Margaret Floy Washburn: İlk Kadın Psikolog
Yazan ve doğrulayan psikolog Sergio De Dios González
Margaret Floy Washburn, zamanının ötesinde parlak bir öğrenciydi. Karakteri ve azmi ona birçok psikologun saygısını kazandırdı. Üniversiteler, yaşadığı dönemde kadınları kabul etmediği için, kadınlar, derslere sadece “dinleyici” olarak kabul ediliyordu. Ancak, tüm bunlara rağmen, onu her zaman, psikolojide doktora derecesi alan ilk kadın olarak hatırlayacağız.
Ne zaman psikolojinin öncülerini düşünsek aklımıza Sigmund Freud, Piaget ve Jung gibi önemli isimler gelir. Evet, gerçekten de bu isimler bu bilime son derece önemli katkılar sağladılar. Bununla birlikte, aynı zamanda psikolojinin öncüsü olan birçok kadın, zamanlarının erkekleri tarafından gölgede bırakılarak arka planda kaldı.
Margaret Floy Washburn ve Önyargılar
Genel halkın en seçkin psikoloji figürleri hakkında birçok önyargısı vardır. Pek çok alanda, aslında, kadınların rolünün hiç de farkında değiliz. Hatta, kadınlar, hayatın birçok alanında bize öncü oldular. Hikayeleri ve keşifleri, zamanlarının erkek figürleri tarafından sıklıkla bulanıklaştırılmış veya gölgede bırakılmıştır. Bu nedenle, onları, bu şekilde yazılmış olan tarihin gölgelerinden kurtarmak da son derece zor oluyor.
Psikoloji, tıpkı diğer disiplinler gibi, gelişimine önemli katkılarda bulunan kadınlara da her zaman için güvenmiştir. Ancak, çağdaşları tarafından tanınmak için neredeyse her zaman büyük engellerin üstesinden gelmek zorunda kaldılar.
Onlara yardım etmek bir yana, aslında yaptıkları şey, kadınların fiziksel, ahlaki ve sosyal anlamda herhangi bir ciddi bilimsel bilgi biçimine katkıda bulunma konusundaki yetersizliğini göstermeye çalışmaktı.
Bunun çok açık bir başka örneği de Margaret F. Washburn isimli psikolog. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Columbia Üniversitesi, kadın olduğu için onu kabul etmedi. Akademide psikolog olarak çalışmak için de, Washburn, muazzam engelleri aştı. Buna ek olarak, Edward B. Titchener önderliğindeki “Deneyciler” gibi farklı bilimsel topluluklardan da dışlandı.
20. yüzyıla kadar, üniversiteler, kadınların bu alanlara girişini engelledi. Buna ek olarak, herhangi bir çalışma veya araştırma gerektiren birçok meslek gurubu da onları kabul etmeyecekti. Tüm bunlara, hikayeleri ve hayatları tarihten silinmiş kadınların hikayelerini de eklememiz gerekiyor. Ve onlarla birlikte, yaptıkları tüm araştırmaları ve keşifleri de tabii ki.
“Kadınların özgürleşmesine erkeklerin muhalefetinin tarihi, belki de bu özgürleşmenin hikayesinden daha ilginç.”
– Virginia Woolf
Margaret Floy Washburn ve Bir Direniş Hikayesi
Margaret Floy Washburn, 1871’de New York’ta doğdu ve ailesindeki tek çocuktu. Ailesi, babası Anglikan Kilisesi’nde küratör olduğundan ve sık sık farklı cemaatlere taşınmak zorunda kaldığı için düzenli olarak taşındı.
Harika bir öğrenciydi ve New York’taki Columbia Üniversitesinde psikoloji okumaya karar verdi. Profesör James McKeen Cattell orada ders verdiği için bu üniversiteyi seçti. Cattell, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarının en önemli psikologlarından biriydi.
Sözde Amerikan Psikoloji ekolünün bir temsilcisi olarak, psikolojinin “güvenilir” bir bilim olarak kurulmasına yardım etti. O zamana kadar birçok kişi bunu sahte ve yapay bir bilim dalı olarak görmüştü.
Başarılı akademik geçmişine rağmen, Columbia Üniversitesi kız öğrencileri kabul etmiyordu. Bu nedenle, Washburn, buradaki derslere yalnızca “dinleyici” olarak katılabilirdi. Cattell öğrencisinin ilgisini gözlemlediğinde, onu Titchener’ın gözetimi altında çalışacak kadar şanslı olduğu Cornell Üniversitesine başvurmaya teşvik etti.
Deneysel Bir Çalışma
Dokunsal algıda denklik yöntemlerinin deneysel bir çalışmasını gerçekleştirdi ve bu çalışma ile de yüksek lisans derecesi aldı. Daha sonra görsel görüntülerin dokunsal uzaklık ve yön yargıları üzerindeki etkisi üzerine de doktora tezini geliştirdi.
Titchener, bu makaleyi 1895’te yayınlayan Philosophische Studien‘e gönderdi. Bu olaydan bir yıl önce, Washburn, psikolojide doktora derecesi alan ilk kadın oldu.
1908’de, Margaret Floy Washburn, en önemli ve en tanınmış kitabı olan The Animal Mind‘ı (Hayvan Zihni) yayınladı. Bu, hayvan psikolojisinde deneysel çalışmalar üzerine yaptığı araştırmalarını derlediği karşılaştırmalı psikoloji kitabıydı.
Metin, duyular ve algı ile ilgili çok çeşitli etkinlikleri kapsıyordu. Washburn’ün çalışması desteklendi ve kabul edildi. Görünüşe göre kendisine yönelik cinsiyet ayrımcılığına kayıtsız kalmıştı.
Uzlaşmacı yapısı nedeniyle “deneyciler” kulübüne kabul edilen ilk iki kadından biri oldu. Bu, kurucusu Titchener’ın ölümünden ve 25 yıl boyunca kadınları dışlama gibi durumlardan sonra oldu.
Dr. Washburn’ün hayatı hiç şüphesiz heyecan vericiydi. Kendisi için belirlediği hedeflere ulaşmak için sonuna kadar savaştı. Bununla birlikte, meslektaşları onun erdemlerini kabul etmelerine rağmen, tarih ona gerçekten hak ettiği ilgi ve alaka düzeyini ve sosyal anlamdaki tanınma seviyesini henüz vermedi.
“Tarih hakkında herhangi bir şey bilen herkes görebilir ki, kadınların başkaldırıları olmadan büyük sosyal değişimler imkansızdır. Sosyal ilerleme, çirkin olanlar da dahil olmak üzere, cinsiyetin sosyal olarak tam olarak adil bir biçimde konumlanmasıyla ölçülebilir.”
– Karl Marx
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.