Logo image
Logo image

Duygusal Anlamda Bağımlı İlişkilerde Bilişsel Çelişki

4 dakika
Bilişsel çelişki nedir? Duygusal anlamda bağımlı ilişkilerde bilişsel çelişki nasıl rol alır? Daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin. 
Duygusal Anlamda Bağımlı İlişkilerde Bilişsel Çelişki
Son Güncelleme: 21 Aralık, 2022

Bu yazıda, Leon Festinger’in ünlü teorisinden bahsedeceğiz. Daha kapsamlı olarak, Festinger’in bilişsel çelişki teorisini duygusal anlamda bağımlı ilişkilere uyarlayacağız. Çünkü bilişsel çelişki iyi bir şekilde ele alınmadığı zaman kişinin zarar görmesine neden oluyor. 

Bilişsel çelişki veya kopukluk, klasik bir psikoloji konseptidir ve 1957 yılında psikolog Leon Festinger tarafından ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre insanlar genellikle inançları, değerleri ve davranışları arasında içsel bir tutarlılık sağlamak için çaba gösterirler.

Bu tutarlılık tehdit altında olduğu zaman kişi kendini rahat hissedemez ve bu durumu onarmak ister. Bilişsel çelişki, yaygın bir psikolojik durumdur. Herkes belli bir ölçüde bu durumu deneyimler. Bu yazıda, duygusal anlamda bağımlı ilişkilerde bilişsel çelişkinin etkilerinden bahsedeceğiz.

Kendimizi Kandırdığımız Stratejiler

Çoğu zaman bu çelişkinin veya kopukluğun farkında olmayız. Ancak fark ettiğimiz zaman, bilinç dışı bir şekilde bu durumla yüzleşmek için hepimiz farklı stratejiler uygularız. Ya bu hissimizi görmezden geliriz ve saçmaladığımızı düşünürüz, ya da kendimizi kandırırız. Nihayetinde tüm bu olan bitenin değişeceğine inanırız.

Başka durumlarda ise, bu konudaki düşüncelerimizi değiştiririz ve başkalarının da bu şekilde düşünmesini isteriz. Hatta kendimizi başkalarıyla kıyaslamamanın daha doğru olduğuna inanırız ve bu yönde stratejiler belirleriz. Örneğin “Evet, doğru. Kanserden dolayı öldü çünkü çok fazla sigara içiyordu ama onun ailesinde de bu hastalık vardı fakat benim ailemde kimse kanserden ölmedi” gibi cümleler kurabiliriz.

Duygusal anlamda bağımlı ilişkilerde bilişsel çelişki neredeyse yaygın bir durumdur. Bir kişi toksik bir ilişki içindeyse, derinlerde bir yerde aslında bu ilişkinin içinden çıkması gerektiğini bilir. Ancak aynı zamanda, onu her zaman bundan alıkoyan bir şey de vardır.

Yalnızlık ve kaybetme korkusu, bu rahatsızlık hissi ile beraber hareket eder. Kişi hem içinde bulunduğu durumdan çıkmak ister hem de yalnız kalmaktan korkar. Bu şekilde günden güne kendini tüketmeye başlar.

Some figure

Zorunluluk ihtiyaçla buluştuğunda

Duygusal anlamda bağımlı ilişkilerde bilişsel çelişki, kişi partneriyle beraberken hapis cezası almış gibi hissettiğinde iyice ortaya çıkar. Buna neden olan şey, partnerlerinin onları küçük düşürmesi veya görmezden gelmesi olabilir. Ayrıca partnerler saldırgan, tartışmacı ve hatta sadakatsiz olduklarında da bu durum ortaya çıkar. Sonuç olarak, bağımlı kişinin öz güveni bu durumdan giderek daha fazla etkilenir.

Duygusal olarak bağımlı olan kişi gözlerini açtığında ve olan biteni gerçekte olduğu gibi gördüğünde, ne kadar acı çektiğinin farkına varır. Onun için her şey nihayet bir kasırgaya dönüşür ve bu ilişkiye son vermesi gerektiğinin farkına varır. Çünkü artık bu ilişki canını çok fazla acıtmaktadır.

Ne yazık ki duygusal bağımlılık daha da güçlü bir şeyi içinde barındırıyor: reddedilme veya yalnızlık korkusu. Yalnız kalma korkusu korkunç bir tuzaktır. Bu nedenle, kişi gerçekte olan biteni fark etse dahi bu korkusu nedeniyle bu gerçeklikten kısa sürede uzaklaşır.  

