Uzun Süreli Sevgi Delicesine Aşık Olma Evresi Bittiğinde Başlar
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Ne zaman aşk biter? Delicesine aşık olmaktan, sevgiyi konuştuğumuz zamana ne zaman geçeriz? Uzun süreli sevgiyi anlamanın anahtarı dönüşüme bakmaktır. Bu şekilde gözümüzde idealleştirmemiz bittiğinde sevginin ne kadar yaşayabileceğini ve neyin devam edemeyeceğini anlarız.
Bunu aşkın bittiği ve sevginin başladığı bir evre olarak değil de bu ikisinin arasında bir yol olarak görelim. Delicesine aşık olmak, idealleştirmekten gelir. Diğer kişiyi gerçekten olduğu gibi göremeyiz. Bunun yerine kendi umduğumuzu ve tutkularımızı diğer insana yansıtırız, bu kişideki istediğimiz her şey bu tutku ile görselleşir.
Diğer kişiyi bütün kusurları ve eksikleri ile görmeye başladığımız zaman, gerçeklik “çöker” ve bu farklılıkları kabul ederek o kişiyi sevme noktasına geliriz. Bu nokta da sevgiden gerçekten konuşmaya başladığımız zamandır. Yani, dönüşümü görebiliyorsak ve değişen durumlara adapte olabiliyorsak uzun süreli sevgiyi bulabilir ve anlayabiliriz. Bunun mükemmel olmasına gerek yok. Sürmesi için, gerçek ve anın isteklerine karşılık verebiliyor olması gereklidir.
Steinberg’in sevgi teorisi
Bu yazar, sevginin 3 basit temele dayandırıldığı hakkında konuşmaktadır:
- Samimiyet: bu, birbirlerini tanımaya, keşfetmeye başlayan ve ruhlarını olduğu gibi verebilen iki kişi arasındaki yakınlık olarak anlaşılabilir.
- Tutku: istek ve fiziksel aktivasyon hissi.
- Bağlılık: iki tarafın da birlikte kalma kararı.
Yani bütün bir sevgi eğer bu üçü de eşit derecede olursa olur. Samimiyetin, tutkunun veya bağlılığın birisinin daha fazla ağırlığının olduğu, ilişkideki “yapışkan” görevi gördüğü zamanlar vardır.
Steinberg için, bütün bir sevgiyi bulmak kolaydır ama sürdürmek zordur. Bu üç temele bakarak, en çok öne çıkana göre farklı tiplerde sevgiler vardır.
- Hoşlanmak: burada sadece samimiyet vardır. Yakınlık ve anlayış da olabilir.
- Delicesine aşk: bu tutku ile karakterizedir. Fiziksel ve seksüel çekicilik vardır. Çok hızlıdır fakat aynı zamanda hızlı bir şekilde düşer.
- Boş sevgi: bağlılık kalır. Birlikte olmak için bir karar verilmiştir ve bu söze göre birlikte olunur.
- Romantik sevgi: burada tutku ve samimiyeti buluruz. Bağlılık bu tipteki bir sevgide muhtemelen olmayacaktır.
- Ortaklık sevgisi: bu modelde samimiyet ve bağlılık vardır. Bu şekilde, bağlı ve uzun süreli sevgi bir arkadaşlık hissinde düşünülebilir.
- Aptal aşk: tutku ve bağlılık olan, fakat samimiyetin olmadığı bir birliktelik olarak görülebilir. İki taraf da birbirini pek tanımıyordur ve birlikte kalmak zordur.
Sevgi tiplerini anlayarak, bu hissin nasıl dinamik olduğunu ve değiştiğini daha iyi anlayabiliriz. Böylece, evrelerin veya yukarıda belirtilen temellerden birinin ilerleyip ilerlemediğine bağlı olarak bir türden diğerine geçebiliriz.
Her zaman aşık olmak sağlıklı mıdır?
Çoğu insan delicesine aşık olma evresini deli bir evre olarak görmektedir. Bunun sebebi, bu evrede bazı şeylerle, onları gerçekten nasıl algıladığımızla arasında büyük bir fark olmasıdır. Diğer kişiyi idealleştirir ve böyle objektif olabilmek son derece zordur. Bu yüzden bu gerçek bir sevgi sayılmaz. Birisini sevmek, onu tamamen tanımak, o kişi hakkında neyi sevip sevmediğimizi bilmek anlamına gelir ve yine de onlarla birlikte kalmaya karar veririz.
Aşık olduğumuz zaman beynimiz serotonin ve dopamin olarak bilinen iki maddeyi serbest bırakır. Bunlar serbest bırakıldıklarında, bizde öfori ve genelde iyi bir his yarattığından, bizi “bağımlı” yapan bir zevk ve mutluluk hissi yaratmaktadır.
Ancak bu duygu denizi zamanla azalır ve daha yeni, daha akılcı duygulara yol verir. Bazen daha yoğun olanlara geçer. Aşkta, beynimiz anın tutkusu ve mutluluğu ile taşınır, hayvanlarınkine çok benzer.
Beynimiz sevdiği zaman, rasyonel kısmı da öyle yapar; tartma, karar verme ve diğer insanı daha olgun ve insancıl bir yerden seçer. Her gün aşık olalım, ancak delicesine aşık olma evresinin aşırı gücü sona erdiğinde bile sevmeyi öğrenelim.
Uzun süreli sevgi, belirli fedakarlıklar demektir ve başlangıçta zorlanacağımız türde bir çalışma gerektirir. Buna değer olup olmadığına karar vermek ise bize kalmış.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Sternberg, R. J. (1986). A triangular theory of love. Psychological review, 93(2), 119.
- Machin, A. (2022). Love is the drug.
- Esch, T., & Stefano, G. B. (2005). The neurobiology of love. Neuroendocrinology Letters, 26(3), 175-192.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.