Logo image
Logo image

Kurt Lewin ve Kişilerarası İlişkiler Teorisi

3 dakika
Kurt Lewin ve Kişilerarası İlişkiler Teorisi
Son Güncelleme: 01 Ağustos, 2019

Kurt Lewin, tüm zamanların en etkili psikologlarından biriydi. Onu sosyal psikolojinin ve örgüt psikolojisinin babası olarak görüyoruz. Yaklaşımları ve teorisi, özellikle iş dünyası olmak üzere birçok alanda faydalıdır.

Kurt Lewin, 1890’da Prusya’da Mogilno adlı küçük bir kasabada doğdu. Çok küçükken, ailesi Almanya’nın Berlin kentine taşındı. Lewin Münih’te tıp ve biyoloji okudu. Çok küçük yaşlardan itibaren, 1911’de resmen çalışmaya başladığı iki alan olan psikoloji ve felsefeyle ilgilenmeye başladı.

“Bir şeyi gerçekten anlamak istiyorsanız, onu değiştirmeye çalışın.”

– Kurt Lewin

Siyasetle, özellikle sosyalizmle çok ilgilendi. Aslında, dünyada daha büyük adalet ve eşitlik elde etmek için psikolojiyi kullanabileceğimizi düşünüyordu. Doktorasını felsefe dalında aldı. Bununla birlikte, I. Dünya Savaşı sırasında orduda topçu olarak görev yaptı. Kısa süre içinde yaralandı ve hızlı bir şekilde normal hayatına geri döndü.

Daha sonra Berlin Psikoloji Enstitüsünde okumaya başladı. Orada, Gestalt psikolojisinin birkaç temsilcisi ile temasa geçti. O zamanlar oldukça popüler olan konuya ilgi duymaya başladı.

Kurt Lewin için yeni bir sahne

Kurt Lewin, Yahudi kökenliydi. Bu yüzden Nazizm 1933’te yükseldiğinde, Almanya’yı terk etmekten başka seçeneği olmadığını biliyordu. İlk önce Kudüs’e sığınmaya çalıştı fakat başarısız oldu. Bazı arkadaş ve meslektaşlarının yardımı ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmeyi başardı.

Some figure

Alman arkadaşlarından biri sayesinde Lewin, Cornell Üniversitesinde profesör olarak görev aldı. Daha sonra Iowa Üniversitesinde profesör oldu. Birkaç yıl sonra MIT’de Grup Dinamiği Araştırma Merkezi’nin direktörü oldu.

O sırada Lewin araştırmasını sosyal olgular üzerine yoğunlaştırdı. Toplumsal baskının yanı sıra sosyal baskının örgütlerdeki davranış ve iş dinamikleri üzerindeki etkilerini de ayrıntılı olarak inceledi. Lewin günümüzdeki sosyal psikolojinin temellerini attı.

Yeni bir psikoloji vizyonu

Lewin Amerika Birleşik Devletlerine ulaştığında, rağbette olan psikoloji trendi davranışçılıktı. Davranışçılık, insanın bir kara kutu gibi olduğunu ve boş bir sayfa olarak doğduğumuzu söylüyor. Teori, kişiliğimizi şekillendirdiğini ve bizi biz yapan şeyin başkalarının etkisi olduğunu söylüyor. Diğer taraftan Lewin için her birey pasif değildir ve çevreleriyle etkileşimlerini kendi başlarına kurabilmektedir.

Some figure

Lewin, insan davranışını daha iyi anlamak için bazı yeni fikirler yarattı. “Alan” kavramını fizikten ödünç aldı. Bu disiplinde, “alan” terimi, kendine özgü bir konfigürasyon sağlayan belirli özelliklere veya faktörlere sahip olan bir bölge anlamına gelir.

Kurt Lewin için insan davranışı da aynı şekilde bir alanın sonucudur. Bu, bir kısımdaki değişimin bütünün değişimini etkilediği, bir arada var olan olaylar dizisinden oluşur. Buna karşılık, özne bu gerçekleri ve dinamiklerini belirli bir şekilde algılar. Bütün bunlar Lewin’in “yaşam alanı” dediği şeyi oluşturuyor.

Bu dinamik alanda çalışan üç temel değişken vardır: gerginlik, kuvvet ve zorunluluk. Son değişken sayesinde, davranış belirli bir amaç belirler.

Sosyal psikolojiye büyük katkılar

Kurt Lewin’in en büyük katkısı, birey ve çevrenin asla iki ayrı varlık olarak görülmemesiydi. Uygulamada, bunlar sürekli birbirleriyle etkileşime giren iki şeydir. Birbirlerini karşılıklı olarak gerçek zamanlı olarak değiştirirler. Lewin’in teorisi bireyi bu dinamikler açısından inceler.

Aynı şekilde, insan davranışını anlamak istiyorsak çevreyi etkileyebilecek tüm değişkenleri göz önünde bulundurmamız gerektiğini belirtmiştir. Bu, arkadaş gruplarında var olan sosyalleşme kalıplarını içerir.

Some figure

Tüm bunlara dayanarak, Lewin, insanların tepkilerini ve değişimlere nasıl yanıt verdiklerini incelemek için çevremize değişiklikler getirmenin tamamen geçerli olduğunu belirtmiştir. O dönemde bu yeni bir bakış açısıydı. Dünyada yüzlerce çalışmanın yapılmasına yol açmıştır. Günümüzde de araştırmacılar araştırma-eylem denilen bu tekniği çalışmalarında kullanmaktadırlar.