Yanlış konfor alanına güvenmek

Mantıklı ve tutarlı olanı yapmak yerine, kişi yalnızlık korkusuyla ilişkisini bitiremez ve o kişiye ihtiyacı olduğunu düşünür. Bu nedenle her şeye olduğu gibi devam eder ve hayatındaki hiçbir şeyi değiştirmez.

Bağımlı kişi bu toksik ilişki içinde kalmaya devam eder ve bu durumun sonucunda ortaya çıkan bilişsel çelişki onu rahatsız etmeye başlar. Kaçması gerektiğini bilmesine rağmen, yaklaşmakta olan yalnızlık düşüncesi onu korkutur.

Duygusal anlamda bağımlı ilişkide yaşanan bilişsel çelişki, özellikle bağımlı kişinin çevresi bu durumu fark ettiğini zaman iyice tatsız bir hal almaya başlar. Çünkü çoğu zaman bu kişiler objektif bir açıdan yaşananları görür ve bağımlı kişinin bu ilişkiyi bitirmesini ister. Aslında bu insanlar en iyi niyetleriyle yardımcı olmak isterler. Bazen de bu görüşlerini sesli olarak dile getirirler ve “Bu şekilde davranılmayı hak etmiyorsun”, “Çok geç olmadan bu ilişkiyi bitir” veya “Sana karşı sadık bile olmadığını görmüyor musun?” gibi şeyler söyleyebilirler.

Bu iyi niyetli uyarılar, kişinin aslında içten içe daha da büyük sorunlar yaşamasına neden olur ve bağımlı kişi daha fazla çelişki yaşamak istemediği için bu kişilerle görüşmeyi kesebilir. Bilişsel çelişki/kopukluk, önem verdiğimiz insanlarla aramız kötüleştiği zaman daha kötü bir hal almaya başlar.

Some figure

Duygusal İlişkilerde Bilişsel Çelişki: Bahaneler ve Kendini Kandırma

Bu durumu toksik ilişkiler çerçevesinde incelediğimizde, bahaneler ve kişinin kendini kandırma durumu oldukça yaygındır. Bağımlı kişiler, bilişsel kopukluktan kaynaklanan rahatsızlığı azaltmak için bahanelere sığınırlar. Bu şekilde aslında zihinlerinde yarattıkları doğru olmayan gerçeklikleri aklamaya çalışırlar.

Duygusal anlamda bağımlı bir ilişki, kişinin kendini kandırmasına neden olur. Aslında kendilerini doğru bir şekilde anlayabilmek için en iyi ipucu duygularıdır. Kişi kendine zarar veren bir ilişkinin içindeyken ve gerçekler davranışlarıyla çeliştiği zaman, basit bir şekilde kendilerini rahatsız hissederler.

Bazen bu durum depresyona bile neden olabilir. Beraberinde ise uykusuzluk, iştah kaybı ve empati kurmada eksiklik depresyona eşlik eder.

Kişinin iç sesi üzerine yeniden düşünmesi

Eğer gerçekten rahatsız ve huzursuz hissediyorsanız, belki de yaşadıklarınız ve hissettikleriniz üzerine tekrar düşünmeniz gerekiyor. Belki de her zamanki gibi yine sadece kendinizi ikna etmeye çalışıyorsunuz. Ancak önemli olan bu durumu fark edebilmeniz.

Ayrılık hakkında düşünmek

Kendimizi kandırmanın bir başka yolu da, olası ayrılığı düşündüğümüzde bu durumu derin bir uçurummuş gibi varsaymamızdır. Ayrılıkla beraber ufukta görünen tüm değişiklikler, belirsiz bir gelecek korkusuna dönüşür.

Bu hissiyat yüzünden her zamankinden daha da fazla partnerinizin yanında olmak isteyebilirsiniz. Bu isteğinizin nedeni partnerinize duyduğunuz büyük aşk değildir, aksine yalnız kalma korkunuzdur. Basit bir biçimde kendi potansiyelinize, kaynaklarınıza ve yeteneklerinize güvenmezsiniz.

Eğer zihninizin size oynadığı bu oyunu ortadan kaldırmak ve daha objektif düşünebilmek istiyorsanız bir terapiste gitmeniz gerekiyor. Bu şekilde istemeseniz de daha güvenli bir geleceğe doğru adım atmış olacaksınız.

Psikolojik terapi, size zarar vermeyecek stratejilerle bu bilişsel çelişkiden kurtulmanıza yardımcı olabilir. Gerçekten yapmamız gereken, gerçeklerle yüzleşmenize ve kararlı bir şekilde harekete geçmenize yol açacak adımları atmaya başlamaktır.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Morales, F.(1994). Psicología Social. Madrid: McGraw-Hill.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.