Logo image
Logo image

Cinsiyet Sorunları: Modern Toplumda Cinsiyet Ayrımcılığı

3 dakika
Cinsiyete dayalı ayrımcılık ve önyargılar son yıllarda farklı bir boyuta evrildi. Bu konuda ortaya atılan son zamanların en kayda değer teorileri, psikologlar Swin, Aikin, Hall ve Hunter'dan çıkmıştır.
Cinsiyet Sorunları: Modern Toplumda Cinsiyet Ayrımcılığı
Gema Sánchez Cuevas

tarafından incelendi ve onaylandı. psikolog Gema Sánchez Cuevas

Tarafından yazılmıştır Patricia Grande Yeves
Son Güncelleme: 22 Aralık, 2022

Cinsiyet ayrımcılığı kadınları yalnızca cinsiyetinden ötürü daha aşağı bir kademede görmektir. Bu, tarihte çeşitli sosyolojik nedenlere bağlı olarak hep varlığını sürdürmüş ve zamanla değişim geçiren bir tutum olmuştur. Cinsiyet ayrımcılığı her devirde kadınların sadece kadın oldukları için bastırılmasına sebep olmuştur, hatta şimdi bile modern toplumda cinsiyet ayrımcılığı farklı formlarda varlığını sürdürmektedir.

Şimdilerde bu ayrımcılığın özellikle Batı ülkelerinde açıkça ifade edildiğini pek görmeyiz. Bunun yaşanmasını önlemeye ve cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele etmeye çalışan birçok kuruluş var. Yine de cinsiyetçilik Batı ülkeleri de dahil birçok farklı ülkede toplumun derinlerine yerleşmiş durumda.

Modern toplumda cinsiyet ayrımcılığı son yıllarda oldukça farklı bir yere evrildiSon dönemde en dikkat çeken teoriler Swin, Aikin, Hall ve Hunter tarafından ortaya atılanlar oldu.

Some figure

Modern toplumda cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili güncel teoriler

Öncelikle geleneksel cinsiyetçilik ile modern cinsiyetçilik arasındaki ayrımı netleştirmeliyiz. Geleneksel cinsiyetçilik erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğu inancına dayanır ve daha çok feminist taleplere karşı gelir. Bu da kadınların artık zaten ayrımcılığa maruz kalmadığı ve dolayısıyla feminizmin gereksiz olduğu fikrine dayanır.

Son zamanlarda bir de neo-cinsiyetçilik denilen bir fenomen ortaya çıktı. Bu cinsiyetçilik, modern toplumda yer alan yaygın bir çatışmanın yansımasıdır: erkeklerin, görünürde kadınların toplumda eşit olması gerektiği fikrini savunarak diğer yandan üstü kapalı bir şekilde üstünlük hissetmeye devam etmesi.

Psikolog Glick ve Fiske, bu ayrımcılığa modern ırkçılık teorilerinde kullandıklarına benzer bir bakış açısıyla bakıyor. Nihayetinde kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkinin başka hiçbir şeye benzemiyor oluşu, ırkçılık teorisini cinsiyetçilik teorisine uyarlamayı zor hale getiriyor.

Cinsiyet ayrımcılığının altında yatan temel bir çelişki var: erkekler ve kadınların, aralarındaki bu hükmetme ve itaat etme ilişkisine rağmen samimi bağlar kurabiliyor olması. Erkekler iş yerinde bir kadının iş başvurusunu kolaylıkla reddedip, eve geldiğinde karısına şefkatle sarılabiliyor. Sırf bu bile işi ırkçılıktan daha karmaşık bir hale getiriyor.

Çelişik duygulu cinsiyetçilik teorisi

Glick ve Fiske (1996-2001) tarafından geliştirilen bu teori tarihin en çok yankı yaratan cinsiyetçilik teorisi olabilir. İsminden de anlaşıldığı üzere bu bir duygu ikilemiyle ilgilidir. Kadınlar ve erkekler arasındaki ilişki, hem geçmişte hem de bugünde hep karşılıklı birbirine bağımlı olma dinamiğine dayanmıştır. Bu bağlamda iki temel cinsiyetçilik türü vardır:

  • Düşmanca cinsiyet ayrımcılığı. Kadınları daha aşağı bir konuma düşürerek erkeklerin kadınlar üzerinde kontrol kurması meşrulaştırılır.
  • Korumacı cinsiyet ayrımcılığı. Bu versiyonda ise kadınlar eş, anne kavramları ve romantik objeler ile ilişkilendirilerek temiz ve saf bir imgeye dönüştürülür. Ancak hala kadınların daha düşük olduğu fikri hakimdir. Burada kadınların korunmaya ve sahiplenilmeye muhtaç varlıklar olduğu anlayışı hüküm sürer.

Korumacı cinsiyetçilikte, kadınlara sadece belirli bir çerçeve içinde kaldığı sürece olumlu bir bakış açısıyla bakılır. Düşmanca cinsiyetçilikte ise kadın olmak birçok olumsuz özellikle bağdaştırılır. Ancak günün sonunda asıl amaç, cinsiyet üzerinden eşitsizliği hem meşrulaştırmak hem de devam ettirmektir.

Some figure

Feminizm ve eşitlik mücadelesi

Şimdilerde birçok ülkenin (çoğunlukla Batı ülkeleri olmak üzere) temel hakları saklamaya ve korumaya yönelik çabası sayesinde feminizm ve eşitlik mücadelesi de yükselişe geçti. Feminizm, 18. yüzyılın sonlarında başlayan sosyal ve politik bir kadın hareketidir.

Hedeflerinin en başında farkındalık yaratmak gelir. Kadınlar yaptıkları dayanışma mitinglerinde, maruz kaldıkları baskıcılık, kontrolcülük ve sömürüye dikkat çekme amaçlı ataerkil düzene açıkça meydan okurlar.

Bugün dünyamızda eşitsizlik hala ciddi bir problem. Cinsiyet ayrımcılığı, cinsiyete dayalı şiddet ve cinsellik amaçlı işlenen suçlar dünyanın her yerinde her gün yaşanmaya devam ediyor. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz gerçekliğin farkında olmak ve bunu değiştirmek için bir şeyler yapmaya çalışmak çok önemli.

Cinsiyete dayalı nefret suçlarına karşı savaşan ve bu suçları önlemeye çalışan birçok resmi kuruluş var. Ancak cezalandırmayla bir yere kadar ilerlenebilir. Bizim toplumsal olarak ilerleyebilmemiz için en başından insanları eğitmekle başlamamız gerekiyor. İnsanlara saygı, tolerans ve eşitliğin temel insan hakları olduğunu erken yaşlarda öğretmemiz gerekiyor. Belki işte o zaman modern toplumumuzda cinsiyetçilik diye bir şey kalmaz.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Vázquez Botana, Alexandra; Gómez Jiménez , Ángel. Editorial Sanz y Torres. Psicología social.
  • Género e igualdad de oportunidades: la teoría feminista y sus implicaciones ético-políticas. http://www.biblioteca.uma.es/bbldoc/tesisuma/1676206x.pdf