Duygusal Uydumculuğun 5 Tehlikesi
Uydumculuk; rahatlığınızın, bildiklerinizin ve basitliğin ötesini görmenize engel olduğundan tehlikeli olabilir. Bu yüzden içinde yaşamayı seçtiğiniz mutluluk illüzyonunun sizin için hazırladığı tuzaklara düşersiniz. Aşağıda duygusal uydumculuğa kapıldığımız zaman kendimizi tuzağa düşürüp tutsak ettiğimiz 5 durumu göreceksiniz.
1. Koltuk Çifti
Aşkta rahatlık ve duygusal uydumculuk, bir çiftin iki baş düşmanıdır. Duygusal bir ilişkide çoğu zaman, uyum sağlamak adına duygusal bir istikrar küresi inşa etmek için çabalar durursunuz, hayata karşı da sanki yolun yarısına gelmişsiniz gibi bir bakış geliştirmeye çalışırsınız.
Yanınızda sevdiğiniz ve sizi seven biri vardır; ve günün sonunda her şey ters bile gidiyor olsa hep sığınacağınız bir yer bulunur. Fakat insanlar kafa karışıklığı yaşamaya eğilimlidir. Bir süredir bir ilişki yaşıyorsanız-ki uzun olması da gerekmez- hedeflerinizi ve esin kaynaklarınızı geri plana atma eğilimi gösterirsiniz.
Sürekli sizi başka biri yapmaya çalışan bir dünyada kendiniz olabilmek en büyük başarıdır.
― Ralph Waldo Emerson
Artık olduğunuz kişi olmaktan vazgeçer ve değişirsiniz ve üstelik ilişkiniz sizi geri götürür. Kendinizi fiziksel ve duygusal olarak bir hissi çılgınlığa bırakırsınız ve bu durum size bilinçsizce “kendimle sonra ilgilenirim” gibi şeyler düşündürür.
Ve “her şey aynı” sanırsınız, peki ya siz aynı mısınız? Tam o anda partneriniz hayatınızdan çıkıverecek olsa kendinizi iyi hisseder miydiniz? Kendinizi aynı şekilde sevmeye devam eder misiniz, yoksa kendinizi çok mu ihmal ettiniz?
2. Olumsuz Duygulardan Kaçınmak
Lütfen kendimizi kandırmayalım: Rahatsız edici duyguların çirkin yüzlerini göstermelerinin bir sebebi vardır. Üzüntü, öfke, belirsizlik, kaygı, acı, hayal kırıklığı, pişmanlık, ve diğer hepsinin bize öğreteceği bir şey vardır.
Fakat yaptığımız şey, onlardan kaçmak, ters yönde gidip bunların kendilerini ifade etmesine fırsat vermemektir. Sonuçta bunlar depresyon, öfke, suçluluk ve kaygı canavarlarına dönüşebilirler.
Kaçmak korkakça bir şeydir, fakat insanların söyleyeceklerini dinlemek de rahatsız edici olabilir, bu yüzden dinlemek istemeyiz. Hedeflerimizle örtüşmeyen duyguları itelemek yerine onların yüreğimize girmelerine izin vermeliyiz.
3. Eleştirel Düşünce Eksikliği
Düşüncelerimiz taraflı, önyargılı veya çarpıtılmış olabilir. Rahatımızı bozmamak için bize cazip gelen şeyleri tercih etmeye meyilliyizdir. Ve bu yüzden her birimizin hayatında, rahata bir şekilde boyun eğdiğimiz bir an vardır.
Benzer şekilde, sosyal medyanın, arkadaşların, ailemizin ve tanıdıkların bize söylediği her şeyi “yutarız”. “Ayağımızı ıslatmama” sosyal normuna uyar ve kendimiz için düşünmeyi bırakırız.
Zihinsel olarak yavaş ve tembel olmaya başlar, kendimizi ve başkalarının söylediklerini sorgulasak keyif alabileceğimiz mantık, dürüstlük ve açık fikirliliğe set çekeriz.
4. Özerkliğimizden Vazgeçmek
Başkalarının bizim adımıza karar vermelerine izin vermek, duygusal uydumculuğun en büyük tehlikelerinden biridir. Daha önce bahsettiğimiz gibi, başkalarının kendi kararlarını almalarına izin vermek normaldir ve beklenen de budur.
Çıkarlarımızın ve inançlarımızın sıkıntıya girmesiyle yüzleşmek istemediğimizden, başkalarının bizi normlara uydurmasına izin veririz. Bu, bizim fiziksel ve duygusal özgürlüğümüzün yanı sıra, bugünkü ve gelecekteki karar alma kapasitemizi yıpratır.
5. Duygusal İhmal
Duygusal yaraların kötüleşmesi, duygusal rahatlığın bir başka tehlikesidir. Acı daha tazeyken, geçmişi geçmişte bırakmak gerektiği oldukça yaygın bir inanıştır, fakat böyle yaparak bizi aşağı çeken ve canımızı acıtan şeyin üstesinden gelemeyiz.
Böyle yaparak geçmişin bugünü ve yarını şekillendirmesine izin veririz, çünkü o kirin birikip günlük hayatımızı karartmasına imkan vermiş oluruz. Duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamaktan vazgeçer ve sorunun patlayıp bizi boğmasına müsaade ederiz. Bu duygunun ruhsal karşılığı aynı ayağımıza küçük ayakkabı giymek gibidir.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.