Düşman Değil Müttefik Olarak Anksiyete
Birçok insan, kaygı durumunu yaşamaktan kaçınmak için endişelerini bastırır ve hatta inkar eder. Bunun nedeni, bu rahatsızlığın onları çok utandırması ve bu duruma tepki vermeden önce durup bir kez daha düşünmemeleri. Bunun yerine, tüm çabalarını anksiyete yani kaygı durumu ile savaşmak için harcayabilirler. Ama ne kadar savaşsalar da endişe durumu devam eder. Yani, endişe ne kaybolur ne de yoğunluğu azalır. Bu nedenle uzmanlar, kaygıyı düşman değil, daha çok müttefik olarak görmeyi tavsiye ediyorlar.
Çoğu insan, kaygıyı bir müttefik olarak değerlendirmenin zor olduğunu düşünür çünkü bu tarz duyguların hayatlarına getirebileceği faydaların farkında değildirler. Ayrıca, değişikliklerden korktukları için de bu yönde düşünmek kolaylarına gelecektir.
“Kendine güven. Çok fazla badire atlattın ve her ne olursa olsun atlatmaya da devam edeceksin.”
– Robert Tew
Bu ilginç konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için yazımızı okumaya devam edin.
Anksiyete düşman değil – iyi biliniyor ancak çoğu zaman yanlış anlaşılıyor
“Kaygı” kavramı, nispeten kısa bir süre içinde oldukça popüler hale geldi. Bu, kendinizle bağlantı kurmanıza izin vermeyen stres, rutinler, zorunluluklar ve oldukça baskın alışkanlıklarla dolu, uçup giden bir toplum yapısına sebep oluyor.
Zamanınızın çoğunu dış dünyayla bağlantılı olarak geçiriyorsunuz. Öngörülemeyen olaylar ve belirsizliklerle dolu, genellikle kontrolünüz dışında değişen bir dış dünya. Bu değişken dış dünyada etrafta bu şekilde “koşturmak”, durup kendinize neye ihtiyacınız olduğunu sormanızı zorlaştırır.
Hiçbir şeyi sorgulamadan otomatik pilotta kalırsınız. Bunun yerine zihniniz şikayetler ve olumsuz düşüncelerle dolu kalır. Seçtiğiniz hayatın bu olmadığını bile düşünebilirsiniz.
Bununla birlikte, bu belirsizlik korkusuyla yüzleşmeyerek, ne rahat ne de sağlıklı bir konfor alanına kendinizi yerleştirmiş olursunuz çünkü zaten en çok buna aşinasınızdır.
Bu nedenle, ünlü “bilmediğin şeytandansa iyi bildiğin şeytanı tercih et” anlayışı seni önce itaate ve sonrasında da dolayısıyla endişeye götürür. Bunun nedeni, standartlarınıza göre ne bir şeyler yapıyorsunuz ne de yaşıyorsunuz ve kendinizle tutarsızsınız. Bu nedenle, düşündüğünüz, hissettiğiniz ve yaptığınız şeyler size çok saçma geliyor.
İster inanın ister inanmayın, bu konuda yapabileceğiniz bir şey var. Süreç biraz korkutucu olsa bile hayatınızda değişiklik yapma gücüne sahipsiniz.
Malefiz kadar dışlanmış olan şey – kaygı aslında düşman değil
Anksiyetenin kötü bir etkisi var. Ve bu aslında herkes için normal çünkü diğer semptomların yanı sıra taşikardi, ağız kuruluğu, göğüste baskı, baş ağrısı, karın ağrısı ve nefes almada zorluk gibi hoş olmayan semptomlar da üretir.
Diğer duygular gibi, kaygı ile de ne kadar çok savaşır ve onu bir düşman olarak görürseniz, günlük yaşamınızda o kadar fazla endişe olacaktır. Bu nedenle uzmanlar, önyargılı fikirlerinizi ve bu konuya yüklediğiniz anlamı değiştirmeye çalışmanızı tavsiye ediyor. Onu anlamaya çalışın ve duygulardan kurulu ekibinizin bir parçası olarak onu bir müttefik olarak düşünün.
