Sessizlik Neden Bir Lüks Oldu?
tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Sergio De Dios González
Kim sessizliğin bir gün lükse dönüşeceğini düşünürdü ki? Üstelik bu pek az insanın keyfini sürebildiği bir şey. Kendimize zaman ayırmak için günlük rutinlerden kaçtığımız sessizlikten keyif alırız. Bu rutinler bizi tutsak eder, yalnızlıktan ve mutlak sessizlikten korkmamıza neden olur.
Etrafımız daima kalabalıkla ve sesle dolu bu nedenle yalnız ve sessiz bir ortamda olmanın genelde olumsuz bir şey olduğunu düşünüyoruz. Sessizlik bazen de insanların endişeli hissetmesine neden olabiliyor. Yani bu korkuların nelerde etki sahibini anlayabilir ve kendimize sorular yöneltebiliriz.
Farkında olmadan sessizliği engelliyoruz. Gürültüden kaçmak için fırsatımız olsa bile bir şekilde gürültüyü arıyoruz. Kendimize sessizlikten ne kadar bu kadar korktuğumuzu sormalıyız. Çevremizde hiç ses olmadığında neden bu kadar korktuğumuzu anlamaya çalışmalıyız.
Sessiz bir ortamda durmaya tahammül edemediğinizde siz de radyoyu açıyor musunuz? Evdeki sakinlik ve sessizlik işkenceye dönüştüğü için siz de gürültülü ve kalabalık yerlere gitmeyi seçiyor musunuz? Meditasyon ya da yoga yapan insanlar böyle hissetmiyor. Öyle olsa tamamen yalnız ve sessiz olmak çok stresli olurdu.
Zihnimizin sessizliğe ihtiyacı var
Sessizliği sağlamak aslında sanıldığı kadar kolay değil ve hatta bunu başarabilmek için de büyük çaba gerekiyor. Çoğumuzun istekleri, hırsları ve amaçları etrafta ses varken canlanıyor. Etrafta sonu gelmeyecek bir kalabalık ve gürültü olsa bile düşüncelerin ardı arkası kesilmez.
Bu konu üzerinde yapılmış birçok çalışma var. Bunların çoğunda şehirde ve kırsal alanlarda yaşayan insanlar karşılaştırılıyor. Sonuçlar ise hayli sarsıcı. Çok gürültülü yerlerde yaşayan veya çalışan ve bütün gün şehrin gürültüsünü ve kalabalığını çeken insanlar bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşma riski taşıyor.
Uyku düzeninde meydana gelebilecek bazı sorunlar, anksiyete ve stres bunlardan bazıları. Bu sorunların asıl nedenine bakacak olursak kökeninde durup dinlenmemek olduğunu rahatça görebiliriz. Yıllarca aynı düzende çalıştıktan sonra otopilotumuz bir durumdan ötekine geçmeye alışır.
Sessizlik huzursuz edici değildir ve endişelenmeye neden olmamalıdır. Bunlar yalnızca deneyimlemek istemediğimiz şeyler için birer bahanedir. Aslında geçrekte nelerden korkuyoruz?
Buna karşın zihnimizin sessizliğe de ihtiyacı var. Ancak sessiz ortamda nöronlarımız etkin şekilde gelişimini gerçekleştirebilir. Ayrıca, zihnimiz ve bedenimiz sessiz kalındığı zaman rahatlayıp endişelerin ve sorunların birikmesini engeller, böylece gürültüden kaynaklanan gerilimlerin önüne geçilmiş olur. Çevrede gürültü varken tam anlamıyla düşüncelerimizi duyamayız ve bu nedenle sağlıklı ve net kararlar alamayabiliriz.
Gürültü ve karmaşa bizi kendimizden uzaklaştırıyor
Gürültü ve dinlenmemenin bizi kendimizden uzaklaştırdığı söylenir. Kim zamanını kendini daha iyi tanımak için ayırıyor? Hangimiz günde birkaç dakikasını düşünmek, meditasyon yapmak ve zihnini rahatlatmak için kullanıyor? Kaçımız örtbas etmeye çalıştığı düşüncelerin ortaya çıkmasına izin verip sakince düşünüyor? Ya da kim rahatsızlık ve huzursuzluk verecek bu düşünceleri iyileştirmeye uğraşıyor? Bu oldukça karmaşık bir durum. Her zaman ilgilenecek daha acil işler çıkıyor ve kendimize zaman ayırmayı daima erteliyoruz.
Sessizlik meditasyon yapmak ya da zihni boşaltmaktan çok daha fazlasıdır. Bu çok yanlış bir düşünce olurdu. Bu daha çok kontrolü otopilottan almak ve anın tadını çıkararak yaşamaya odaklanmak olarak düşünülmelidir. Sadece güzel bir yemeğin tadını çıkarmak, baharatların tadına varmak ve yürürken kuşların sesini dinlemek gibi.
Sadece var mıyız yoksa gerçekten yaşıyor muyuz?
Yaşamak tamamen bunla alakalı. Tamamen gürültüyle dolu bir yerde nefes almak aslında yaşamak değil sadece var olmak. Peki ne için varız? Sadece yapmak zorunda olduklarımızı keyif bile almadan yapmak için. Kendimize yeterince dönmüyor ve düşünmüyoruz. Hak ettiğimiz değeri kendimize vermiyoruz. Genelde nedenlerle, amaçlarla ve çoğunlukla bize bile ait olmayan sebeplerle hareket ediyor, yönlendiriliyoruz.
“Bazılarının içinde öyle bir gürültü vardır ki sessizlik onlar için katlanılmaz olur.”
– Robert Fripp
Sessizlik kaçmamayı deneyin. Neden televizyonu kapatıp elinize bir kitap almıyorsunuz? Neden müzik dinlemeden parkta biraz spor yapmayasınız? Günlük hayatta ne yazık ki büyük bir gürültünün tam ortasındayız. Nihayet kendimiz için zaman bulmuşken neden bu gürültüye boyun eğelim? Yoksa evremizdeki dünyayla ya da kendimizle yüzleşmekten mi korkuyoruz? Kaçmaya çalıştığımız şey aslında ne?
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.