Kendinizi Perişan Etmeden Duygularınızı Nasıl İfade Edersiniz
Fikirlerinizi ve duygularınızı ifade etmekte zorlanıyor musunuz? Konuşma sona erdikten çok sonra “bir şey söyleyebilirdim” hissine kapılıyor musunuz? Birisine hayır demenin ne kadar zor olduğunu fark ettiniz mi?
Bu durumda, sevgili okuyucu, ihtiyacınız olan biraz daha “girişken olmak“.
Girişken olmak, duygularınızı ve inançlarınızı dile getirmenize, içten önerilerde bulunmanıza, daha da önemlisi hakkınızı savunmanıza imkan sağlar.
Örneğin, bir arkadaşınız hafta sonu evini boyamasına yardım etmenizi istiyor, sizinse hafta sonu bir sınava çalışmanız gerekiyor, yine de evet diyorsunuz, girişkenliğinizi kullanmıyorsunuz. Bu durumda yapmanız gereken, durumu açıklayıp belki yardım önermek fakat çok fazla zamanınızı almasına izin vermemektir: Cumartesi öğleden sonra ya da Pazar sabahı gidin.
Bir diğer örnek: Partnerinizle para konusunda kavga ediyorsunuz ve görüşünüzü paylaşmak yerine sessiz kalıyorsunuz. Konuşma bittiğinde-ki aslında bir monolog idi- başka bir şeyle ilgilenmeye başlıyorsunuz. Dakikalar sonra beyin tepki gösteriyor ve farkına varıyorsunuz: Söyleyebileceğiniz bir sürü şey vardı!
Evet, bu da girişkenlik eksikliğinden kaynaklanıyor. İdeal olarak, sessiz kalmak yerine para sorununun az gelirden değil de aşırı harcamadan kaynaklandığını söyleyebilirdiniz.
Şimdi, arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle kavga edip sorun yaşamadan girişkenliğinizi nasıl geliştirebilirsiniz? Sizi geride bırakan belki de budur: Yüzleşme korkusu.
Girişkenlik aynı zamanda duygularınız tarafından ele geçirilmeden onları ifade etme anlamına gelir. Para konusunda kavga eden çift durumunda, örnek bağırmadan, sinirlenmeden ve ağlamadan görüşünüzü söylemek olurdu.
Aynı zamanda girişkenliğin bütün sorunlarınızı sona erdireceğini beklememelisiniz, çünkü büyük ihtimalle bir sorunun yerini diğerleri alacaktır. Bununla birlikte, en azından düşündüğünüzü ya da hissettiğinizi söylediğiniz için vicdanınız rahat olacaktır.
En iyi tarafı, girişkenliğinizi her ortamda pratiğe koyabilecek olmanız. Bu da sizin iletişiminize, kendinizi ifade etmenize, haklarınızı korumanıza, bir konu üzerine hissettiklerinizi ve fikrinizi söylemenize yardımcı olabilir. Girişken olmak şüphesiz size daha çok huzur ve özgürlük verecektir. Hepimizin istediği de bu değil midir?
“Mutluluk, düşündüklerinizin, söylediklerinizin ve yaptıklarınızın uyum içinde olmasıdır.”
-Mahatma Gandhi
Nasıl daha girişken olursunuz?
Şimdi, yazının başından beri anlattığımız girişkenliği geliştirmek için elimizden geleni ortaya koyma zamanı. Açıkçası, uygulama (çoğu durumda) teoriden daha kolaydır.
- Suçluluk hissinden kurtulun: Negatif düşünceler ve iletişimi eksikliği, suçluluk hissinden kaynaklanıyor olabilir. “Ben ne kötü bir arkadaşım, Cem’in evini boyamasına nasıl yardım etmem?”. Bunu daha olumlu bir düşünceyle değiştirin: “Hafta sonu ders çalışmayı ve dinlenmeyi hak ediyorum.”
- Kimsenin düşünce okuyamadığını unutmayın: Belki bazı kişiler bunu yapabiliyordur, fakat çoğumuz yapamaz tabii ki. Karşınızdakilerin sizin ne yaşadığınızı görecekleri sihirli bir küreleri yoktur. Ancak siz onlara söylerseniz anlamaları mümkündür.
- Doğrularınızı savunun: Söylediğiniz her şey mutlak doğru olmayacaktır tabii ki (çoğu için zaten yoktur), fakat siz yine de inandıklarınızı savunmuş olursunuz. Ve bu da çok şeye değer…
- Dik durun: Doğru şeyi doğru zamanda söyleyin.
Girişkenliğinizin öz güveninizi de etkilediğini unutmayın, çünkü girişkenlik kendinize saygınızı artırır. Aynı zamanda başkalarından da saygı görürsünüz.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.