İlk başta imkansız gibi görünse de, endişeyi kesinlikle bir müttefik olarak kabul edebileceğinizi siz de göreceksiniz. Bunu yapmak için, bu kavrama yüklediğiniz anlamı yavaşça değiştirmelisiniz.
Kaygıyı bir müttefik olarak görmeye nasıl başlanır?
Kaygıyı, sizi bir şeyin duygusal olarak yanlış olduğu konusunda uyaran (ve onu durdurup düzeltmenizi sağlayan) bir duygu durumu olarak, başka bir deyişle, bunu bir alarm, sizi uyaran ve yapmanız gereken şeyi yapmadığınızı hatırlatan bir dizi fiziksel semptom olarak düşünün. Belki de yaptığınız şey, kendi zararınıza çünkü kendinizi dinlemiyorsunuz veya kişisel ihtiyaçlarınıza gerçekten de hiç dikkat etmiyorsunuz. Bunun yerine, kendinize zarar veriyorsunuz.
Kaygıyı, kendinizi görmezden geldiğinizin ve diğer her şeye çok fazla önem verdiğinizin bir uyarısı olarak anlamalısınız.
Kaygıyla savaşmayı bırakıp size verdiği mesajı dinlediğinizde, bu duygu durumu size acı vermeyi bırakacaktır. Artık endişeleriniz, sizi lanetlemek üzere orada olan bir cadı değil, kendinize daha iyi bakmanız gerektiğini hatırlatmak için yanınızda duran bir peri gibi gelecek size.
İsterseniz buna bir de örnek verelim. Çok fazla çalışıyorsanız ve ailenizle, arkadaşlarınızla ve hatta kendi kendinize kaliteli zaman geçirmenize olanak sağlamıyorsanız, belki de bir yerden sonra kendinizi durduramaz hale geleceksiniz. Bunun nedeni, kendinize karşı çok talepkar olmanız ve “üretken” olmadığınız için kendinizi suçlu hissetmeniz olacaktır.
Vücudunuz, frene basmanız gerektiğinde sizi durdurmaya çalışmak için size hoş olmayan fiziksel sinyaller gönderecek. Bu durumda, bünyenizin size verdiği endişe veya kaygı durumu mesajı, ihtiyaçlarınızı dinlemeniz ve kendinize iyi bakmanız gerektiğini anlatan bir gösterge olacak. Bu mesajdan dinlenmeniz ve kendi pilinizi yeniden şarj etmek için kendinize ayıracağınız bir “zamana ihtiyacınız” olması gerektiği anlamını çıkarabilirsiniz.
Kaygı hiç bir şekilde size düşman değil – anksiyete üzerine son notlar
Ama bu noktada durmak korkutucu, değil mi? Bunu yapmaktan kaçınıyorsunuz çünkü eğer kendinizle bağlantı kurarsanız, belki de hiç görmek istemeyeceğiniz bazı şeyleri görebileceğinizi biliyorsunuz, belki de bu göreceğiniz hayatınızda hiç hoşunuza gitmeyen bir şey olabilir ve onu değiştirmeniz gerekebilir. Değişiklikler ve belirsizlikler içerdiğinden de bu kararları vermek genellikle zordur. Bu nedenle, görmemenin daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz çünkü bir sorunu görmezseniz, bu sorun asla sizin için var olmaz.
Ya kaygı sizi uyarmazsa? Kendinizi analiz etmekten kaçınmak için bir şeyleri yapmaya devam edersiniz ve bu yaptığınız şeylerin fiziksel ve duygusal sonuçları kaygıdan da daha önemli olur. Böyle bir durumda, bilin ki, durmayacak ve kendinize daha da fazla zarar vereceksiniz.
Gerçekçi olmak için endişelernizi dinleyin ve kendinizi kandırmayı bırakın. Bu nedenle, onu bir müttefik olarak düşünün. Bunu kabul etmenize ve sağlayabileceği faydaları takdir etmenize izin verin. Ancak o zaman özgür olacaksınız.
Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.