Monzonís Hinarejos
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda (DSM-5) belirttiği üzere; yeme ve beslenme bozuklukları, “yemenin ya da beslenmeyle ilişkili davranışlarındaki bozukluğun devamlılığıyla, besinlerin tüketimi ya da emiliminde oluşan birtakım düzensizliklerin fiziksel sağlığa ya da psikolojik işlevselliğe büyük ölçüde zarar vermesi durumu” olarak tanımlanır.
Birçok kişi bu sorunların temelinde yatan sebepleri az çok bilir. Fakat yeme bozuklukları ile kişilik özellikleri arasında bir bağlantı olduğunu biliyor muydunuz?
Bu bozuklukların son yirmi yılda giderek yaygınlaşmış durumda olduğunu görüyoruz. Genelde genç kadınları etkilediği görülse de, sağlık uzmanları genç erkekler arasında da gittikçe arttığını gözlemlemeye başladı.
Yeme bozukluklarının sınıflandırılması
DSM’ye yapılan en son ekleme yani DSM-5, yeme ve beslenme bozuklukları kategorisi içine şunları alıyor:
- Anoreksiya nervoza.
- Bulimiya nervoza.
- Tıkanırcasına yeme bozukluğu.
- Kaçıngan/kısıtlayıcı gıda alım bozukluğu (ARFID).
- Geviş getirme bozukluğu.
- Pika sendromu.
İlk iki alt tür olan anoreksiya ve bulimiya, yeme bozukluklarının en yaygın görülenleri olduğu için biz de bunlar üzerine yoğunlaşacağız.
Ancak fazla kilolu olmak ve obezite (yaşam tarzı ve kötü beslenmeye dayalı), vigorexia, megarexia, permarexia ve drunkorexia gibi diğer beslenme ve yeme bozukluklarının da modern toplumdaki yaygınlığının arttığına değinmek gerek.
Yeme bozukluklarının özellikleri
Yeme ve beslenme bozukluklarını ele alan bilimsel yayınlarda bu bozuklukların birden fazla faktöre bağlı olduğu vurgulanır. Diğer yandan, geleneksel güzellik standartlarının da bunda payı oldukça büyük. Bu da yeme bozukluklarının kökenindeki sebep olan gerçekle uyumsuz beden algısı üzerinde ciddi bir etki bırakıyor.
Yeme bozuklukları ile kişilik özellikleri
Bu iki faktör arasındaki ilişkiye göre, bazı kişilik özellikleri yeme ve beslenme bozukluklarının oluşumunda ve ilerlemesinde kritik bir rol oynuyor. Bu anlamda, araştırmalar genellikle nevrotik kişiliğin yeme bozukluklarıyla ilişkilendirildiğini gösteriyor.
Ancak farklı kişilik özellikleri her alt kategori ile özel olarak ilişkilendirilir. Örneğin, anoreksiya nervoza hastalarının birçoğu obsesif davranışlar sergiliyor ve fazla kontrolcü olma eğilimde oluyor.
Ayırca araştırmacılar, esnek olmayan düşünce kalıplarının özellikle beden uyumsuzluğu inancıyla yakından alakalı olduğunu vurguluyor. Son olarak, anoreksiya nervoza olan kişilerde bağımlılığa ve içe dönüklüğe yatkınlık olduğu saptanmıştır.
Diğer yandan, bulimiya nervoza hastalarında ise genelde hayal kırıklığına karşı düşük tolerans ve dürtü kontrolsüzlüğü vardır. Ayrıca anoreksiya hastalarına kıyasla öz saygı düşüklüğüne yatkın, daha gergin ve “kişilerarası hassasiyeti” yüksek olurlar (Macias ve diğerleri, 2003). Dürtüsel olma özellikleri onları öngörülemez davranışlar sergilemeye eğilimli yapar.
Yeme bozuklukları ile kişilik bozuklukları
Elbette kişilik özelliklerini konuşurken kişilik bozukluklarından bahsetmeden geçmek olmaz. Kişilik özellikleri ile yeme bozuklukları arasında yakın bir korelasyon olduğunu söylemiştik. Hatta bazı araştırmalara göre bu korelasyon oranı %53-93 arasında değişebiliyor.
Araştırmacılar anoreksiya nervoza ile kaçıngan kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu veobsesif kompulsif kişilik bozukluğu arasında ilişki olduğunu kanıtlamayı başarmışlar. Bulimiya nervoza ise daha çok duygusal bozukluklar, anksiyete bozukluğu ve madde bağımlılığı ile bağlantılı.
Yeme bozukluklarının tedavisinin ne kadar komplike olduğunu düşünürsek, hastanın kişilik özelliklerinin bu anlamda belirleyici role sahip olduğunu görebiliriz. Kontrol etme ihtiyacı, dürtüsellik ve mental esnekliğin olmaması hastaların terapistlerle ve diğer sağlık uzmanlarıyla çalışmasını zor hale getiriyor.
Böylelikle terapi yöntemiyle kişilik bozuklukları üzerinde çalışmanın önemi ortaya çıkıyor. Ne de olsa bu bozuklukların hepsi bilişsel çarpıtma (mental esnekliğin olmaması), tıkanırcasına yeme ve kusma (dürtüsellik) ve kısıtlayıcı diyetler yapma (kontrol etme ihtiyacı) davranışlarının sürdürülmesine ön ayak oluyor.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Behar, R., Barahona, M., Iglesias, B., & Casanova, D. (2008). Trastornos de la conducta alimentaria y trastorno obsesivo-compulsivo: Un estudio de prevalencia. Revista chilena de neuro-psiquiatría, 46(1), 25-34.
- Macías, L. G., Unikel, C., Cruz, C., & Caballero, A. (2003). Personalidad y trastornos de la conducta alimentaria. Salud mental, 26(3), 1-8.
- Vázquez Arévalo, R., López Aguilar, X., Ocampo Tellez-Girón, M. T., & Mancilla-Diaz, J. M. (2015). El diagnóstico de los trastornos alimentarios del DSM-IV-TR al DSM-5. Revista mexicana de trastornos alimentarios, 6(2), 108-120.
- https://es.wikipedia.org/wiki/Trastornos_de_la_conducta_alimentaria
- http://www.acab.org/es/que-son-los-trastornos-de-la-conducta-alimentaria
- https://www.alboranpsicologia.es/psicologo/anorexia-y-bulimia/
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.